0.7

198 34 32
                                    

Park Jimin'den

"Annen seni hep 'Rosé' diye severdi."

Roseanne sinirlenmişe benziyordu ve bu sesinden de bellie oluyordu.

"Buraya seninle annem hakkında konuşmak için gelmedim Taehyung."

Roseanne'nin cevabı ortamın havasını buz gibi olmasına neden olmuştu. Kendisi de bunu fark etmiş olacak ki bu havayı dağıtmaya çalışmıştı.

"Neyse senin şu beceriksiz avukatın nerde? Söyleyelim buraya gelsin."

Roseanne'nin isteği üzerine Tae'nin 'beceriksiz' avukatını arayıp çağırdım. Şansımız vardı ki avukat başka bir müvekkili için adliyedeydi ve 2 dakika geçmeden yanızda bitti.

"Aman Tanrım! Roseanne Park! Bay Kim'in yeni avukatı siz misiniz? Taa Kanada'dan buraya mı geldiniz?"

Avukatın bu tepkisi karşısında kendimi gülmemek için zor tutmuştum. Ancak Roseanne halinden pek memnun değil gibiydi.

"Merhaba ben Roseanne Park. Evet Bay Kim'in yeni avukatı benim."

"Tanrım! İnanamıyorum! Ben sizin çok büyük hayranınızım! Sizinle bir kahve içebilirmiyim lütfen?"

Roseanne bu sefer çok daha fazla sinirlenmişe benziyordu.

"Bu ne duyarsızlık? Müvekkilinizin durumu hiç mi umurunuzda değil?! Eğer birisi bu davaya el atmazsa bu adam darağacnı görecek! Siz hâlâ gelmişsiniz kahve içelim falan diyorsunuz! Madem bana o kadar hayransınız biraz beni örnek alın. Bakıyorum da dışarıda bir tane bile müvekkiliniz yok. Gerçekten çok yazık."

Avukat bu yanıta bozulmuş gibi duruyordu. Yüzündeki koca gülümseme yok olmuştu.

Roseanne sesini yükselttiği için olacak ki yanımıza az önceki gardiyan gelmişti.

"Bayan Park lütfen sakin olun ve sesinizi yükseltmeyin. Diğer insanlar rahatsız oluyor."

Roseanne gardiyanın ardından bir süre "What the fuck?" der gibi baktı. Evet bunun o bakış olduğuna eminim :d

Ardından yüzündeki saşkın ifadeyle kendi kendine mırıldandı.

"Neden herkes beni tanıyor?"

Bu soruyu kimse cevaplayamamıştı. Çünkü herkes "Bu kadının kendi ününden haberi yok mu?" diye düşünüyordu. Bir süre aptalca bakıştıktan sonra Jennie konuyu toparlamaya çalıştı. Boğazdan gelen kuru bir öksürüğün ardından konuşmaya başladı.

"Tamam Roseanne Bay Choi'yi bağışla. O da böyle bir insa-

Jennie'nin sözünü kesen Roseanneydi.

"Evet o da aptal ve beceriksiz bir insan!"

Avukat bu sefer gerçekten üzülmüştü ve bunu belli bir şekilde açık ediyordu.

"Ayıp oluyor ama Bayan Park. Kırılıyorum gerçekten."

"Konuşmayın Bayım! Lütfen konuşmayın! Ben gerçekten sinirlenmeye başladım ve sizin yüzünüzden buradan gardiyan zoruyla çıkmak istemiyorum. Onun için lütfen dava harici konuşmayın! Her neyse önceki duruşmaların nasıl geçtiğini ve jüri üyelerinden bahseder misiniz lütfen?"

Sonraki 2 saat boyunca dava ve önceki duruşmalar hakkında konuşmuştuk. Tabii ki Roseanne laf arasında Bay Choi'ye laf atmayı ihmal etmemişti. Sonunda görüş salonundan çıkmıştık ve adliyenin karmaşık koridorlarında yürüyorduk. Ve tabii ki Roseanne yakınmayı ihmal etmiyordu.

"Aptal! Aptal herif! Yemin ediyorum üzerine atlayıp sikik suratını dağıtana kadar yumruklamak istedim."

Jennie Roseanne'ye şok içinde bakıyordu. Çünkü Roseanne dışarıdan bakıldığında gayet sakin ve soğuk kanlı görünüyordu. Fakat şuanda karşımızdaki Roseanne değilde bambaşka biriymiş gibiydi. Sinirden deliye dönmüştü resmen. Elleri titriyor ve söylene söylene yürüyordu. Onu sakinleştirmek hiç kolay olmayacaktı.

Aynı Gün Saat 15.34

Adliyeden döndükten sonra Roseanne ikimizin kaldığı misafir odasına gitmişti ve çıkmamıştı. Bende merak edip bakmaya gidecektim ama bir bahanem yoktu. Bende şarj aletimi alıyormuş gibi yapmaya karar verdim ve odaya girdim. Odada 'girmez olaydım' dedirtecek bir hava vardı. Her taraf duman olmuştu. İki saniyeliğine odadan çıkıp derin bir nefes aldım ve o nefesi tuttum. Odaya dalıp direkt penceriyi açtım. Ve temiz hava almaya çalıştım. Odadaki duman o kadar yoğundu ki bırak şarj aletimi Roseanne'yi bile görememiştim.

"Roseanne? Neredesin?"

Bir süre sonra arkamdan gelen sesle irkildim

"Buradayım"

"Seni göremiyorum."

"Görmek mi istiyorsun? Bok gibi görünüyorum. Kendimden nefret ettim şuanda."

"Neden? Neden kendinden nefret ettin?"

"O herifin suratını dağıtmalıydım."

"Bay Choi mi?"

"Her ne boksa artık. Tüm modumu düşürdü. Neyse artık kalkmam lazım. Gidiyorum ben gelecek misin?"

"Gelirim de nereye gideceksin?"

"Savcının yanına."

Roseanne ile savcının odasında oturup savcının gelmesini bekliyorduk. Roseanne bir yere odaklanmıştı ve gözünü oradan ayırmıyordu. Bakışlarını takip edip nereye baktığını anlamaya çalıştım. Savcının masasına bakıyordu. Masadaki savcının isminin yazdığı plakaya bakıyordu. Plakada yazan Debbie Scott ismine dikkat kesilmiş gibiydi. Sanki bir şey hatırlamaya çalışıyordu.

"Roseanne bir sorun mu var?"

"Scott.. Debbie Scott.. Bu adamı bir yerden tanıyorum sanki."

Roseanne tam konuşmaya devam edecekken savcı geldiği için susmak zorunda kaldık. Kısa bir selamlaşmanın ardından Bay Scott konuşmaya başladı.

"Ooo Roseanne Park ha?"

Aslında ybyi daha erken yayınlayacaktım ama son attığım bölümün çok ilgi görmediğini fark ettim. Ayrıca okuyanların yarısı bile oylamıyor. Bir tuşa basmak bu kadar zor olmamalı. Kitabı hevesle yazıyorum ve 14. bölümü bitirdim. Fakat kitabın ilgi görmemesi tüm hevesimi kaçırıyor. Lütfen oylamayacaksanız okumayın.

Seviliyorsunuz💖

The Lawyer-JiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin