1.0

168 31 9
                                    

Park Jimin'den

Ertesi Gün Saat 16.34

Dünkü duruşma gerçekten mükemmeldi. Roseanne güvenimizi boşa çıkarmamıştı. Ben sonuçtan oldukça memnundum Jennie ve Tae'de öyleydi ama Roseanne sonucu bir başarısızlık olarak gördüğünü söylemişti. Adliyeden çıkıp eve geldiğimizde yatağına girdi ve ne akşam yemeğine ne de kahvaltıya geldi. Jennie bir kaç kez yanına gidip konuşmayı denese de herhangi bir cevap alamamıştı. Şimdi ise balkonda sigara içiyordu. Yanına gidip konuşmaya karar verdim ve balkona çıktım.

"İyi misin?"

"Hayır. Kendimden utanıyorum."

"Neden? Kendinle gurur duyman lazım."

Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

"Meslekte yükselmeye ve adım duyulmaya başladığı zamanlarda yeni yeni önemli kişilerin avukatlığını yapıyordum. Davaları kazandığım zamanlarda adliyeden çıkınca etrafım gazeteci doluyordu. Onlara gururla röportaj veriyordum. Sonra yavaş yavaş röportaj vermek eskisi kadar zevk vermemeye başladı. İnsanların övgüleri artık tatmin etmiyordu. Daha sonra davaları kazanmak da tatmin etmemeye başladı. En sonunda yani şuanki halimde ise kendimi asla tatmin edemiyorum. Sanki hep bir şeyler eksik. Sürekli yaptığım şeyleri yarım yapıyormuşum gibi hissediyorum."

Söyledikleri beni bir süre düşündürmüştü. Ne yanıt vereceğimi bilememiştim. En sonunda topu ona atmaya karar verdim.

"Sence neden böyle hissediyorsun?"

"Bilmiyorum."

"Bence sonuç ne olursa olsun kendinle gurur duyman gerek."

Daha fazla bu sıkıcı muhabbeti çekmemek için kalkacaktım ki Roseanne beni bileğinden tuttu.

"Bekle. Nereye gidiyorsun? O kadar sıkıcı bir insan mıyım?"

"Yok canım ne alaka? Olur mu hiç öyle şey? Ben sadece... Sigara kokusundan biraz rahatsız oldum."

Dememle birlikte sigarayı küllüğe bastırıp söndürmüştü. Bir dakika. O küllük nereden çıkmıştı? Adeta aklımı okumuş gibi cevap verdi Roseanne.

"Küllüğümü yanımda taşıyorum. Neyse artık bir bahanen kalmadı. Otur hadi. Konuş."

"Ne konuşayım?"

"Benim hakkımda konuş. Bana karşı ne hissediyorsun mesela?"

"Oralara girmesek?"

"Girelim ya bir şey olmaz."

"Alınma ama tamam mı? Öncelikle sen çok duygusuz bir insansın. Ayrıca karşındakini hep küçümsüyorsun. Ve çok egolusun."

"Yalan söyleme. Daha fazlası var."

"Yok."

"Demek söylemeyeceksin... Peki o zaman senin yerine ben söylerim. Scott'un odasından çıktığımızda seni terslediğim için beni buraya bırakıp evine gittiğinde tüm gece ağladığını biliyorum. Ayrıca Jennie ile konuştuklarınızın hepsini duydum. Aslında dinlemeye devam edecektim ama Jennie'nin benim hakkımda konuşmasına izin veremezdim. Neyse o ayrı bir konu. Peki sen söyle. Neden dürüst değilsin?"

"Çünkü... Bende tam bilmiyorum. Korktum sanırım."

Bir süre boyunca ikimizde konuşmamıştık. Sessizliği Roseanne bozdu.

"Öncelikle ben hayatında görebileceğin en duygusal insan olabilirim. Bana duygusuz demeye hakkın yok. Ayrıca ben karşımdakine hak ettiği gibi davranırım."

"Beni niye tersledin o zaman?"

"Bana egolu diyene bak. Hak ettiğin gibi davrandım işte."

"Hak etmedim. Ayrıca egoda kimse senin eline su dökemez."

"Terslenmeyi hak etmediğini söylüyorsun. Bu gayet egolu bir davranış."

"Sende sadece benden bahsediyorsun. Egolusun işte."

"Kendimi tatmin etmeye çalışıyorum tamam mı?! Bende böyle aşağılık biriyim! Tamam mı oldu mu?! Kendimle yüzleşemiyorum! Bunu kabul edemiyorum!"

Söyledikleri beni şaşırmıştı. Daha çok şaşırmamı sağlayan şey ise başını ellerinin arasına alıp ağlamasıydı. Yani gözünden yaş gelmiyordu ama ağlıyor gibi ses çıkarıyordu. Onu teselli etmeye karar vermişken tekrar konuşmaya başladı. Bu sefer çok daha sakindi.

"Bak gözlerime. Bak. Ağlamak istiyorum. Ama yapamıyorum. Çünkü gözyaşım yok. Çocukken bitti hepsi. O zamanlar ağladığım için kendime çok kızıyordum. Ağlamayı özleyeceğimi düşünemedim..."

"Roseanne..."

"Neden buradayım? Taehyung için. Peki benim bu kadar dibe batmış olmamın sebebi kim? Yine Taehyung. Hayır. Hayır... Onun annesi. O kadını boğmak istiyorum! Ucuz bir sürtükten başka bir şey değil! Annem onun yüzünden öldü! ONUN SUÇU! ONUN SUÇU!"

"Roseanne sessiz ol balkondayız!"

"İSTİYORSAK CEHENNEMİN DİBİNDE OLALIM! NE FARK EDER?!"

Başka bir şey demeden balkondan çıkmıştı. O balkondan çıkarken seslerimizi duyan Jennie girmişti balkona Roseanne'yi durdurmaya çalışmıştı ama Roseanne sert bir şekilde Jennie'nin elini kolundan çekmişti.

"Neler oluyo Jimin? Neden bağıdıyordu Roseanne? Gözleri kıpkırmızı olmuştu."

Jennie'yi yanıma oturtup Roseanne ile tüm konuştuklarımızı anlatmıştım.

"Ayy Jimin. Roseanne bana kızmamış dimi?"

"Of Jennie. Ona mı takıldın cidden?"

"Tabii ona takıldım. Kızmış mı?"

"Bilmiyorum bahsetmedi.

"Umarım kızmamıştır."





Çok geç geldi farkındayım ve hepinizden özür dilerim. O kadar garip bir şey yaşıyorum ki anlatamam. İki keredir bölümü yayınladığımı sanıyorum birkac gün sonra bakıyorum yayinlamamişim zaman kırılması gibi bir şey sanırım. Umarım bu sefer yayınlayabilirim.

Seviliyorsunuz💖

The Lawyer-JiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin