1.2

144 30 56
                                    

Park Jimin'den

Sonraki Hafta Salı (Duruşma) Günü Saat 07.47

Bugün önemli bir gündü çünkü dava artık kırılma noktasına gelmişti. Fakat büyük bir sorunumuz vardı. Duruşmaya 1 saatten az zaman vardı ve Roseanne sabah uyandığımızdan beri ortalarda yoktu! Jennie çok stres yapmıştı ve yerinde duramıyordu. O kadar gerilmişti ki ağlamaya başladı.

"Ben biliyordum böyle olacağını Jimin! Roseanne'nin niyeti Tae'yi öldürmek! Göreceksin duruşmaya gelmeyecek!"

İkimizde o kadar çaresizdik ki ne yapacağımızı bilmiyordum. Bir yandan Jennie'yi sakinleştirmeye çalışırken diğer yandan ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Yapmamız gereken tek bir şey vardı: Adliyeye gitmek.

Mahkeme salonunda hakimin gelmesini bekliyorduk. Roseanne hâlâ yoktu... Son bir umutla Roseanne'yi beklerken duymayı hiç istemediğim ama eninde sonunda duyacağım sesi duydum.

"Herkes ayağa kalksın. Sayın hakim geliyor."

Jennie haklıydı. Roseanne gelmemişti ve gelmeyecekti... Hakim gözünü salonda gezdirdikten sonra konuşmaya başladı.

"Sanırım Bayan Park gelmedi. Değil mi?"

Soruyu Tae cevapladı.

"Evet efendim gelmedi. Ama belki gelir lütfen bekleyelim."

"Pekâlâ belki de işleri ters gitmiştir. 10 dakika süre veriyorum."

Hakimin cevabı üçümüzü de sevindirmişti. Şimdiye kadar bize aşağılayıcı gözlerle bakan savcı ise bundan hiç memnun kalmamıştı. İtiraz edecek gibi olmuştu ama cesaret edemedi.

10 dakika geçmişti ve Roseanne gelmemişti... Artık kimsenin umudu kalmamıştı. Savcı pis pis sırıtmaya devam ediyordu. Artık her şeyin sonu olan hakimin sesi yankılandı salonda.

"Galiba Bayan Park gelmeyecek. O halde duruşmayı başlatıyor-

"Sayın hakim! Durun!"

Herkesin ilgisi bir anda kapı tarafından gelen sese yöneldi. Kapının önündeki Roseanne'ydi! Gelmişti! Üstü başı dağınıktı ama gelmişti! Beyaz gömleğinde kırmızı-kahverengi lekeler vardı ama gelmişti! Bir süre kapının önünde durup nefesini düzene sokmaya çalıştı. Ardından topallayarak yerine yürüdü. Neden topallıyordu? Yanımıza yaklaştıkça lacivert kumaş pantolonunun sağ bacağında yukarıdan başlayıp aşağı doğru devam eden koyu renkli bir leke gördüm. Yanımdan geçerken bu lekenin çamur gibi bir leke değil kan olduğunu fark ettim. Belli ki bacağında yara vardı ve arkasında kan izi bırakarak gelmişti. Pek iyi görünmüyordu ve hakim de bunu fark etmişti.

"Bayan Park iyi misiniz? Devam edebilecek misiniz?"

Roseanne terden sırılsıklam olmuştu ve düzensiz nefes alıyordu.

"Evet devam edebileceğim. Ufak bir kaza geçirdim sadece."

"Pekâlâ o zaman duruşmayı başlatıyorum."

Duruşma bitmişti. Roseanne yaralı bacağına rağmen mükemmel iş çıkarmıştı fakat anlamadığım şekilde jürileri gayet güzel bir şekilde ikna ederken bir anda bana bilerek yapmış gibi gelen bir hata yaptı. Sanki duruşmayı bilerek ertelemek ister gibi bir hali vardı. Şimdi ise tüm enerjisini kullandığı için mahkeme salonunda duruşmayı izlemek isteyen insanların oturduğu yerde uzanıyordu. Jennie ise bir yandan Roseanne'yi hastaneye gitmeye ikna etmeye çalışıyor bir yandan da bacağını kimin yaraladığını öğrenmeye çalışıyordu.

"Roseanne hadi kalk. Burada bu şekilde uzanamazsın. Kan kaybından öleceksin şimdi."

"Bana bir şey olmaz merak etme. Kalkmaya çok üşendim. Ayrıca uykum var."

"Saçmalama! Uyursan bir daha uyanamazsın. Jimin hadi sende yardım et kalkmasına."

Jennie bir yandan Roseanne'yi kollarından tutup kaldırmaya çalışırken bir yandan da bana yardım etmem için bakıyordu. Sonunda dayanamayıp Jennie'nin yanına gittim ve Roseanne'yi kaldırmasına yardım ettim. Roseanne tek başına yürümeyecek kadar yorgundu. Onun için Jennie ile kollarının altına girip ona destek olduk. Dışarı çıktığımızda duruşma biteli 1 saat olmasına rağmen her zamanki gibi etraf gazeteci doluydu. Roseanne gazetecileri görünce bizi bıraktı ve sanki bacağında yara yokmuş gibi elleriyle yüzünü kapatıp arabaya doğru koşmaya başladı. Jennie ile bir süre şaşkınca bakışmıştık. Daha sonra toparlanıp arabaya bindik. Arabayı Jennie sürüyordu ve benim aklıma gelen soru onun aklına da gelmişti.

"Roseanne arabaya nasıl bindin? Ayrıca bacağın acımadı mı?"

"Dışarı çıkarken ceketinin cebinden anahtarı aldım. Arabaya koşmayı kafama koymuştum zaten. Bacağım acıdı ama gazetecilere rezil bir şekilde topallarken görüntü vermek istemedim."

"Sorun olmazdı Roseanne. Seni kollarımızın arasına almıştık zaten."

"Olsun..."

Hastaneden yeni gelmiştik ve Roseanne dinleniyordu. Bacağını kimin yaraladığını hâlâ söylememişti. Jennie öğle yemeği için mutfağa gittiğinde bende Roseanne'nin yanına gittim.

"Söylemeyecek misin."

Bir şeye odaklanmış gibiydi ve sanki beni duymamıştı bile. Sorduğuma pişman olmuştum. Dalgın bir şekilde cevap verdi.

"Neyi?"

"Bacağını kimin yaraladığını."

"Niye söyleyeyim ki? Olay çıkaracaksınız."

"Çıkarıcaz tabii Roseanne. Ayrıca sen niye gidip şikayetçi olmuyorsun?"

Roseanne bir sigara çıkarıp yaktı ve bir süre yüzünde sinsi bir gülümsemeyle sigarasını dudaklarına götürdü.

"Keyfini çıkarıyorum."




Adam akıllı oy gelmiyor diye trip atarken neredeyse 1 aydır bölüm yayınlamadığımı fark ettim ama sizde hiç sormadınız kırıldım yani biraz. Söylemek istediğim bir kaç şey var özellikle de değinmek istediğim konu okunma sayısının çok çok altında olan oy sayısı öncelikle daha iyi anlamanız için küçük bir örnek vereyim. Mesela ilk bölüm. Okunma sayısı 148 yani neredeyse 150 ve oy sayısı 24. Çok az değil mi? Size ne yapacağınızı söylemek benim haddime değil diye bölüm sonlarına oy verin diye sıkmadığım için mi böyle oluyor? Eğer böyle devam ederse kitabı silerim çünkü bu sene sınav senem ve ben ders çalışmak yerine bu kitabı yazıyorsam ve emeğimin karşılığını alamıyorsam kitabı yazmak için hiç bir sebebim kalmaz. Kitabı bitirmeyi gerçekten çok istiyorum fakat bu tek başına olacak bir şey değil. Bana olduğu kadar size de bağlı. Lütfen destek olun

                                                                                 Seviliyorsunuz💖


The Lawyer-JiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin