Kanlı Yatak

1.7K 166 404
                                    

Yüzüme gelen gün ışığıyla gözlerimi açıp etrafıma baktım. Uzandığım yataktan kalkıp odaya göz gezdirdim.
Burası yatak odasıydı ve ben yatakta uyumuştum. Yine mi tekrarlanıyordu?

Yine kimse beni bu odaya getirmişti.
Israrla neden hep bu odada uyanıyordum ki?

Kalkıp merdivenlerden indim ve mutfağı bulmaya çalıştım.
Mutfağı bulamasam da merdivenlerin altında depo gibi bir yer buldum. Harika yemeği de depo da yerim artık.

Kapı hiç zorlanmadan açıldı. Hatta kendi kendine açıldı. İşte bunda bir gariplik hiss etmiştim.

İçeri girmeyi çok istiyordum fakat ya yine o korkunç şey gelirse. Bu sefer onu öldürecektim! Ya da sonsuza kadar bu evden taşınacaktım ya da başka bir dünyaya taşınacaktım.

Beni rahatsız eden şeyin cin olduğunu düşünüyordum çünki ben hayaletlere pek inanmıyordum.
Hayalet diye bir şey yoktur bir kere! Bunu her kese söylerdim en azından şimdiye kadar.

Her şeyi siktir edip içeriye girdim.
Burası karanlıktı o yüzden telefonumun fenerini yaktım. Her oda ayrı bir garipti zaten.

Burada bir piono daha!
Yok daha neler neredeyse her odada bir tane piono vardı.
Bu cinin pionoyla bir ilgisi vardı kesinlikle. Ama pionoyla insan öldürmek mümkün mü ki?

Pionoya yaklaşıp yakından bakmaya başladım.
İşte bu!
Piononun arkasında bir fotoğraf vardı. Sonunda bu evden bir şeyler bula bilmiştim!

Fotoğrafı elime alıp baktım.
Fotoğrafta kahverengi saçlı ve gözünün altında ben olan çok güzel bir oğlan vardı. Şu çocuk bana tanıdık gelse de baya yakışıklı gözüküyordu.

Fotoğrafın altında kırmızı harflerle
'Hwang Hyunjin ' yazıyordu. Neden kırmızı renkle yazılmıştı ki? Bunu anlayamasam da araştıracaktım mutlaka.

(Bazı ülkelerde kırmızı isimle yazılan isimler ya öldürülecek kişinin ismidir ya da zaten ölmüş birinin ismidir. Bazen bununla bazı insanlar tehdit amaçlı kullanırlar ya da kanıt bırakmak için.)

Fotoğrafı ters çevirdiğimde garip simgelerle yazılmış bir kod vardı. Bunu o çocuğun yazdığını düşünüyordum.
Bu bir alfabeye benziyordu. Ben bu alfabeyi bilmiyordum. Fakat bunu araştıracaktım.

Fotoğrafı cebime koyup. Piononun altına eğilip baktığımda karanlık çökmüştü.
Hızlıca elimdeki telefonu piononun altına tuttuğum anda yerin tamamen kan olduğunu gördüm. Yer boydan boya kana boyanmıştı.

Çığlık atarak kapıya koştum bu sefer kapı kitlenmediyi için kapıyı kıracak bir şekilde açıp evden koşarak çıktım. O kadar hızlı koşuyordum ki nefes bile alamıyordum.

Kendimi dışarı attığım gibi dizlerim üzerine düştüm.
Canım çok yanmıştı fakat buradan hemen uzaklaşmalıydım. Burada biri mi ölmüştü!?

Tüm kargaların üzerime doğru geldiklerini gördüğümde dizimi umursamadan tek ayağımla ayağa kalkıp koşmaya çalıştım. Şu kuşların sorunu neydi böyle?

Zorla da olsa yola çıka bilmiştim.
Telefonumu çıkarıp Minhoyu aradım hemen çünki ondan başka kimsem yoktu ki benim.

İlk aramamda götürdüğü için mutluydum ya da şanslıydım.

-'M-minho lütfen beni götürmeye gel! Yardım et bana!'

-' Neden neredesin ki sen? Hem neden okulda değilsin bakıyım?'

Silent home~Hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin