Aniden beni kendisine taraf döndürmesiyle onunla yüz yüze gelmiştim. Şuan ölü birini canlı bir şekilde karşımda görüyordum.
Bu rüya ola bilir miydi?Ama onun yüzü kandı. Üzerindeki beyaz gömleği tamamile kana bulaşmıştı, yüzüne de kan bulaşmıştı, giydiği siyah kot pantolonu da kan olmuştu. Kırmızı renkli saçlarını da sayarsak o baştan aşağı kırmızıya boyanmıştı. O birini mi öldürmüştü? Yoksa üzeri neden kan olsun ki. Onu bi şekilde tanımak ona olan korkumu daha da artırmıştı.
Gözünün altındaki benden dolayı karşımdaki bedenin Hyunjin olduğunu anlamıştım. Fakat tek fark saçlarıydı.
Fotoğrafta saçları kahverengi olan ölü çocuk şimdi saçları kırmızı ve canlı bir şekilde karşımda duruyordu.Ölülerin yeniden dirilmesi gerçek mi?
Ben efsaneler diye yorumluyordum bu tür saçmalıkları ama şimdi pekte öyle söyleyemezdim.
Peki ya hayaletler mi gerçek yoksa zombiler mi?
Önceki bana sorsaydınız ikisine de inanmazdım. Fakat Hyunjin her şeyi değiştiren tek nokta olmuştu benim için."Ee Felix beni tanıdın mı şimdi?" Dedi Hyunjin beni belimden tutup.
"S-sen g-gerçek değ-ilsin bunlar beynimin bir oyunu. Hayır! Sen ölsün..." diyip yere yani onun önüne diz çöktüm ve ellerimle yüzümü kapattım.
"Bana inanmıyor musun sev- " sözü kapının deli gibi yumruklanmaya başlamasıyla yarım kalmıştı.
Kalbim durmuştu sanki. Yere diz çöküp kalbimi sakinleştirmeye çalıştım.
Ellerimi yüzümden çekip başımı kaldırdığım da Hyunjin yerine Minho karşıladı beni. O an içime yayılan rahatlıkla kalbimin ritmi düzene dönmüştü sanki."Meleğim noldu sana iyi misin!?" Dedi Minho ve önüme diz çöküp ellerimi elleri arasına aldı.
Bense konuşamıyordum sadece sessizce ağlıyordum.
Yüzümü elleri arasına alıp okşayarak göz yaşlarımı sildi. Sonra bana yakınlaşıp sımsıkı sarıldığında hiç zaman kayb etmeden kollarımı boynuna doladım.
Buna ihtiyacım vardı. Söylemiştim korktuğumda sarılmaya ihtiyacım var diye.
Sarıla bileceğim tek kişiydi o. Sarılarak ağlaya bileceğim.."Bunu konuşacağız ama şimdi iyi değilsin hadi kalk da salona geçelim. " dedi ve beni elimden tutup kaldırdı.
Salona geçip uzun koltukta oturduk yan yana.
Ben yere bakıp olanları düşünürken Minhoysa bana bakıyordu."Bekle sana papatya çayı yapayım." dedi ve mutfağa gitti.
"Minho evde hiç bir şey yok."dedim arkasından.
Evet evde kurabiye , kahve ve kimin olduğunu bilmediğim kandan başka hiç bir şey yoktu."Neden eve hiç bir şey almıyorsun Felix bekle bari kahve yapayım. " dedi mutfaktan.
Ayağa kalkıp mutfağa yürüdüm ve Minhoyu kahve yaparken gördüm. Bu görüntü çok hoş gelmişti. Aklıma onunla kaldığım dönemler gelmişti.
Her sabah benim için kahve ve kahvaltı hazırlardı. O günleri çok özlüyordum. Keşke hiç gitmeseydim o evden. Çok pişmandım..Ona gülümseyerek kapının yanından bakarken camdan gördüğüm görüntü hiçte hoş değildi. Bedenim buz keserken gözlerimden yaş süzülmeye başladı yeniden.
Hyunjin Minhoyu pionunun karşısındaki sandalyede otururken bıçaklıyordu. Minhonun cansız bedeni pionoya yaslanmış öylece kalıyordu. Piononun altı tamamen kan olmuştu. Piononun da üstünden altına kanlar damlıyordu. Bu görüntü midemi bulandırıyordu.
Öylece donup kalmıştım gözlerimden sessizce yaşlar akıyordu.
Gözlerimi kapayıp bir kaç saniye sonra yeniden açtığımda camdaki her şey yok olmuş sadece orman gözüküyordu.
Başımı sağa ve sola salladım kendime gelmek için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silent home~Hyunlix
TerrorAlt tarafı okul masrafları olduğu için ıssız bir yerde ucuz bir ev tuttum en fazla ne ola bilirdi ki?