Yataktan fırlayarak yere düştüm. Az önce birinin öldüğü bir yatakta oturuyordum. Bu korkunç bir şey.
Yataktan düştüğüm gibi yatağın altından iki el çıkıp beni yatağın altına çekmeye çalıştı.
Ayaklarıma yapışıp aşağı çekmeye başladı beni. Korkudan nefesim kesilirken sadece çığlık ata bildim.Kendimi savunacak hiç bir şeyim yoktu bu yüzden sadece ellerimi yere yapıştırdım beni aşağı çekmesin diye ama kolları o kadar güçlüydü ki yerden sürüklenerek yatağın altına çekiliyordum. Gözlerim büyürken sesim tüm evde çınladı.
"BIRAK BENI!" Diye bağırdım sürüklenirken. Ama onun pek umrumda gibi değildi. Beni dinlemeden daha da aşağıya çekiyordu.
"Asla sevgilim." dedi ve beni tamamen yatağın altına yanına çekip altına aldı. Onun yüzünden sırtım yerle sürüklendiği için çizilmiş hafif kanamıştı.
Yüzüme baktığını çok iyi biliyordum fakat ben gözlerimi o kadar sıkı kapatmıştım ki korkudan onu göremiyordum. Onu görmek istemiyordum çünki.
Ya o fotoğraftaki ölü çocuk Hyunjinse ve şuan karşımdaysa?
Onu görmek isteyecek kadar cesur değildim. Sıkıca kapattığım gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı."Benden korkma ama sevgilim bak senin için dünyaya geri döndüm. Artık hep birlikte olacağız. Hiç kimse bizi ayıramayacak." dedi karşımdaki beden kulağıma fısıldayarak ve yüzüme yaklaşmaya başladı. Nefesini dudağımın üzerinde hiss ediyordum.
Bana sevgilim demesi artık beni sinirlendiriyordu. Yüzümüz arasında neredeyse hiç mesafe kalmayacak kadar yakınlaştı yüzüme. Nefesi yüzümü okşarken ben nefesimi tutmuştum korkudan.
Dizlerimi öne getirip karnına tekme attım. O üstümden çekilip yanıma düşünce bunu fırsat bilip yatağın altından çıkıp kapıya doğru koştum. Karnını tutup acı bir şekilde inlerken bunu başardığım için gururla güldüm. Kapıya vardığımda ona son kez baktım. Yatağın altında öylece dururken hemen kapıya döndüm yeniden.
"Bunun hesabını ağır ödeyeceksin Lee Felix!" Diye bağırdı yatağın altından.
"Hiç bir şey ödemeyeceğim seni aptal." dedim cesaretle ve kapıyı açmaya çalıştım elbette ki kitliydi. Korkudan bedenim buz keserken bunu yaptığım için kendime lanet ettim. Onu kızdırmamalıydım.
Elime cebimdeki telefonumu alıp kapının tokmağına vurup yere düşürdüm.
Kapı açılınca koşmaya başladım.
Arkamdan koşan ayak seslerini duydum.
Muhtemelen o korkunç yaratık da peşimden geliyordu. O kadar hızlı koşuyordum ki nefesim kesiliyordu. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyor, ayaklarım sanki beni yerden uçuracakmış gibi koşuyordu."Dur artık Felix benden kurtuluşun yok! Sen benimsin!" Diye bağırdı arkamdan. Sanki onun sözüyle duracaktım da. Çok bekler.
"Asıl sen peşimi bırak. Sapık!" Diye bağırdım ve kapıyı açıp dışarı çıktım.
Dışarıya çıktığımda hiç ses gelmiyordu. Belkide Benden vaz geçmiştir diye düşündüm. Ama bir daha o eve geri döneceğimi düşünmüyordum en azından bu gün. Ne yaşadığımı daha anlayamazken göğsüm hızla kalkıp düşüyordu.
Telefonumu elime aldığımda paramparça olduğunu gördüm. Harika şimdi de kimseyle iletişim kuramayacaktım. Ölsem kimsenin haberi bile olmayacaktı.
"Zaten bir telefonum vardı o da mahv oldu." diye konuştum kendi kendime.
Galiba artık deliriyordum. Kim delirmez ki bu halde?En azından mektup cebimdeydi diye rahatlamıştım.
Saatin çok geç olduğunu biliyordum fakat bu şifreyi çözemezsem başıma daha fazla şey geleceğini biliyordum. Aklıma gelen fikirle gülümsedim ve yola koştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silent home~Hyunlix
TerrorAlt tarafı okul masrafları olduğu için ıssız bir yerde ucuz bir ev tuttum en fazla ne ola bilirdi ki?