6

1K 83 90
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Beni motive eden tek şey yorumlarınız, bunu unutmayın :)

İyi okumalar!

*********

"Hişşştt kanka kalk zil çaldı."

Tahasu'nun omzumun ırzına geçerek söylediği şeyle kafamı sıradan kaldırıp uyku mahmuru bir şekilde sınıfa baktım. Gece uyuyamadığım için bu ders uyumuştum. Ders tarihti zaten hayli hayli eksiklerimi tamamlardım. O yüzden sorun yoktu.

"Kaçıncı dersteyiz biz?" diye sordum gözlerimi ovuşturup gerinerek. Tahasu biraz düşünüp cevap verdi. "Üçe gireceğiz birazdan." Kafa sallayıp onayladım. Üçüncü dersimiz kimyaydı. Dersi sevmesem de hocayı çok severdim. Ama ilk defa buna mutlu olamamıştım. Aklım dünkü olaylardaydı. Gece de bu yüzden uyku tutmamıştı zaten.

"Gidelim kahve alalım o zaman. Ders Nazım hocaya ayık olmam lazım," dedi Tahasu'yu kolumdan tutup kaldırdı. "Kanka benim hiç halim yok ya. Hem derste yine uyuyacağım zaten. Sen kendine almak istiyorsan al ama."

Gözlerini korkutucu şekilde büyütüp bana baktı. Bu bakışı biliyordum. Birazdan ağzıma sıçacaktı. "Sen! Sen bana az önce Nazım hocanın dersinde uyuyacağını mı söyledin? Bunu gerçekten dile getirdin mi? Hemen kalkıyorsun, birlikte kantine gidiyoruz, sana ve bana kahve alıyoruz, ayılıyorsun ve sonra sınıfa gelip ön sıraya geçip hocanın gelmesini bekliyoruz! İtiraz edecek bir kelime çıkarsa ağzından o ağzını sikerim senin! Duydun mu beni!"

Korku ve şaşkınlıkla büyümüş gözlerimle ona bakarak yutkundum ve kafamı salladım. Sıranın çıkılan tarafında ben olduğum için ilk ben kalktım ve ardımdan o çıkıp koluma girdi.

"İşte böyle adam ol bebeğim."

Az önceki halini görmesem bu söz için ağzını yamulturdum ama korktuğum için bir şey demedim. O da bunu fark etmiş gibi yandan bana bakış atıp sırıttı.

Kantine geldiğimizde ikinci tenefüste olduğumuz için fazla kalabalıktı. Taha'nın omzunu patpatlayıp "Hadi koçum benim. Bizi buraya sen getirdin, bu kalabalığa da sen gireceksin. Beni ilgilendirmiyor artık."

Korkuyla ve dehşetle gözlerini pörtletip bana baktı. "Kanka! Kalabalığa baksana, ben giremem bunların içine onlar bana girerler. Sikerler oğlum beni." Beni ilgilendirmiyor der gibi ellerimi havaya kaldırdım ve duvar kenarındaki kaloriferlerden birine yaslandım. Taha el mahkum kalabalığa dalarken ben de gözlerimi öğrenciler arasında gezdirmeye başladım.

Yemek satılan yerden kafamı çevirip tam karşısında olan abur cubur kısmına baktım ama bakmaz olaydım. Tam karşımda Yiğit Nur şırfıntısı ile gülerek sohbet ediyordu. Bir yandan da bir şeyler almaya çalışıyorlardı.

Nur tam kantinciye parayı uzatacaktı ki bir tane çocuğun dirseğini kızın alnına yapıştırması bir oldu. İçimden mutlu olurken aklıma o çocuğun alnını öpmeyi not ettim. Benim yapmak istediğimi yapmıştı. Ayağını yine yerdim onun.

Alnını tutup gerilerken Yiğit'in gözleri endişeyle kıza dönmüştü. Bu canımı yakarken içimdeki öfke ve hüzün giderek artıyordu. Nur ona sorun yok der gibi gülümsemiş ve çocuğa da dikkatli olmasını söylemişti. Çocuk özür dileyip kantinden çıkarken Yiğit Nur'un elinden parayı alıp kantinciye vermişti. Kantinciye bir şeyler söyledikten sonra adam dolaptan soğuk bir su çıkarıp ona verdiğinde kızın alnına koymak için isteğini anlamıştım. Nur'u kolundan tutup kenara çekerken saçlarını çekip buzu alnına dayamıştı. Fazla ilgiliydi.

Gözlerimin dolduğunu hissederken daha fazla bakamadan önüme döndüm. Bunun bu kadar canımı yakması çok saçmaydı. Neden kalbim yerinden sökülüyormuş gibi hissediyordum? O kadar şey söyledikten sonra hala onu sevmem gurursuzluk değil miydi?

"Dayamayan kalmadı amı- Lan kanka ne oldu?" diye endişeli bir sesle Tahasu. Yüzüne bakmadan Yiğit ve Nur'a baktığımda onun da bakışları onlara dönmüştü. "Vay şerefsiz..." diye sinirle tıslayıp derin bir nefes aldı. Sabah okula geldiğimde ona olanları anlatmıştım. Üzgün olduğumu görünce bir şey demeden susmuştu. Ama şimdi öyle yapacak gibi görünmüyordu.

O Yiğit'e hakaretlerini sıralarken daha fazla dayanamadan hızla kantin çıkışına doğru yürümeye başladım. Arkamdan "Lan Mete nereye?" diye çığırırken umursamadan sınıfa çıktım hızlı adımlarla. Çantamı alıp sınıftan çıkarken zil çalıyordu. Aşağı inmek için merdivenlerin başına geldiğimde matematik öğretmeni beni görüp durdurmuştu.

"Hah Mete iyi ki gördüm seni. Sen gitar çalmayı biliyorsun değil mi?"

"Evet hocam da neden ki?"

"19 Mayıs kutlamaları için gitar çalacak biri lazımdı. Şarkı söyleyecek öğrenciyi buldum ama gitar için bulamadım. Sonra aklıma sen geldin. Senin için uygun mudur?" Anına reddedecektim ama devamında kurduğu cümle beni susturdu. "Katılan öğrencilerin sözlüsünü yüksek veriyorum."

Anında kafa sallayıp onayladım. Matematik dersinde sözlümü hoca rüyamda bile yüksek vermezdi. Bu güzel bir fırsattı. "Güzel. Ama şarkıyı söyleyecek olan öğrenci şarkıyı senin seçmeni istedi. Sen çalacaksın sonuçta. Öyle dedi."

Aklıma birkaç şarkı gelirken kafa salladım. "Şey hocam peki şarkıyı söyleyecek öğrenci kim? Hangi sınıftan?" Hoca birkaç saniye düşünüp cevap verdiğinde ise anında kabul ettiğime pişman olmuştum.

"Yiğit Öztürk, 12-A sınıfından."

Keşke hoca sözlümü sıfır verseydi de kabul etmeseydim teklifini.

***********

Nasıldı bölüm?

Umarım beğenmişsinizdir:)

Bir sonraki bölüm görüşmek, üzere kendinize çok iyi bakın.

🖤🖤🖤

Yağuşuklu *BxB*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin