10

910 69 42
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

İyi okumalar!

*********

Yatağımda uzanmış bugün olanları düşünüyordum. Yiğit'in yanıma gelmesi, Taha'nın abime aşık olması... Aklım almıyordu. Bu kadar zamandır bunu bana neden söylememişti? O kadar kardeşim derken yalan mı söylemişti yani?

Hayır, abime aşık olduğu için ona kızgın değilim. Sadece bunu söylemediği için kırgın hissediyordum kendimi. Bana bu kadar mı güvenmiyordu? Bana söyleseydi abimle olmaları için çok da uğraşırdım oysaki.

Öte bir yandan Yiğit meselesi de vardı. Neden gelip benden özür dilemişti diye düşünüyordum sürekli. Ona her ne kadar gay olup olmadığını test ettin desemde asıl düşüncelerim bunlar değildi. Yiğit bunu yapacak karakterde bir insan değildi çünkü. Ama aklım almıyordu. Neden o sözleri söylemişti? Neden paramparça olacağımı bile bile umursamadan öyle konuşmuştu?

Başım zonklamaya başlayınca bir kahvenin iyi geleceğini düşünüp yatağımdan kalktım. Sürüne sürüne mutfağa girip su ısıtıcıya su koyup çalıştırdım. Suyun kaynamasını beklerken de dolaptan kahve alıp bardağa döktüm. Bu sırada su kaynamaya başlamıştı.

Kahve hazır olunca dolaptan bir çikolata alıp oturma odasına geçtim. Tam televizyonu açacaktım ki çalan kapıyla durdum. Abim geç gelecekti o yüzden o olamazdı, başka gelecek kimse de yoktu. Kim gelmişti ki?

Oflayarak kahveyi sehpaya bırakıp ayağa kalktım. Yavaş adımlarla kapıya yürüyüp açtığımda karşımda çekinerek bana bakan Yiğit'i gördüm. Kaşlarım çatılırken "Neden geldin?" diye soğuk bir sesle konuştum. Hafifçe boğazını temizledi.

"Babam bizim evde konuşma yapacak da, git Mete'yi de çağır dedi. Ondan geldim," dediğinde göz devirdim. İmam efendimiz vaaz verecekti evinde yine. Benim ne işim varsa.

"Mete yorgunmuş gelemeyecek dersin sen. Şu an o ortamı hiç çekemem," deyip kapıyı kapatıyorum ki tekrar konuştu. "Annem senin için sütlaç yapmıştı. Sen gelmezsen çok üzülür."

Derin bir nefes alıp düşündüm. Aslında sütlaç için o ortama katlanabilirdim. Sütlaç yedikten sonra yarım saat kalır, ödevim var diyerek topuklardım. Hem bu sayede Yiğit'i de görmüş olurdum.

Kafa sallayıp, "Bekle telefonumu alıp geliyorum," dedim. Tam arkamı dönmüş odama gidiyordum ki yine konuştu. "Şey, o şortla mı geleceksin?" Kafamı eğip üstüme baktım. E tabii şortla gidemezdim. Üstümü değiştirmem gerekiyordu. Tekrar ona dönüp "Sen içeri geç bekle o zaman, on dakikaya ineriz," dediğimde kafa sallayıp içeri girdi. Tekrar ona bakmadan odama girip kapıyı kapattım.

Dolaptan rastgele bir gri eşofman ve mavi bir üst çıkarıp giyindim. Saçıma da elimle şekil verdikten sonra hazır olmuştum. Telefonumu cebime koyup odadan çıktım. Oturma odasına girdiğimde Yiğit koltukta oturmuş yeri izliyordu.

"Hazırım, çıkalım hadi," diye seslendiğimde ayağa kalktı. Önden gidip kapıyı açtım ve terliklerimi ayağıma geçirdim. Kafamı kaldırıp Yiğit'e baktığımda beni incelediğini gördüm. Sırıtıp "Fazla bakma aşık olursun," dediğimde kirpiklerini kırpıştırıp bana baktı. Bu haline daha fazla sırıtıp kapıya asılı olan anahtarı aldım ve kapıyı kapattım.

Arkamı dönüp merdivenlere yöneldim. Yiğit'te benim yanımda inmeye başladı. "Şey Mete," dediğinde ona baktım. "Çok yakışıklı görünüyorsun."

Bir anlığına adımlarım durdu. Şokla ona baktım. O ise benimle birlikte durmuş bakışlarını yerden kaldırmıyordu. Birkaç saniye daha bakıp bu dediğini sonra düşünmek için rafa kaldırdım ve yürümeye devam ettim.

*******

Yaklaşık yirmi dakikadır ortamdaki saçma sohbeti dinliyordum. Hayır, dini anlatıp onla ilgili sohbet etmek saçma değildi ama buradaki insanlar bunu yapmıyordu. Toplumun ahlaksızlaştığını, kadınların namussuz olduğunu, başımıza ne gelirse bu yüzden olacağını söylüyorlardı. Saçmalıktı.

Hatta içlerinden bir tanesi "Şu yaşanan deprem hep şu açık seçik, namussuz kadınlar yüzünden oldu," demişti. O an Yiğit'le göz göze geldiğimizde ikimizin de gözünde şaşkınlık ve iğrenti vardı. Gerçekten böyle düşünenler var mıydı? En kötüsü odada olan kadınlar bile bunu onaylamıştı.

Şu an bu ortamda olmak yerine Yiğit'in odasına gidip onun kendini affettirmek için söyleyeceği saçma cümleleri bile dinleyebilirdim.

Boş bakışlarla odadaki insanları izlerken bana kaş göz eden Yiğit'i gördüm. Dışarı çıkmak için işaret ediyordu. O da sıkılmış gibiydi. Kafa sallayıp ayağa kalktım. O da benle birlikte kalktı. Babası arkadaşıyla konuştuğu için bizi görmemişti. Yiğit annesine işaret edip çıktığımızı belli etti. Annesi onaylayınca birlikte odadan çıkıp mutfağa geçtik.

"Oh be, dünya varmış," dediğimde güldü. Ama gerçekten içeride elliden fazla insan vardı ve oda o kadar da büyük değildi. Boğulduğumu hissediyordum.

"Ben iki hafta da bir buna katlanmak zorunda kalıyorum maalesef," dediğinde mutfak masasına oturmuş dolaptan sütlaç çıkarmasını izliyordum.

"Katlanmak mı?" İki tane tatlı kaşığı da alıp bir kaseyi benim önüme bıraktı soldaki sandalyeye oturdu. "Evet, müslüman olabilirim ama içeridekikerin zihniyeti bana da çok saçma geliyor. Onları dinlerken baygınlık geçiriyorum resmen," deyip göz devirdi. Ben de az önce öyle hissetmiştim.

Bir şey demeden önüme dönüp sütlacı yemeye başladım. Kadın her ne koyuyorsa cidden mükemmel oluyordu. El lezzetine hayrandım.

Kısa bir süre içinde tatlımı bitirmiştim. Bu süre içinde hiç konuşmamıştık. Onun bakışlarını üzerimde hissediyordum ama ben ondan başka her yere bakmıştım. Garip hissediyordum kendimi.

Aniden gelen gürültüyle kafamızı kaldırıp birbirimize baktık. Misafirler gidiyordu. Yiğit ayıp olmasın diye kalkıp onları yolcu ederken ben de boş durmamak için peşinden gittim.

Yaklaşık beş dakikada hepsi gitmiş, evde kimse kalmamıştı. Ben de veda edip ayrılacaktım birazdan. Oturma odasına gittiğimde annesi koltukları düzenliyordu. Şimdi evi böyle dağınık bırakıp gidemezdim. Murat amca elini atmaz, Yiğit ve annesi de çok zorlanırdı. Yardım edip öyle gitsem daha iyi olurdu.

"Aysel teyzecim yapılacak bir şey var mı?" diye sorduğumda bana baktı. Gözlerinden bile itiraz edeceği belliydi. "Yok kuzum ben yaparım sen otur yorulma," dediğinde kafamı iki yana sallayıp hafif kızarak ona baktım. "Ne yorulması Aysel teyzecim,  aşk olsun. İki dakikada yaparım ben. Şimdi söyle bakalım yardım edilecek yerler neresi?"

"Böyle olmadı ama da neyse oğlum. Mutfak da bulaşıklar vardı onları Yiğit'le halletseniz olur mu?" Kafa sallayıp ortalıktan kaybolan Yiğit'i aradı gözüm. İki dakikada nereye gitmişti bu?

"Yiğit nerede?"

"Odasına gitmişti en son."

Oturma odasından çıkıp Yiğit'in odasının önüne geldiğimde kapıyı çaldım. İzni alıp odaya girdiğimde ise gördüğüm şeyle sertçe yutkundum. Yiğit kısa bir şort giymiş, üstü çıplak bir şekilde ellerini dolabın kapaklarına koymuş dolaba bakıyordu. Şekilli kalçasını şu an oldukça iyi görebiliyordum. Tekrar sertçe yutkunup kapıyı kapattım.

Hadi buyurun cenaze namazına.

********

Bir sonraki bölüm eğer bir değişiklik yapmazsam bombaaa

Arkadaşlar bir de kitap için duyuruları panomda paylaşıyorum yani o yüzden beni takip edebilirsiniz.

Ha bir de siz oy verip yorum yapmadan hikaye ile ilgili ne düşündüğünüzü anlamıyorum ben. Öyle güçlerim yok yani.

Bir sonraki bölüm görüşmek üzere, kendinize iyi bakın.

🖤🖤🖤

Yağuşuklu *BxB*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin