9

915 67 100
                                    

1K olmamızın şerefine gelen bölüm. *Alkış konfeti sesleri*

Görünce o kadar mutlu oldum ki oturup ağlayacaktım.

Şimdiye kadar okuyan, oy veren ve yorum yapan herkese çok teşekkür ederim. Hiç mutlu olmadığım kadar mutlu ediyorsunuz beni çünkü <3

Herkese iyi okumalar!

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

*********

Bankta oturup kulaklığımı takmış, bahçedeki öğrencileri izliyordum. Aslında sadece bakıyordum. Aklım burada değildi çünkü. Yiğit'in bana yazdıklarındaydı.

Aslında mutlu olacağımı düşünmüştüm ama içimde sadece kırgınlık ve kızgınlık vardı. Bana o kadar şey söyleyip, aradan birkaç gün geçince de 'bir sinirle' sana öyle söyledim dediği içindi. Dalga geçtiğini bile düşünmüştüm ama geçmiyordu, gayet ciddiydi.

Gece boyu da durmadan düşünmüştüm. Bu yüzden başım çatlayacak gibi ağrıyordu. Üstüne okula gelip tekrar düşününce başımın ağrısı devam ediyordu. Belki Tahasu olsaydı kafamı biraz dağıtabilirdi ama hasta olduğu için okula gelmemişti. Hasta olacak zamanı bulmuştu zaten pezevenk.

Müzik dinlemenin iyi geleceğini düşünüp kulaklığımı cebimden çıkarıyordum ki karşıdan bana doğru gelen Yiğit'i gördüm. Umursamadan kulaklığımı aldım. Bu sırada yanıma gelmişti.

"Selam," dediğinde umursamadan kulaklığımı alıp kulağıma taktım. Telefona da takıp müziği açacaktım ki yanıma oturan Yiğit elimden çekip kendi cebine koydu.

"Ne yaptığını zannediyorsun sen?" diye sinirle konuşup yüzüne baktım. Gözlerinde üzgünce pırıltılar belirdi. Kalbimde ufak bir sızı oluşunca umursamamaya çalışıp gözlerine bakmaya devam ettim.

"Seninle konuşmaya çalışıyorum," dediğinde histerik bir şekilde güldüm. Gülüşümü görünce kaşlarını çattı. Sırıtmamı gözlerine sertçe baktım. "Konuşmaya çalışmak mı? Sen benimle dalga mı geçiyorsun Yiğit?"

"Hayır ciddiyim."

"Dünkü engel yetmedi sanırım. Yüzüne karşı da söyleyeyim, seninle konuşmak istemiyorum Yiğit. Hatta aynı ortamda bile bulunmayalım. Şimdi sen utanç duygunu aklına getirip kendin mi gidersin yoksa ben mi gideyim?"

"Neden dinlemek istemiyorsun ki? Pişman olduğumu, özür dilediğimi söylüyorum ama sert davranıyorsun bana,"  diye üzgünce konuştuğunda kocaman bir kahkaha attım. Hem ona, hem de onun üzgün olmasına hala dayanamayan kendime.

"Bana iğrenç olduğumu ve seni hipnoz edip kandırdığımı söyledin ve aradan geçen birkaç gün sonra gelip 'bir sinirle' sana onları söyledim, dedin Yiğit. Ne bekliyordun? 'Ayy canım olay öyleyse tamam o zaman' deyip boynuna atlamamı mı? Git işine Yiğit. Daha fazla oynama benimle," deyip yerimden kalktım ve o karşı çıkamadan telefonumu aldım. Okul kapısına doğru yürümeye başlarken derin derin nefesler alıyordum rahatlamak amacıyla.

*******

Okuldan çıkmış Tahasu'nun evine doğru yürüyordum. Annesi ve babası çalıştığı için çocuğa bakacak kimse yoktu. O yüzden yanına gidiyordum. Ben de hasta bakmaktan çok anlamazdım ama en azından çorba falan yapabilirdim.

Yirmi dakikalık yürüyüşün ardından tanıdık mavi renkli binaya gelmiştim. Kapı şifresini girip iki kat merdiven çıktım ve zili çaldım. Yarım dakikalık beklemenin ardından üstüne battaniye atmış, saçı başı dağınık ve burnu kıpkırmızı olan Tahasu kapıyı açtı. Bitik haldeydi. Mayıs ayında nasıl hasta olmayı becerdi geri zekalı anlamıyordum.

"Hoşgeldin kanka," deyip yüzüme bile bakmadan arkasını dönüp odasına gitti. Sesi de olduğundan kalın ve cızırtılı geliyordu. İstemsizce bu haline üzülürken ayakkabılarımı çıkarıp içeri girip kapıyı kapattım.

Peşinden odaya girdiğimde yatakta üstüne yorgan örtmüş uyuyordu. "Hemen uyuyakalır mı bir insan amına koyayım," diye mırıldanıp elimi alnına koyarak ateşini ölçtüm. Anında sıcak tencereye dokunmuş gibi geri çekerken hızla üzerindeki yorganları aldım. Geri zekalı havale geçirmek üzereydi ama farkında değildi.

"Açma üstümü soktuğum üşüyorum," deyip gözü kapalı bir şekilde yorganları geri almaya çalıştı ama izin vermeden onu elinden tutup kaldırdım. Ayağa kaldırıp banyoya götürürken bir yandan da söyleniyordum. "Oğlum sen salak mısın? Alev alev yanıyorsun hiç mi fark etmedin beynine sıçtığım?" diye diye onu banyoya getirmiştim.

"O kadar mı belli oluyor kanka alev alev yandığım? Bak sen bile fark etmişsin ama o hâlâ kör bana," dediğinde kaşlarımı çattım. Ne diyordu bu şimdi?

"Ne diyorsun amına koyayım," dediğimde klozete oturtup kazağını üstünden çıkardım. "Aşkından alev alev yanıyorum ama o fark etmiyor diyorum kanka," dediğinde eşofmanının lastiğindeki elim durdu. Taha'nın sevdiği biri mi vardı?

Bunu sonra düşünmeye karar verip eşofmanını üstünden sıyırıp duşakabinin içine soktum. Duş başlığını elime alıp buz gibi soğuk suyu üstüne bir kereden tutunca geriye kaçarak küfürler etmeye başlamıştı. Çok soğuk olduğunu düşünüp biraz ılığa ayarladığımda biraz rahatlamıştı. Beş dakika falan üstüne tuttuktan sonra suyu kapatıp elime rastgele bir havlu aldım. Üstüne sarıp odasına götürdüm. Dolabından yeni kıyafet çıkarıp yarı baygın halde olan Taha'ya uzattım. "Kendin giyersin değil mi? Kafa sallayıp elimden aldığında arkamı dönüp giyinmesini bekledim. İki dakika kadar sonra arkamı dönünce giyinip yatağa uzandığını gördüm. Havlusunu kenara koyup ateşine baktım. Düşmüştü ama hala biraz vardı. Birazdan yapacağım çorbayı da içerde hiçbir şeyi kalmazdı.

Kollarını düzeltip rahat uzamasını sağlarken iyice mayışıp yatağa yayıldı. Bu haline istemsizce gülerken kalın yorganı değil de ince battaniyesini alıp üstünü iyice örttüm.

"Keşke sen değil de yanımda o olsaydı be kanka. O benle ilgilenseydi..." dediğinde istemsizce üzülmüştüm. Bunun nasıl bir his olduğunu en iyi ben bilirdim.

"Kim oğlum peki o?"

"Ata, Ata'm," dediğinde elim yorganda durdu. Tüm vücudun hareket etmeyi unutmuş gibiydi. Şok içinde bakan gözlerimi Taha'ya çevirdiğimde onun çoktan uyuyakaldığını gördüm.

Ne yani, Taha benim abime mi aşıktı şimdi?

*********

Bölüme başlarken bu aşk olayı asla kafasında olmayan ben...

Nasıldı aşkolar?

Tahasu'nun Ata'yı sevmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sevmişsinizdir umarım.

Bir sonraki bölüm görüşmek üzere, kendinize iyi bakın.

🖤🖤🖤

Yağuşuklu *BxB*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin