Hande elindeki kahve kupasını bırakıp Zehra'ya doğru ilerledi. ''Hayatım ne oldu? Yine ne oldu sana...''
Zehra güvendiği kollara girip hüngür hüngür ağlamaya başladı. ''Ayrılacağım bu sefer bitti.'' Hande gözlerini devirdi 2 dakika önce Zehra'nın girdiği kapıya karşı.
''Noldu yine Zehra?'' Zehra kollarından çıktığında Hande de kupasını geri aldı. Alışmıştı onun bu hallerine. Doğduğundan beri Zehra ile arkadaştı. Aynı mahalle, aynı okullar şimdi de aynı üniversitede aynı evdeydiler.
Hande ona karşı bir sürü şey hissetmişti bir zamanlar aşıktı mesela Zehra'ya. 15 yaşlarında falan ilk defa bir kıza aşık olabileceğini o zaman anlamıştı. Onunla keşfetmişti kendini. Sonrasında ondan tamamen uzaklaşmış 1 sene kadar süren küslüğün ardından tekrar barışmışlardı.
Zehra başka insanlara aşık olur ve ağlayıp dururdu. Herkesi de bu kadar çok sevemezsin?! Yeter artık demek geliyordu içinden ama huyunu biliyordu arkadaşının.
''Buğra'yı biriyle yazışırken gördüm.'' Çok da şoka girilecek bir şey değildi. Hande şaşırmıyordu. ''Arkadaşı olduğunu söylüyor yok öyle bir arkadaşı. Sürekli yeni arkadaşları çıkıyor.''
Hande kahvesinden bir yudum alıp beline kadar uzamış saçlarını toplamak için odasına geçti. ''Arkadaşıymış işte üzülme bu kadar Zehra.'' Nasıl olsa 2 gün sonra hiçbir şey yokmuş gibi affedeceksin hep affedersin...
''Yoktu öyle bir arkadaşı diyorum Hande.'' Bu sefer sinirlenmişti. Salondaki koltuktan doğru bağırarak konuşuyordu. ''Nereden biliyorsun ya?'' Hande de sinirleniyordu. Saçlarını tepeden bağlayıp tekrar geçti salona. L koltuğa oturmuş ona sanki Hande aldatmış gibi bakıyordu şimdi Zehra. Bir şey de söylenmiyordu.
''Biliyorum.''
''O zaman terk et.''
''Baktım mesajlara hiçbir şey yok. Sadece İzmir'den bir kaç fotoğraf atmış o kadar.'' Sıradan arkadaşça bir konuşmaydı. Buğra iyi saklanıyordu ya da dediği gibi Zehra abartıyordu. İçindeki his hiç de öyle demiyordu ama. ''Havadan sudan konuşmalar.''
''Yani cinayet silahını bulamadığın için katil de yok diyorsun.'' Artık onun için üzülmüyordu bile Hande. Erkeklere karşı bu zaafı içinde onu boğma isteği doğuruyordu. Sırf hayır diyemediği için 1 ay boyunca hiç hoşlanmadığı bir çocukla takılmıştı. Zehra ve başkalarına gelince oluşan hayır diyememe hastalığı.
''Öyle bir şey demiyorum.'' Sadece eğer gerçekten arkadaşlarsa boşuna olay çıkartmış olacaktı.
''O zaman ne diyorsun?'' Hande karşısındaki koltuğa oturmuştu.
''Hiç güvenmiyorum.''
''O zaman ayrıl Zehra.''
''O zaman ayrıl o zaman ayrıl. O kadar kolay değil Hande. Sen aşktan ne anlarsın!'' Sinirlendiğinde bir anda yükselirdi. Herkese karşı olan minnoşluğu Hande'ye karşı asla olmuyordu. Ona karşı sürekli aslan gibiydi. Kükreyip duruyordu.
''Doğru ben aşktan anlamam.''
''Sevgilin bile olmadı hiç.'' Sen öyle san diye düşündü Hande. Onun sevgilileri olmuştu. Sadece hepsi kadındı ve hiçbirini Zehra'ya açıklayamıyordu. Ondan gizliyordu. Rahatsız olacağını düşünüyordu. İnsan en yakın arkadaşı olarak gördüğü bir zamanlar aşık olduğu aşkından depresyona girdiği birine karşı açıklayamıyordu böyle şeyleri. Bunu bilen sadece 2 kişi vardı o kadar. Üniversiteden arkadaşlarıydı onlar da.
''Bu da çok tuhaf zaten.'' Zehra her zamanki gibi tüm öfkesini birilerine kızar gelir Hande'den çıkartırdı. Bir şeye üzülür gelir Hande'nin omzunda ağlardı. Mutlu olur gelir onunla paylaşırdı. Tüm duygularını onunla paylaştığı için evdeki iç huzurları onun iç huzuruna bağlıydı. Yine Hande'den çıkartıyordu öfkesini. ''Güzel bir kızsın. Herkes peşinde dolanıp duruyor. Sen kimseye yüz vermiyorsun. Sadece dalga geçiyorsun insanlarla.''