Atış serbest...
6 gün geçmişti aradan.
''Hande'yi arasana.'' Zehra'dan gelen direktife ters ters bakarak karşılık verdi Ebrar. Homurdanmak isteyen tarafını bastırdı aşk acısına olan saygısından bir de Saliha ile Hande arasında olanları bilip de söylemediği için 2 gün boyunca Ebrar'ın da yüzüne bakmamıştı Zehra. Bir de vize dönemindeydiler. Bugün sondu. Gerçi iyi olmuştu en azından kafa dağıtabilecek bir şey vardı.
Sadece ikisi için değil Ebrar için de! Bugün son gündü memleketine gidecekti Ebrar yarın diren Ebrar... Uyandırmak için Hande'yi 3 sabahtır olduğu gibi tekrar aradı. Zehra onunla barıştıktan sonra sürekli Hande ile ilgili konuşuyordu. Sayıyor sövüyor, ağlıyordu. Ambale ediyordu Ebrar'ı. Neyse ki ders çalışmak için arada ara veriyorlardı. Sınavlara şükreder hale gelmişti.
''Açmıyor.''
''Meşgule de mi atmadı?'' Kesin uyanmamıştı. Geç kalacaktı. 5 gündür onun düzgün bir şey yemediğini de biliyordu Zehra. Eve kurye gelip gidiyordu her motor sesi duyduğunda cama çıkıyordu. Geceleri yatmadan önce evde biri olup olmadığını anlamak için yukarı çıkıp kapının önündeki ayakkabıları kontrol ediyordu. Kimse yoktu. Saliha ile barışıp barışmadığını öğrenmek için Ebrar'ı kullanıyordu okulda.
6 gündür sadece bir kere kavga edesi geldiği için çıkmıştı eve. O bir şeyler sayıp söverken Hande Baladın sesini bile çıkartmamıştı. Sessizliğine daha da öfkelenip canını yakmak istemişti.
''Keşke tanımasaydım seni! Hiç sevmeseydim! Yıllarıma yazık! Verdiğim emeğe yazık!'' Bana yazık bana seni sevdiğim için bana yazık diye bağırmadığı kalmıştı bir tek. Yaptı sayılırdı...
Hande'nin gözleri dolmuştu. Zehra her şeyden çok aldatılmış gibi hissediyordu kendini. Öyle bir hırs vardı içinde. Daha kaç kere söyleyecekti bilmiyordu Hande. ''Seni sevdim ben Zehra. Sana aşıktım ya. Niye anlamıyorsun!'' O kadar çok kendine odaklanmıştı ki Zehra bir türlü anlamıyordu.
''İnanmıyorum çünkü!'' O değil miydi bu kadar rahat bir şeyleri saklayabilen. Sahtekardı Hande Baladın. İki yüzlüydü! Nerede sevmişti ya hangi aşamada göstermişti de Zehra görememişti!
''Seni o kadar çok sevdim ki artık seni bile sevemiyorum demek ki!'' Hande kalkıp gitmişti. Zehra da Ebrar'ın yanına geri döndüğünde bavuluyla ve balıklarıyla birlikteydi bu sefer. Gittikçe daha da çoğalıyorlardı. Ebrar korkuyordu temelli mi taşınacaktı...
''Atmadı kanka.'' diye devam etti.
''Bir daha ara.'' Aşk öyle salakça bir şeydi ki duramıyordu Zehra. Hande kötü, kalpsiz, iki yüzlü, sahtekar olabilirdi de o insandı işte insanlığı vardı...
''Başlayacağım böyle işe...'' Söylendi bu sefer Ebrar. ''Yok açmıyor işte.''
''Uyuyakaldı kesin. Telefonu sessizdedir.''
''Boşver. Bize ne. Kaç yaşında insan.'' Sınavına da kalkıp gitseydi...
''Doğru. Bana ne. Bana en son seni o kadar çok sevdim ki artık seni bile sevemiyorum demek ki dedi. İnanmadığım için.'' Bu söz Zehra'yı biraz da olsa etkilemiş olmalıydı ki 3. kez söylüyordu Ebrar'a.
Felsefik felsefik konuşmalar... Ebrar artık bir şey diyemiyordu. ''Ne diyeyim Zeze. Kötülesem savunmaya geçiyorsun, savunsam savunuyorum diye kızıyorsun.'' Artık Hande ile ilgili ne yapacağını şaşırmıştı. Çok üzgün demişti. Konuşmuyor bile demişti. Hepsi de doğruydu. Gülümsemiyor bile demişti... Zehra'yı yumuşatmaya çalışıyordu aralarda.
Zehra da sürünsün demişti. Sonra da üzülmüştü. Hande'yi özlemişti, gamzelerini görmeyi özlemişti. Sesini, kokusunu... Gözleri doldu birden. Acının zamanla unutulacağını söylerlerdi bir de. Özledikçe daha da ağırlaşıyordu üzüntüsü.