Zehra uyandığında sanki 2 gündür uyumuş gibi kendini dinlenmiş hissediyordu. Bir önceki gün Hande yine kabus gördüğü için odasına gelmiş yine uyuyamamışlardı. Çok seviyordu inşallah yalan olmazdı, uykular şimdiden haram olmuştu çünkü.
Neyse ki gece gelmemişti bu sefer. 9'da yataklarına gitmişlerdi. Saat 12'ye geliyordu. Tamam sadece Hande değil o da uykucuydu. Cumartesi ve pazar günleri. Elini yüzünü yıkadıktan sonra kapıyı açtığında burnuna gelen koku ile gülümsedi.
Salona girdiğinde Hande kulağında kulaklığı amerikan mutfaklarında kahvaltı hazırlıyordu. Gülümsemesi yayıldı. Yalan olmazdı ya... Değil mi? Hande'nin ona sık sık yaptığı gibi arkasından gizlice yaklaştı ama o anda masaya dönmüştü bile. Gülümsediler.
''Günaydın Güneş'im.'' Hande ona sadece keyfi aşırı yerindeyse, mutluysa ve Zehra'ya olan sevgisi kabardıysa Güneş'im derdi.
Zehra makyajsız bebek suratına dönmüştü yine. Gerçekten 21 değil sanki 18'lere dönüveriyordu hatta. ''Günaydın hayatım.'' Masaya çevirdi gözlerini. Dün gecenin teşekkürüydü bu masa biliyordu. Böyle küçük jestler yapardı. Gerek yoktu böyle şeylere aslında Hande de biliyordu olmadığını. Zehra ne kadar gece söylense de ki geçen gece hiç söylenmemişti her gece kabus görüp yanına gitse sorun etmezdi.
Masaya oturup kahvaltı yapmaya başladıklarında Zehra konuya girdi. ''Hande.''
Evet, bir şey geliyordu. Hande ona çevirdi bakışlarını.
''Zehra?'' Gözleri parlıyordu. Bazen ilk tanıştıkları zamandaki Hande'ye dönüyordu böyle. Küçük bir çocuk oluyordu. O gözlerindeki enerji geri geliyordu. Zehra kendine acıdı bir an. Bana yazık bana seni sevdiğim için bana yazık!
''Okulda yemek kursu olacakmış akşamları.''
Hande'yi hiç alakadar etmiyordu. Hiç. Yemek yapmayı sevmiyordu. Buna rağmen 3 günde bir yemek yapma sırası ona geliyordu ve bir şeyler yapmaya çalışıyordu işte. Zehra ne kadar umutsuz vaka olduğunu anladığı için bir gün sen bir gün ben olayından vazgeçmişti. Adil olan 3 günde 1'di. Kimse Hande'nin sürekli yaptığı halde tutturamadığı pilavı iki günde bir yememeliydi.
Makarna, patates kızartması, hazır çorbaların hepsi, pilav, hazır yemeklerin ısıtılıp masaya konması... Bir de airfryer sağolsun çok güzel çöp şiş tavuk yapardı. Kasaba tavukları hazırlattır eve gel şişe diz makine sana 15 dakikada yapsın.
''Okulda yemek kursu mu olur.'' Yüzünü buruşturdu Hande. Başına iş açıyorlardı. ''Halk eğitim merkezi mi orası.''
''Ayy. Uzatma işte Hande.'' Çoktan anlamıştı sonuçta başına geleceği de laf yapıyordu.
''Ben gelmem.''
''Geleceksin.'' Yazdıracaktı pazartesi adlarını.
''İstemiyorum.''
''Akşamları sadece 1 saat falan. 1 ay sürecekmiş. Yalnız gitmek istemiyorum ayrıca berbat yemek yapıyorsun.'' İnsan kaç senedir alışmaz mıydı ya.
''Çünkü yemek yapmayı sevmiyorum. Yemeyi seviyorum ben. Hem.'' Gülümsedi. Ama yemezlerdi bu sefer. Zehra onu o kursa götürecekti. Zaten diyet yapıp duruyordu yediği zaman güzel bir şeyler yemek istiyordu. Bu fazla kiloların sebebi varsa o da Hande'ydi. Dışarıdan yiyelim, ekmekle yiyelim, cips alalım, gece 12 de sipariş verelim... Bu yemek düzenine çözüm bulacaktı Zehra. Ömür geçmezdi böyle. En azından daha 2 seneleri vardı.
''..sen çok güzel yapıyorsun.'' devam etti Hande.
''Güzel yapmıyorum.'' Yapmıyordu ya. ''Sen kötü yapıyorsun.''