Saliha salona giren sevgilisini görünce gülümsedi. Hande ona doğru gelirken ısınıyordu. ''Ooo Baladın... Ebeveynin bu saatte gelmene nasıl izin...'' Zehra salona girdiğinde iç çekti. ''Hımmm. Kendisi de gelmiş.'' Hiç kimse birlikte olduklarını bilmediği için sessiz sedasız 2 aydır birliktelerdi.
Saliha'nın yanında Asaf ısınıyordu. Selamlaştıktan sonra Saliha'ya döndü Hande. ''Ebeveynim de oynayacak bugün.'' Sonunda onu salonda oynamaya ikna edebilmişti Hande. 4 aydır düzenli olarak kendine voleybol grubu bulmuş onlarla oynuyordu. Saliha da ona bu grubun hediyesi olmuştu. Her yaştan ve her cinsiyetten insan vardı. Hande eline top aldığı günden beri plaj voleybolu oynamaya alışıktı. Zehra da öyle ama onu bir türlü ikna etmeyi başaramamıştı.
Saliha onlara doğru gelen mutsuz olduğu çok belli olan Zehra'dan bakışlarını çevirmedi. ''Bu grup iyi oynuyor. Sorun çıkartabilirler.'' Her grup böyle iyi oynamıyordu zamanla iyiler diğerlerinden ayrı grup kurup onları dışlayıp yollarına bu şekilde devam etmişlerdi. Spor amaçlı başlayan aktivite ciddi iddialı maçlara dönmüştü.
''Sorun olmaz.'' Hande onun arkasına geçip omuzlarına masaj yapmaya başladığında Zehra onu tekrar boğmak istedi. İnsan bu kadar temas bağımlısı olur muydu ya?! Her şeye dokunsun, herkesi ellesin... Zaten gecenin 11'inde sırf merakından gelmişti şuraya. Hande bu ara nedense voleybol grubuna çok önem veriyordu. Telefonu hiç durmuyordu sürekli mesaj mesaj. Yüzünde güller açıyordu sanki normalde açmıyormuş gibi... Ekstra bir gamzeliydi. Onlara doğru yürürken sağına soluna ısınanlara özellikle dikkat ediyordu bu yüzden.
Kim onun ilgisini çekiyor olabilirdi? Ya da Zehra yine bir şeyleri abartıyor muydu?
''Bizim oraların en iyi orta oyuncusudur Zehra Güneş.'' diye devam etti omuzlarını sıkarken. Saliha omzunun üstünden ona baktığında burun buruna geldiler. Gülümsedi. Fısıldadı. ''Aşkım sizin ora 3000 nüfuslu bir kasaba.'' Çok güzel bir sahil kasabasında yaşıyorlardı diyecek sözü yoktu Saliha'nın ama aması vardı işte. Az insan az rekabet demekti.
''Özür dileriz ya.'' Hande ellerini çekti. ''Ankara'lı olamadık.''
''Ne demek istediğimi çok iyi anladın.''
Göz kırptı ona sevgilisi. Sonra bakışları ondan Zehra'ya kaydı. Saliha da dönmüştü. ''Hoşgeldin Zehra.'' Elini uzattı ve şöyle bir sarıldılar birbirlerine. ''Hoşbulduk.'' Daha önce birlikte voleybol çıkışında Zehra onlarla buluşmuş yemek yemişlerdi. Bu 2. karşılaşmalarıydı. Hande, Zehra'nın elindeki spor çantasını da alıp soyunma odasına çantalarını bırakmaya giderken havadan sudan konuşurken ısınmaya eşlik etti Zehra.
Maç başladığın her zamanki gibi karşılıklı oynayacaklardı. Zehra'yı kendi takımına aldı Hande. En son 2 ay önce plajda oynadığı için oyuna ısınması 2. seti bulmuştu. Oynarken rezil olmamak için kendini tamamen kaptırmıştı. Onun aksine Hande ve Saliha çok eğleniyorlardı.
''Gooool!'' Hande sert smaçla sayıyı aldığında sevgilisinin yüzüne bakarak bağırmıştı. ''Baladın kaşınıyorsun.''
Zehra takımdaki erkeklere çevirmişti tüm dikkatini. Hangisi zırt zırt mesaj atıyor olabilirdi. Yiğit olabilir miydi mesela? Saçları Brad Pitt'in Truva filmindeki haline benziyordu sadece siyahıydı. Bir tane daha vardı yakışıklı. Baran. Ama o da tam bir Ankara bebesiydi. Kafasında kimseyi ona yakıştıramıyordu. Böyle düşünürken saçma bir pozisyonda ellerini sert tutamadığı için blok içine almıştı topu.
''Yavrum ama yaaa.'' Set gitmek üzereydi ve Hande yenilmek istemiyordu. 21-19 olmuştu. ''Biraz kendini ver Zehra.'' Alt tarafı spor amaçlı bir voleybol oyunuydu. Nasıl da ciddiye alıyordu. Şuna verdiği ilgiyi ciddiyeti Zehra'ya vermiyordu onun sorunlarına vermiyordu Hande. Kurulmuştu birden.