Kahvaltı sırasında gözüm Jay'in üzerindeydi. Kişiliğine zıt bir şekilde gülüyor. Jaeyun'a küçük iltifatlar ediyor ve onunla havadan sudan konuşuyordu. Bu endişe verici bir durumdu çünkü Jay, pek konuşkan biri değildo. Özellikle de yabancılarla. Jaeyun artık aileden sayılsa bile onun için yabancıydı. Jay her zamanki Jay olsa Jaeyun ile konuşması ve bu şekilde samimiyet kurması için yaklaşık bir buçuk seneye ihtiyacı olurdu. Çatık kaşlarımı farkeden Heeseung, içine içine gülürken tükürüğünde boğulmak üzereydi. Masanın altından bacağına bir tekme attığımda, sessiz gülüşleri sesli bir kahkayla yer değiştirdi. Masadaki herkes garip garip ona baktığında özür dileyip yemeğine geri dönmüştü.
Jaeyun'un tabağına iki zeytin bıraktım ve Jay ile iletişimini kesip bana dönmesini sağladım. Bana bir gülümseme gömderdi ve zeytinleri yedi. Onun hakkında bir haftada öğrendiğim şeylerden biri de zeytini ne kadar sevdiğiydi. Masadaki sessizlik annemin hoşuna gitmeyince hafifçe öksürüp dikkatlerimizi üzerine çekti. "Düğün hazırlıklarına başlasak mı?" diye sordu. Jaeyun lokmasında boğulurken su içmesi için bardağını eline tutuşturdum.
"Olabilir. En geç bir ay içinde yapalım."
Annemin gözleri ustekle parıldadı. İlk kez oğullarından biri evleniyordu ve bu onu heyecanlandırıyor olmalıydı."Ah, planlarınız falan var mı bari? Yani organizasyon için falan." Düğünü organize etmek istediği çok belliydi, sadece onay istiyordu.
"Hiç düşünmedik. Büyüğümüz olarak sen yapabilirsin, anne. Tabii, istersen." Gözleri ışıldadı. Neşeyle ellerini çırptı ve yanında olduğunu bile farketmediğim not defteriyle kalemini çıkardı.
"Özel bir isteğiniz var mı? Mesela her hangi bir renk kombinasyonu istiyor musunuz? Ay düğünde yiyecek bir şeyler de servis etmeliyiz! Pasta ve şampanya güzel mi yoksa deniz ürünleri mi daha iyi olur?"
"Ben deniz ürünleri yemiyorum." dedi Jaeyun kibarca. Annem kafasını salladı ve defterine bir şeyler karaladı. Ardından Jaeyun bir kaç farklı öneri sundu ve aslında düğün planlamasına hevesli olan tek kişinin annem olmadığı çıktı ortaya. "Ne dersin, Sunghoon?" diye sordu Jaeyun. Fakat soruyu kaçırmıştım.
"Farketmez benim için." dedim. "Ve anne, tüm bunları Jaeyun ile beraber organize edersen beni çok mutlu edersin. Hem sürekli evde de durmamış olur."
Annem neşeli bir şekilde tekrar ellerini çırptı ve Jaeyun'a bir öpücük gönderdi. Jaeyun ise sadece gülümsemekle yetindi.
Yemeğin geri kalanı sessizdi. Masa toplandığında annem Jaeyun'u ve 'düğün planlaması' defterini alıp salona gitti. Çay eşliğinde plam yapıyorlardı. Bu görüntü neredeyse sevimliydi. Neredeyse. Sevimli şeylerden pek anlamazdım.Aslında bugün Jaeyun ile dışarı çıkacaktık. Koreden çok küçükken taşındığını bu yüzden de burayı hiç hatırlamadığını söylemişti. Gezmek ve görmek için fazlasıyla hevesliydi fakat öncesinde bir kaç işi ayarlamam lazımdı. Çalışma odasında oturmuş Heeseung ile beraber mekanlarımdan birine ait olan kamera görüntülerini izliyorduk. Dün akşam bize bir saldırı yapılmıştı ve yüksek miktarda mal kaybı vardı. Can kaybı da.
"Han ailesi olabilir mi? Geçen seferki adam onlara çalışıyordu sonuçta." dedi Heeseung.
"Sanmıyorum." dedim. "Han ailesinin böylesine bir baskın için organize edecek ne parası, ne de bu kadar çok adamı var. Ayrıca adamın işini hallettikten sonra görüşmenin detayları değiştirildi."
"O zaman bunu bilen biri olmalı."
"Ben de ondan korkuyorum." Parmaklarımla masanın üzerinde ritim tutuyordum. Sinirlerin yatışması için ideal bir yöntemdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
d!e for you' jakehoon [on hold]
FanfictionPark Sunghoon acımasızdı. Elleri sayısız kez kana bulanmıştı ve bu onun pişmanlık duyduğu bir şey değildi. Zayıf olanın avlandığı bu dünyada Sunghoon, avcı olmayı tercih etmişti. Çoğu zaman bir kalbinin olduğundan bile şüphe eder, eliyle göğüsünün...