episode 11 ;

1.2K 135 376
                                    

uyarı !!
bu bölümde tecavüz ve kendine zarar verme gibi bir takım hassas konulara üstü kapalı bir şekilde değinilmektedir. lütfen bölümü okurken bunun bilincinde olun. ayrıca konuşacak birine ihtiyaç duyarsanız, bir mesaj uzakta olduğumu unutmayın. iyi okumalar 🤍

Nice akşamları dedikleri kadar güzeldi. Hafif meltem terli tenimi belli belirsiz okşuyordu. Bütün şehir yoğun karanlığa hapsolmuş olmasına rağmen, Var nehri binalardan süzülen ışıkları yansıtıyordu. Burada otururken, karanlığa rağmen manzaramdan memnundum. Gerçi başım hafiften dönüyordu. Sebebi uçakta yaklaşık 12 saat zaman geçirmiş olmamla alakalı olabilirdi. Üstelik çok erken uyanmıştık ve şimdi de saat farkı sebebiyle zaman kavramımı yitirmiş gibiydim. Yine de tatil yapıyor olmak güzeldi. Jay bu tatil fikrine nereden kapılmıştı gram fikrim yoktu ama minnettardım. Her şeyi kendisi ayarlamıştı. Benim tek yaptığım uyuyan Jaeyun'u uyandırmak ve nereye gitmek istediğini sormaktı. Fransa kelimesi dolgun dudaklarından döküldükten sonra tekrar uyumuştu ve ben de, ikimize de küçük bir valiz hazırlamayı kendime görev bilmiştim. İlk başlarda biraz hevessiz olsam, buraya ayağımı bastığım andan itibaren daha canlı hissediyordum. Ki bu bana yabancı bir duyguydu.

Çoğu akşamlar ölü gibi hissederdim, ruhu bedeninden çoktan ayrılmış ama bir şekilde yaşamaya devam eden bir varlık gibi. Hala daha atmaya devam eden birkalbim ve nabzım olması dışında yaşıyor gibi hissetmiyordum da zaten. Fakat itiraf etmeliyim ki son zamanlarda bazı etkenler biraz olsun canlı hissetmemi sağlıyordu. Yaşıyormuşum gibi hissetmemi.

Bana biraz uzak oturmuş, sessizce çikolatalı tatlısını kaşıklayan Jaeyun'a döndüm. Üzerinde bol gömleği dışında bir şey yoktu. Pantolonunu vardığımız gibi çıkarıp atmıştı. Tanrıya şükürler olsun ki, neredeyse dizlerine kadar inen gömleği bacaklarının bir kısmını gizliyordu. Böylelikle de ince bacakları dikkatimi dağıtmıyordu. Böylesine büyük bir gömleği neden almıştı acaba. Biraz yorgun görünüyordu ama yine de yediği şeyden keyif aldığı yüz ifadelerinden belliydi. Ona baktığımı anladığında bana gülümsedi. "Gözünü dikmiş bakıyorsun. Bir sorun mu var?"

"İşte bugünün bilgisi," dedim. "Çikolataya karşı alerjim var. Senin öyle keyifle yediğini görünce kıskanmadım desem yalan olur."

"Bu çok üzücü." Suflesinden bir kaşık daha aldı. "Çikolata dünya tarihinin başına gelmiş en güzel şey. Yiyemiyor olman gerçekten çok üzücü."

"Üzülme. En son çikolata yediğimde yedi yaşımda falandım." Sandalyemde iyice yayıldım. "Tadının nasıl olduğunu bile hatırlamıyorum artık."

Jaeyun önce biraz düşünür gibi oldu. Ardından tatlı tabağını düşürmemeye dikkat ederek oturduğu yerden kalkarak bana doğru geldi. Sanki her zaman yaptığı şeymiş gibi rahatça kucağıma oturdu. Bacakları iki yanımdan sarkerken, düşmemesi için belini nazikçe kavradım. Suflenin çikolatasından bir kaşık aldı. Çok az bir miktarda dudaklarıma sürdü. Ardından tatlı tabağını camdan yapılma küçük sehpanın üzerine bıraktı. Elleri nazikçe yanaklarımı iki yandan kavradı. Dudaklarını yavaşça benimkilere bastırdı. Bu öpüşmenin şehvetle yakından uzaktan alakası yoktu. Oldukça saf, ama daha fazlası için sizi dizlerinizin üzerine çöktürecek türdendi. Alt dudağını kavrayıp emdiğimde çikolatanın tadını aldım. Beni etkileyecek yetecek kadar bir miktar değildi. Bu yüzden Jaeyun'un dudaklarından tadabildiğim kadarıyla tattım. Dillerimiz birbirine karıştı, çikolatanın varla yok arası tadı çoktan yok olmuştu. Gerçi Jaeyun'un kendi tadı çikolatanın tadından daha yoğun, daha bağımlılık yapıcıydı. Jaeyun'un alt dudağına bilinçsizce dişlerimi geçirdiğimde gülerek geri çekilde. "İşte tadı böyle."

d!e for you' jakehoon [on hold] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin