uzun zaman önce, bir yerlerde
Roma akşamları, gündüzlerin aksine fazlasıyla sakindi. Güneş batmaya yüz tutmuşken bütün şehir binalardan süzülen turuncu ışıkla aydınlanıyordu. Turuncu ışıklar o kadar parlaktı ki kendi evinin balkonunda oturmuş dışarıyı izleyen Jake'in aklına komik bir fikir geldi. "Her şey çok turuncu," dedi kıkırdayarak. "Şehir alevlerin içerisindeymiş gibi görünüyor."
Adam gülümsedi. Küçüğün aklının farklı çalıştığını biliyordu. Her zaman en garip, en yaratıcı fikirlere sahip oluyordu. Adamın onunla ilgili en sevdiği şey böyle anlardı; akşam vakti küçükle oturmak, sohbet etmek ve onun yaratıcı zihnim ürettiklerini dinlemek.
"Biliyor musun tatlım, Roma bir kez yandı." Adam, fincanını küçük sehpanın üzerine bıraktı ve çocuğun saçlarının arasına bir öpücük kondurdu.
"Gerçekten mi?" Jake, yerinden fırladı ve korkuluklara sıkıca tutunarak parmak uçlarına yükseldi. Şehrin manzarasını daha iyi görmek istiyor, belki de alevler içerisindeki bir Roma'nın nasıl göründüğünü zihninde canlandırmaya çalışıyordu.
"Evet," diye yanıtladı adam. O da yerinden kalktı ve çocuğa doğru ilerledi. Küçük olanın uğraşlarına son vermek adına onu kollarının arasına aldı.
Çocuğun gözleri meraklı bir ışıltıyıa parlamıştı şimdi. "Nasıl olmuş peki bu?"
Adam kendisini dikkatle inceleyen çocuğa döndü. "Bu yangın tarih kitaplarında Büyük Roma Yangını olarak geçiyor. Bir yaz gecesi yangın başlamış ve yaklaşık bir hafta sürmüş. O kadar büyük bir yangınmış ki, Roma'nın yüzde onunu yok etmiş diyorlar."
"Peki yangını kim çıkarmış?"
"İşte burası bir muamma." Adam düşünür gibi yaptı. "Bu konuda bir sürü farklı söylenti var. Tarihçiler bu söylentilerin bin bir farklı versiyonunu yazmış. Fakat tüm bu söylentilerin ortak noktasında o zamanlar Roma'yı yöneten Neron duruyor. Kendisi ailesine, çevresindeki insanlara ve en önemlisi de halkına olan acımasız tavrıyla bilinirdi. Bu yüzden yangını onun çıkardığına inanılıyor."
"Roma Neron'un evi değil miydi?" Çocuğun kaşları şaşkınca havalandı. Adam başını salladı. Jake meraklı bir şekilde ,"Neden kendi evini yakmış?" diye sordu.
"Orası bilinmiyor," diye yanıtladı adam. "Bazıları yangını kazara çıkardığını ve sonrasında çok pişman olduğunu söylüyor, bazı söylentilere göre Neron, yangınla ilgili bir şiir yazıyormuş ve o şiiri yazarken de gerçek bir yangın görüp ilhamlanmak istemiş. Kim bilir? Belki de sadece psikopatça bir zevkle yakmıştır."
"Sen hangisine inanıyorsun, büyük baba?" Jake dikkatli bir şekilde sordu.
"Bana büyük baba dememen konusunda anlaşmıştık sanıyordum," dedi adam. Küçük olanln burnunu şakayla sıktı.
"Ama sen tam bir büyük babasın. Yaşlısın, yumuşaksın ve bir sürü hikaye anlatıyorsun." Jake savunmasını yaptığında, adam samimi bir kahkaha attı. "Ayrıca bana bisiklet sürmeyi, şahmat oynamayı ve daha bir sürü şey öğretiyorsun. Yani sen bir büyük babasın." Jake adamın yanağından öptü. "Benim büyük babam yok, lütfen benim büyük babam ol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
d!e for you' jakehoon [on hold]
FanfictionPark Sunghoon acımasızdı. Elleri sayısız kez kana bulanmıştı ve bu onun pişmanlık duyduğu bir şey değildi. Zayıf olanın avlandığı bu dünyada Sunghoon, avcı olmayı tercih etmişti. Çoğu zaman bir kalbinin olduğundan bile şüphe eder, eliyle göğüsünün...