Saatin tik tak sesleri odadaki sessizliği bozan tek şeydi ve bu bir noktada artık sinirlerimi bozuyordu. Laptopumum hala boş olan ekranına bakarken derin bir nefes aldım. Cazibe, Romantizm ve Aşk konusunda bir psikoloji ödevi yapmam lazımdı. Daha tek bir kelime dahi yazmamış olsam da çoktan yorulmuştum.
Kendimi boşlukta hissediyordum. Hayatıma sadece kısa bir süre önce girmiş olan birise böylesine özlem duymam normal değildi. Bu, delilikten farksızdı. Biliyorum. Beni delirtiyordu. Sunghoon, zorla ama tesadüfen-en azından ben öyle düşünüyorum- hayatıma girmişti, beni kendisine, dokunuşlarına ve öpücüklerine alıştırmıştı. Ara sıra gözümün önünden kaybolacağını biliyordum. En başından beri işiyle çok içli dışlı olduğunu biliyordum. Bu bana başa çıkılması zor bir şey gibi görünmemişti ama şimdi bununla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum. Sürekli gözümün önünde, hemen yanıbaşımda olsun istiyordum. Kendimle başa çıkamıyordum.
Aşağılık herifin arayacağı umuduyla belki de milyonuncu kez telefonu kontrol ettim. Sıfır mesaj, sıfır arama. Homurdanarak telefonumu bir kenara fırlattım. Ben onu arayabilirdim. Aramalıydım da. Fakat gittiği yerde müsait olup olmadığını bilmiyordum. Üstelik Sunghoon daha önce işiyle uğraşırken arama almayı sevmediğinden bahsetmişti.
Gün geçmek bilmiyordu resmen. Her dakika adeta bir saat gibi uzadıkça uzuyordu. Odanın kapısı gürültüyle açıldığında yattığım koltuktan doğrularak içeri girenlere baktım. Harua kendini koltuğun boş kısmına atarak "Aman Tanrım, dehşet ötesi yorgunum," dedi.
Riki koltuğa sığmayacağını farkederek bıkkın bir şekilde halının üzerine oturdu ve "Eğleniyor gibi görünüyordun," dedi Harua'ya dönerek.
"Maki'nin eğlenceli hiç bir yanı yok." Harua suratını buruşturdu. "Kontrol için gittiğimiz mekanlarda sürekli bir şeyler yedi. Üstelik durmadan izlediği filmler hakkında konuşup patronun gönlünü nasıl alabileceğiyle ilgili tavsiye istedi."
"Onu Jaeyun'a yönlendirmeliydin." Riki kaşlarını oynatarak konuştuğunde omzuna vurdum.
"Neden Maki ile gidiyorsun ki?" Sorduğum soruyla birıikte Harua içini çekti.
"Geçen gün tatsız bir olay yaşanmış. Bu yüzden de patron Maki'yi ciddi işlerden biraz uzak tutmaya karar vermiş. Aslında neden biz uzak tutuyoruz orasını anlamadım ama patronu sorgulamak bana düşmez," dedi kafasını koltuğun koluna yaslayarak. "Kısacası benimle beraber mekanları dolaşıyor ve ödemeleri toplamam konusunda yardım ediyor. Bay Euijoo dönene kadar böyle olacak sanırım."
"Anladım," dedim kafamı sallayarak. Açıkcası bu evde işler nasıl yürüyordu hiç bir bilgim yoktu. Yeni yeni öğrendiğim ve alışmaya çalıştığım bir sistemdi. Ayrıca karanlık işlerden ne kadar uzak dursam o kadar iyi diye düşüncesindeydim. "Sen neredeydin Riki?"
Riki yanağını kaşıdı. Yüzünü ellerinin arasına sakladıktan sonra boğuk çıkan sesiyle "Sunoo ile buluştum," dedi.
"Bak sen şu işe." Harua oyuncu bir tavırla güldü.
"Sunoo ile çok fazla zaman geçiriyorsun," dedim Harua gibi oyuncu bir tavırla konuşarak. "Birbirinizi toplasan bir haftadır tanıyorsunuz ama sürekli bir aradasınız. Ne iş?"
"İş falan yok." Riki yüzünü bize hala daha dönmemişti.
"Yaa," diye yanıtladım.
"Ne o kıskandın mı?" Riki bana dönüp yaramazca gülümsedi.
"Evet, çok kıskandım." Kollarımı göğüsümde kavuşturduğumda Riki, gözlerini devirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
d!e for you' jakehoon [on hold]
FanfictionPark Sunghoon acımasızdı. Elleri sayısız kez kana bulanmıştı ve bu onun pişmanlık duyduğu bir şey değildi. Zayıf olanın avlandığı bu dünyada Sunghoon, avcı olmayı tercih etmişti. Çoğu zaman bir kalbinin olduğundan bile şüphe eder, eliyle göğüsünün...