episode 19 ;

1.2K 86 148
                                    

1994 yazı Roma, İtalya

Ilık rüzgar yüzünü yalıyor, saçlarını hafifçe dağıtıyordu. Bi kaç kadın, hatta erkek dönüp ona hayranlık dolu gözleriyle baktığında adam sadece gülümsedi. James Castelli tüm ihtişamıyla insanların dikkatini üzerinde toplamaya alışmıştı. Nihayet görmeyi beklediği yüz karşısına çıktığında kollarını genişçe açtı. "Siyoung!" En yakın dostu, gülümseyerek ona doğru bir adım attı ve sıkı bir sarılma gerçekleştirdiler.

"Çok uzun zaman oldu." Siyoung, sarılmayı sonlandırdığında dostunu dikkatlice inceledi. İkili uzun zamandır arkadaşlardı, çocukluklarından beri. İkisinin de babası U. M. B. için önemli adamlardı ve her kurul toplantısına babalarıyla beraber katılan ikili kısa sürede arkadaş olmuşlardı.

"İkizler nasıl?" James büyük bir heyecanla sordu. Arkadaşı, daha bir kaç ay öncesinde tekrardan baba olmuştu. James, ikiz oğlanları daha ilk gördüğü anda onlara aşık olduğunu hissetmişti. Diğer çocuklar da sevimliydi tabii ama Siyoung'un ikiz bebekleri James'in kalbini sızlatan tatlılıkdalardı. James onlara bisiklet kullanmayı ve balık tutmayı öğretmek, bildiği tüm bilgileri onlara aktarmak istiyordu. Gerçi benekler Kore'de büyüyeceği için bu biraz uçuk bir hayaldi ama James bunu yapacaktı.

"Çok iyiler," dedi Siyoung iç ısıtan bir gülüşle. "Gerçi Sunghoon kaşlarını çok fazla çatıyor. Çok huysuz bir bebek. Biricik eşim Sunghoon'un huysuzluğu yüzünden erken yaşlanacağını söylüyor."

James, Siyoung'un eşinden ve ailesinden böylesine içten bir şekilde bahsetmesine sevinmeden edemedi. Siyoung lise zamanlarından beri deli divane olduğu kadınla evlenmiş, mutlu biryuva kurmuştu. Arkadaşı için çok mutluydu ama bir yandan da kıskanmadan edemiyordu. Kendisinin böyle bir fırsatı yoktu. Aşık olmak, sevgi dolu bir yuva kurmak gibi. Onun evleneceği kişi daha o çocukken belirlenmişti. Ondan beklenen en kısa sürede Maria ile evlenip bir varis yapmalarıydı. Böylece U. M. B'nin sıradaki liderlik seçiminde zirveye oturabilirdi.

"Gelecek sefer lütfen onları da getir," dedi James arkadaşının koluna dokunarak. İkili sessiz bir şekilde yürümeye başladılar. Castelli ailesinin yardımcısı Luca ve Siyoung'un bir diğer arkadaşı ve yardımcısı olan Daejung bir kaç adım geriden onlara eşlik ediyorlardı.

"Eh, eğer bir sakıncası yoksa beni alelacele İtalya'ya çağırmanın ve bu kadar gergin görünmenin sebebini öğrenebilir miyim?" Diye sordu Siyoung arkadaşının sessizliğini garipseyerek. James normalde daha canlı, daha konuşkan bir insandı. Sürekli şakalar yapar, ortamı canlandırmak için elinden geleni yapardı. Şimdiyse omuzlarına sanki dünya yüklenmiş gibi huzursuz ve gergindi.

James adımlarını durdurdu ve arkasına dönüp Daejung ve Luca'ya nazik bir bakış attı. "Bize biraz izin verir misiniz?" Diye sordu.

"Gel, Daejung," dedi Luca, "gidip biraz gelato alalım." Daejung kafasını salladı ve ikili koyu bir muhabbete dalarak uzaklaştılar.

"Başım çok büyük belada," dedi James ikili uzaklaşır uzaklaşmaz. Sesi fazla çaresiz geliyordu. "Ne yapacağımı bilmiyorum."

"Ne oldu?" Siyoung bariz bir endişeyle sordu. Arkadaşını daha önce böyıe görmemişti. James, uzun, koyu renkli saçlarını çekiştiriyordu.

"Aşık oldum."

"Eh, bu güzel bir şey?" Siyoung tek kaşını kaldırdı. Maria ve James'i hep yakıştırıyordu zaten.

d!e for you' jakehoon [on hold] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin