35. Bölüm

130 13 0
                                    

                              
                        Adrian'ın ağzından...

   Üstümdeki kostüm kaybolurken babamın şaşkın ifadesini izliyordum. İçimdeki öfke başından beri artarak devam ediyordu ve kendimi kontrol edememekten korkuyordum.

  Daha fazla Karakedi olarak kalmaya devam edemezdim. Çünkü Hawkmoth Karakedi'nin düşmanıydı; Karakedi ise cesurdu, gözükaraydı.

  Birine zarar vermek en son istediğim şeydi. Karakedi'nin yerini Adrian'ın almasıyla içimde yeni duygulara yer açılmıştı. Anneme olan özlemim ağır basmaya başlarken babama olan öfkem biraz durulmaya başlamıştı.

  "Aynı soruyu şimdi sorsam ne cevap verirdin?"

  "A-Adrian?"

  Derin bir nefes aldım. Bir türlü sakinleşemiyordum. Az önceki tavrı şimdi ortadan kaybolmuştu. Alaycı bir tavırla Karakedi'ye nefretini kusarken Adrian'ı görünce takılıp kalmıştı.

  Şu an onunla konuşamazdım. Adrian buna hazır değildi.
 
  Birden arkamı dönüp Nathalie'nin yanına doğru ilerlemeye başladım. Buraya ilk geldiğimde hiç iyi görünmüyordu. Gabriel'a doğru bakarken dalmış gibiydi bu yüzden olsa gerek yaklaştığımı fark etmemişti. Elimi omzuna koyunca birden bana baktı.

  "İyi misin Nathalie?"

  Yavaşça kafasını sallarken gözlerini bana kilitlemişti. Nasıl olduğumu anlamaya çalıştığını varsaydım.

  "Adrian, oğlum!"

  Yeniden onun sesini duyunca boşta olan elim istemsizce yumruk halini aldı. Şoktan yeni çıkmış olmalıydı ve birden oğlunun çok değerli bir konuma yükseldiğini fark etmişti; ne de olsa Karakedi mucizesi bendeydi.

  Ne harika(!) Bu sayede biricik oğlu oluvermiştim.

  Burdan gitmemiz gerekiyordu. Tam olarak nereye gideceğimizi bilmesemde bu şimdilik bu evden çıkmamız yeterliydi. Sonrasında Marinette'i babam konusunda uyarabilirdim.

  Güneşin ilk ışıklarıyla beraber sabah olduğunu anladım. Ben erkenden uyanmıştım ve Nathalie'yi kontrol etmek için buraya gelmiştim. Onun da bu işler yüzünden ne kadar baskı altında olduğunu görebiliyordum. Bu yüzden Marinette'e bir not bırakmıştım ve erkenden malikaneye geri dönmüştüm.

  Marinette'in de bu saatlerde uyanmış olup olamayacağı kafama takıldı. Uyanır uyanmaz buraya geleceğini tahmin edebiliyordum ama ne zaman uyanacağını kestiremiyordum.

  Babamın sesiyle daldığım düşüncelerden uyandım:

"Karakedi bunca zamandır sen miydin? Uğurböceği ve Karakedi bu kadar yakınımda mıydı?"

  Onu görmezden gelmeye karar vermiştim. Nathalie endişe ve merakla ikimiz arasındaki tek taraflı iletişime odaklanmıştı. Ona gergin bir şekilde gülümsedim.

  "Hadi Nathalie gidelim buradan."

  Bu sözleri söylerken aklıma bir anda  mucize kutusu geldi. Mucize kutusu evin içindeyken hiçbir mucize güvende değildi, onu da en kısa zamanda burdan çıkarmayı aklıma not ettim.

  Marinette ile ilk karşılaşmamızda gelip kutuyu alabilirdik. Artık kimliğim de bilindiği için daha da tehlikeliydi. Nathalie birden kendine geldi ve bana yönelik konuşmaya başladı:
 
  "Ne? Nereye gidiyoruz Adrian? Hem sen iyi misin? Henüz buna hazır değildin, seni anlıyorum ama sakin kalmalısın."

  Nathalie'nin de babama dikkat etmeden benimle konuşması onu daha da sinirlendirdi.

  "Neden beni görmezden geliyorsunuz!? Adrian ben hala senin babanım bu yüzden beni dinlemen gerekiyor. Olaylara bir de benim bakış açımdan bakarsan bana hak verebilirsin."

Her Şey Yoluna Girecek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin