Sabah uyandığımda Ersin beni izliyordu. Yeni uyanmış hali, gözleri o kadar tatlıydı ki. Omzuna sarılıp günaydın dedim.
- Hadi evimizde ilk kahvaltımızı yapalım, hazır ama seni bekledim.
- Hayatım neden uyandırmadın ve hangi ara hazırladın bu kadar şeyi.
- Uyandırmaya kıyamadım, o kadar güzel uyuyordun ki. Alışsan iyi olur ben erken uyanan ve böyle şeyleri hazırlamayı seven bir insanım.
- Sevdim bu halini, bal bal.
- Akşam yemeğini dışarıda yiyelim mi? Sana bahsetmiştim ya arkadaşım bir restoran açıyor diye. Davet etti açılışına. Takım elbise bakalım ama bana oraya gitmeden.
- Aşkım bu şimdi mi söylenir ama. Ne giyeceğim ben.
- Senin özellikle hazırlanmana gerek yok. Bu halde bile gitsen emin ol orada en güzel sen olursun.
- Yaa , yerim seni ama.
- Abinin düğününü ne yaptın? Ne giyeceğini ayarladın mı?
- Aşkım yani bi düşündüm bana en çok yakışan renk beyaz. Abimin düğünü benim için çok önemli ve akrabalarıma kendimi iyi göstermem lazım ayrıca masum bir de. O yüzden şöyle beyaz bir elbise iyi olmaz mı?
- Hahahah Yaren sen kafayı yemişsin. Çok fenasın gerçekten. Aman Elif duymasın bunu.
- Yoo emin ol söyledim, duydu yani. Geçen evden çıkarken gelmiş bana DOĞONOMOZO GOLMOCOK MOSON diyor. Bende dedim ölüm döşeğinde bile olsam gelirim beyazlar içinde. Geri zekâlı zaten bir de altınlarını satıp araba almış, hayalinde araba almak varmış bizim paramızla yapmış.
- Hayatım haklısın tabii ama tanıyoruz Elif'i. Aklım hala almıyor Emre'nin bu kadar inatçı olmasını. Elif'i de almıyor.
- Elif neden?
- Yani ne bileyim ben mesela Emre'nin dokunduğu hiçbir kadınla muhatap olmadım asla olmamda. Elif'te bunları bilip o kızlarla aynı masaya oturduğunu kaç defa gördüm.
- Anladım. Söylediği şeyden sonra kafamı tabağıma doğru eğip kahvaltı etmeye başladım. Emre konusunda haklıydı ama gerçekler yüzüme vurulmaya devam ettiği sürece dayanamayacaktım. Emre'yle konuştuktan sonra bunların sürekli dile gelmesi iyice kafamı karıştırıyordu. Doğruları öğrense vazgeçecekti benden. Bundan artık emindim ve ne kadar geç öğrenirse o kadar iyi olacaktı sanki. Düşüncelere dalmışken sesiyle irkildim.
- Senin niye yüzün düştü? Hayatım.
- Yok canım sadece acıktım yani konuşunca anlamıyorum yediğimden bir şey.
Kahvaltı yaptıktan sonra balkonda kahve keyfi yaptık. AVM'ye gidip Ersin'e takım elbise aldık. Eve geldiğimde saçlarıma dalga verip kırmızı saten elbisemi giydim. O kadar güzel olmuştum ki gözlerimi kendimden alamıyordum. Ersin nasıl tepki verecekti kim bilir.
- Hayatım hazır mısın?
- Hazırım gelsene bir hayatım elbisemin arkasını kapatamadım.
- Sen harika olmuşsun. Muazzam.
Parmaklarını belimde gezdirip fermuarı çekmeye başladı. Sırtımı öpücüklerine boğduktan sonra belimden kavrayıp kendine çekti beni. Dudaklarıma buse kondurup;
- Hangi duamın karşılığısın bilmiyorum. Şükürler olsun seni bana yar edene. Aşığım sana.
- Seni çok seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
ChickLitTenlerimiz birbirine tutsakken nasıl olurda üvey iki kardeş kalınabilirdi?