"Ödevlerinizi yapmayı unutmayın!" Diye sınıfa bağırdı edebiyat hocamız, ödevin ne olduğunu bilmiyordum. Hoş, bilsem bile yapmazdım zaten. Derste bir şey öğrenemediğimden, ödevlerle de dersi tekrar falan edemiyordum.
Gözlerimi camda gezdirdim, ağaçlardan şekil bulmaya çalışırken (evet bulutlardan değil ağaçlardan), gördüğüm kişiyle gözlerimi birkaç kez kırptım. Bu şey şekil olmayacak kadar belirgindi.
Gözlerine uzun kıvırcık saçları gölge düşürüyordu, dudakları kırmızıydı ve yüzünde bir düz bir ifade ile bana bakıyordu. Belinde kılıç var gibi gözüküyordu. Mor ile siyaha bürünmüştü kılıcının tutacak kısmı. Üstü çıplaktı, altında ise üstüne giymesi gereken kısmı aşağıya sarkmış kumaştan oldukça rahat görünen bir palto vardı. Sol kolu dövmeler ile kaplıydı, vücudunun çoğu yerinde yara izleri vardı.
Bu adam da kimdi?
Elini kaldırdığında şaşkınlıkla gözlerimi araladım, Elini salladığında ağzım şaşkınlıkla açılmıştı.
Elimi gözlerime götürüp kaşıdım, yeniden gözlerimi açtığımda adam elini öylesine ağzına yerleştirmiş gülüyordu. Birkaç saniye sonra elini ağzından çekti ve gülümseyerek başını yana eğerek bana bakmaya devam etti (?) Yüzü tam olarak görülmediğinden nereye baktığını anlamak zordu.
Rüzgâr hışırtısı kulaklarımı doldurunca, gözlerimi yüzünden çekmemiştim. Rüzgâr sayesinde saçları arkaya gitmiş, böylece gözlerini de görebilmiştim. Koyu renkli gözleri vardı. Gözleri biraz da mavi rengini andırıyordu. Gözleri de tamamlanınca, yüzünü tam olarak görebilmiştim.
_____
"Taehyung!"
"Uyuyor sanırım."
"Bu çocuk niye bu kadar çok uyuyor amına koyayım?"
Duyduğum seslerle gözlerimi araladım, gözlerimi açtığım gibi bakışlarım camın ilerisi ile buluşmuştu.
Göremediğim beden yüzünden hayrete düşmüştüm. Rüya mıydı? Çok gerçekçiydi. Bir rüyanın bu kadar gerçekçi olabilmesi neredeyse imkansızdı. (En azından rüyalarında genelde sürekli olarak dört kişinin sürekli olarak savaştığını gören ben için.)
"İyi misin?" Dedi Jimin, elini sırtıma koyarken. Başımı iki yana salladım. Neticede onlara gördüğüm şeyleri anlatamazdım.
"En azından son derste uykuya dalmışsın." Dedi Jeongguk gülümserken.
Gülümserken, gülümsemesi...
Başıma giren ağrı ile inledim ve elimi başıma sardım. Sikeyim, bu nasıl bir ağrıydı böyle?
"Taehyung!" Diye bağıran Jeongguk'u zar zor duyabiliyordum.
Bir süre sonra, bilincim sürekli olarak gidip geliyordu. Ne yapacağımı bilmez halde, ellerimi yerinde tutuyordum.
"Taehyung- sikeyim bir hoca bir şey çağır Yoongi!"
Yoongi kalkıp hızlı bir şekilde gitmeye çalıştığında tişörtünü tutmuş, gitmesini engellemiştim.
"Hayır- iyiyim ben." Dedim ve yerimden kalktım.
"Emin misin?" Dedi Jimin endişeli bir ses tonu ile.
"İyiyim sahiden." Dedim güven vermek adına gülümserken.
"Hayır sen sahiden iyi değilsin." Dedi Jeongguk ve ellerini yanaklarıma yerleştirdi.
Tüm kanımın sanki dışarı çıkıp Jeongguk'un narin ellerini süslemek istercesine yanaklarıma hücum ettiğini hissetmiştim.
"Baksana kızarmışsın! Ateşin falan da yok gerçi. Elimi Jeongguk'un elinin üzerine yerleştirmiş, sorun olmadığını belirtircesine nazikçe okşamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vincent | taekook ✓
FanfictionKim Taehyung ve Jeon Jeongguk, kaderin kırmızı ipleri ile birbirine bağlanmış kişilerdi. !Olağanüstü olaylar !Rahatsız edici olabilecek sahneler tamamlandı Mantık hatası bulundurur (üşenmediğim herhangi bir zaman) düzenlenecektir.