başlangıç.

18 1 1
                                    

"Otur şöyle, uzun bir konuşma olacağa benziyor."

Gösterdiği yere oturduğumda ardımdan o'da karşıma oturdu. (Yere oturuyorduk gerçi.)

"Evet, Jeongguk'un bu işle ne alakası var?" Diye sordum ısrarcı bir şekilde.

Yüzünü tam olarak göremesem de etrafındaki hava bana kızdığını rahat bir şekilde gösteriyordu.

"Susarsan anlatacağım." Dedi soluyarak. Artık gülmüyordu, sonuçta konu ciddiye binmişti.

"En başından başlamam gerek." Dediğinde bütün dikkatimi ona verdim.

"Biz, aslında senle ben değil. Ben ve Jeongguk, aynı bedenlerde doğmuş iki farklı ruhuz. Atalarımız aynı, bedenlerimiz aynı. Bu bir tek ikimiz için geçerli değil. Dünyadaki çoğu kişi için geçerli, fakat kimse bizim kadar etkili değil. Sen ve benden önce rüyanda gördüğün adam. aynı soydan geliyorsunuz."

"Reenkarnasyonun bir başka çeşidi gibi." Dedim elimi çeneme koyarak.

"Bir bakıma öyle de denebilir." Dedi bana karşılık olarak.

İlginçti, bu kadar güçlü bir soydan geldiğimizi asla tahmin edemezdim. Jeongguk her zaman birçok kişiye, güzelliği ve kişiliği ile olağanüstü gelirdi fakat gerçekten olağanüstü olduğunu bu anlamda hiç tahmin edememiştim.

Eliyle göğsüne dokundu.

"Benim atalarım, benim atalarım ve ben... Bizler her zaman kehanete, olması gereken geleceğe karşı gelen insanlar olmuşuzdur. Nedense bu hataya düşmeyen tek bir bizden kişi yok. Kehaneti merak ediyor olmalısın; Dünyanın en güçlü büyücüsü ve samurayı kaderin kırmızı ipleriyle birbirlerine bağlılardır. Bu ipi o ikisinden başka kimse koparamaz. Eğer o ikisinden birisi koparırsa lanet devreye girer. Normalde çok güçlü olan bu iki kişi güçsüzleşir. Samurayın kalbinde ben de gördüğün yara meydana gelir. Büyücü ise bir daha o samurayla buluşana kadar asla büyü yapamaz. Kehanetin bozuluşu ile devreye giren lanet dünyayı yok etmeye hazırlanır."

Bu tam olarak kehanet denen şeyin anlamına uyuyor muydu ki?

"Dünya yok mu olacak?" diye sordum endişe ile. Hayır, hayır bunların hepsi birer şaka olmalıydı. Bunlar gerçek olamayan, olamayacak şeylerdi. Yalnızca masallarda olurdu bunlar

"Evet, çok az zaman kaldı."

"O zaman o iki kişi buluşursa; dünya kurtulacak!" Dedim sevinçle.

"Hemen, sizi birleştirelim ve olay bitsin işte!"

"Her şey o kadar kolay olsaydı, lanet yüzyıllarca bunun hazırlığını yapar mıydı sence?" Dedi ciddi bir ses tonuyla. Haklıydı, fazla iyimser davranmıştım.

"Devam etmeme izin ver, sana göğsündeki ismin; büyücü olduğunun, en güçlü büyücünün soyundan ya da artık her neyse geldiğini söylemiştim. Aynı şekilde bizimde böyle bir izimiz var."

Sağ kolunu gösterdi işaret parmağı ile. Renkli, dövme gibi gözüken şekiller vardı.

"Bunlar."

Sırıttım, biliyordum. Jeongguk'un bu işlerle hiçbir alakası yoktu.

"Pardon Bay Samuray, fakat Jeongguk'da o izlerden eser yok."

Kılıcını çıkarıp tutacak kısmı ile yumuşak (?) bir şekilde kafama vurduğunda kafamı tutup şaşkınca ona bakmıştım. Bu ne alakaydı şimdi? Kılıcını yerine koymuş, derin bir nefes vermişti.

vincent | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin