gidecek olmanız üzücü

5 0 0
                                    

"Burası gerçekten huzur vericiymiş." Dedi Jeongguk gülümserken. Rüzgâr yüzümüze doğru esiyordu ve bu oldukça hoştu.

Jeongguk'un dediğine karşılık başımı salladım. Jeongguk kendini temizlediği gibi evden çıkmış, buraya gelmiştik.

Jeongguk kolumdan tutup beni uçurumun (altında deniz vardı, düşsek öleceğimiz kadar yüksek değildi uçurum. Fakat yine de baktığımda içim ürperiyordu.) biraz daha yakınına getirdi. Ardından kolumu bıraktı.

"Seninle böyle yerlerde olmaktan keyif alıyorum." Dediğinde onu onayladım.

"Hep burada bu şekilde kalabilmek güzel olurdu." Dediğimde Jeongguk, elimi tuttu ve gülümsedi bana bakarken. Ben ise büyüttüğüm gözlerim ve açılmış ağzımla şaşkın bir eda ile ona bakıyordum. Gülümsemesi o kadar sıcak hissettiriyordu ki, yüzündeki gülümseme ile beni öldürse mezarımı da onun kazmasını isterdim.

Gerçi bunlar zaten isteyebileceğim şeylerdi.

Fakat Jeongguk ile birlikte ölmek ve belki de mezarlarımızın yan yana olmasını bir önceki senaryodan daha fazla isterdim.

"Ya da yalnızca siktiğimin lise öğrencileri olmak." Dediğimde gülümsemeyi bıraktı. Bu sefer o bana açtığı ağzıyla bakıyordu. Ben ise tamamen ciddi bir moda bürünmüştüm. Rüzgâr yüzüme estiğinde kafamı kaldırdım ve karşıdaki batan güneşe baktım.

"Hiçbir şekilde savaşa girmemiş olmak, daha öncesinde insan olan varlıkları öldürmemiş olmak. Ya direkt birisini öldürmemiş olmak." Dedim aklıma Jimin ile Yoongi gelirken.

Özellikle o ikisini kendi ellerimle öldürmek hiç istemezdim, ilk arkadaşlarımdılar ve gerçekten özeldiler. Özlemiştim, geçirdiğimiz zamanları özlemiştim ve bu kadar çabuk bağlanmış olduğum için kendime küfürler yağdırmıştım.

Jeongguk elimi daha sıkı tutunca bakışlarımı ona çevirdim, onun bakışları ise karşımızdaydı. Gözlerinden ufak ufak yaşlar akıyordu. Rüzgâr saçlarını direkt arkaya atıyordu.

"Geri dönemeyiz ve hiçbir şeyi geri döndüremeyiz." Dedi Jeongguk. (Tanjiro no uta 😘)

"Jeongguk..." Dedim yavaşça. O Jimin ve Yoongi ile daha yakın olmasına rağmen, bu durumu çabucak kabullenmişti.

"Lütfen birlikte ilerlemeye devam edelim." Dediğinde başımı salladım.

"Taehyung, sana söylemem gereken bir şey var. Daha öncesinde söyleyememiştim ve bunu söylemeden ölemem." Dediğinde dikkatlice ona baktım.

"Taehyung ben seni seviyorum." Dediğinde gözlerim şokla açıldı. Yine şaşkınlık edama bürünmüştüm işte.

Jeongguk ise tebessüm ediyordu. Yanakları al al olmuştu.

"Diğer kişilere hissettiğim gibi değil. Taehyung, sen benim hiçbir zaman doğru düzgün sahip olamadığım ailemsin. İlk hislerimin hepsi sensin. İlk korkum sensin, ilk sevincim, ilk üzüntüm, ilk nefretim ve ilk aşkım sensin. İlk tanıştığımızda ben parçalar halindeydim. Taehyung, kayıp parçalarımı bulup birleştiren sensin. Teşekkür ederim." Dediğinde gözümden yaşlar akmıştı.

"Senden biraz bile uzak kalınca parçalarım dağılıyor ve kendimi kaybediyormuş gibi hissediyorum. Ama sen, bir şekilde her zaman beni buluyor ve topluyorsun."

"Jeongguk ben..."

"Lütfen birbirimizi incitmeyelim olur mu? Sen benim sahip olduğum tek kişisin."

O an başka hiçbir şey düşünemedim, Jeongguk'un yanağından tuttuğum gibi onu kendime çektim ve kızarmış dudaklarını kendi dudaklarıma bastırdım.

Bunun tam bir öpüşme olmadığını söylemek mümkündü, çünkü yalnızca dudaklarımız birbirine değiyordu.

Lakin, Jeongguk biliyordu işte. Ben kelimelerde iyi değildim.

Dudaklarımız hala birbirine değerken, ellerimi Jeongguk'un ince beline doladım. Jeongguk ise bir elini yanağıma koymuştu. Saniyeler sonra ayrıldığımızda Jeongguk ellerimizi birbirine kenetlemişti.

"İlk öpücüğümü de almış oldun."

_____

"Kan mı içeceğim yani?" Dedi Jeongguk elindeki tüpün içinde tuttuğu kanıma bakarken.

"Evet, bu kanı içince kendine geleceksin. Ben de sizi direkt Jungkook'un olduğu bölgeye ışınlayacağım."

"Neden en başından Jungkook, sizi bize söylemedi ki?" Dedim bıkkınca.

"Jungkook'un böyle bir şey yapabileceğimden haberi yok, olsaydı bunu aklından illa geçirirdi ve oradakilerde buraya gelip Vincent ile beni gebertirlerdi. Oradakiler yalnızca Vincent ile Jungkook'un iletişim halinde olduğunu biliyorlar. Fakat yerlerini birbirlerine söylememeleri için büyü yaptım. İki tarafında başı derde girebilir." Dedi Aaron.

"Jeongguk iç artık şunu." Dedi Vien heyecanlı bir şekilde. Ne olacağını merak ediyordu elbette.

"Vien sen çık, Jeongguk bunalacağından maskesini çıkarması daha iyi olur." Dedi Aaron hızlıca.

"Niye yüzünü saklıyorsunuz anlamıyorum ama, çıkıyorum." Dediğinde Jeongguk gülümsemiş, teşekkür mırıldanmıştı.

Vien çıktığında Jeongguk maskesini çıkarmış rahat bir nefes almıştı.

"İç hadi." Dedim ve elini tuttum. Hafif kızarmış yüzüyle başını salladığında. Gözüme çok tatlı gelmişti.

Hepsini birden içtikten sonra, elinden tüpü almıştım.

"Nasıl hissediyorsun?" Diye sordu Aaron hızlıca.

Jeongguk birkaç dakika boyunca nefes bile almamıştı. (Kontrol etmiştim ve gerçekten öldüğünü sanmıştım.)

"İyiyim." Dedi Jeongguk, böylece Aaron gülümsedi ve Jeongguk'a maskesini uzattı.

"Eminsin değil mi?" Dedim Jeongguk'un kolunu tutarken.

"İyiyim." Dedi ve bana tatlı bir tebessümle baktı.

"Vien içeri girebilirsin." Dediğinde Jeongguk hemen maskesini takmıştı.

Vien içeri girdiğinde gözleri hemen Jeongguk'u bulmuştu.

"İyi misin?" Dediğinde Jeongguk başını sallamıştı.

"Sevindim. Fakat gidecek olmanız üzücü."

"Babanı kurtarmaya gidecekler." Dedi Aaron sessizce. Jeongguk kalkmış Vien'e sıkıca sarılmıştı. Ardından geri çekilmiş kollarından tutmuştu.

"Babanı getirdiğimizde babanla güzel bir konuşma yap olur mu?"

"Babamla ne konuşurum bilmiyorum. Herkes çok sessiz bir adam olduğunu söylüyor." Dedi Vien yere bakarak.

"Kendi oğlu ile konuşacak konu bulur elbet." Dedi Jeongguk heyecanlı bir şekilde.

"Bulur öyle değil mi?" Dediğinde Jeongguk başını salladı ve kolunu yukarı kaldırarak Vien'i kendi etrafında döndürdü. Dans ediyormuş gibi görünmüşlerdi.

"Ayrıca seninle gurur duyacaktır." Dediğinde Vien'in gülümsemesi büyüdü. Gülüp Jeongguk'a sarıldığında Jeongguk biraz afallamış fakat hemen uyum sağlayarak ona sarılmıştı.

"Jeongguk yarın mı gidelim?" Dediğimde Jeongguk kafasını bana çevirmişti.

"O kadar gaza geldim ki, şu an bile gidebilirim." Dediğinde gülümsemiştim.

"Yarın sabah beş gibi gidin o halde." Dedi Aaron konuşmaya girerek.

Başımı salladım.

"Erken uyumalıyız o halde." Dedim yerimden kalkarken.

Herkes odasına çekilmişti, sonuçta yarın Jeongguk ile beni büyük bir savaş bekliyordu.

Çok sıkıldım hikayeden

ayrıca jeongguk hayatımda gördüğüm en boktan aşk itirafını yaptı

Diğer boktan bölümde görüşmek üzere

vincent | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin