dünyanın sonu gibi

8 0 0
                                    

Kalenin önünde duruyorduk.

"Amacımız buradaki herkesi öldürmek mi?" Diye sordu Jeongguk. Derin bir nefes aldım.

"Birimiz içerideki kişileri öldürürken, birimiz de Jungkook'u bulunduğu odadan çıkaracak."

"Jeongguk'u kurtarmak daha kolaydır." Dedim ve ona döndüm o'da bana bakıyordu.

"Sen gidip Jeongguk'u kurtar." İkimizde aynı anda söylediğimizde tek kaşımı kaldırmıştım.

"Ne demek sen git? Ölebilirsin." Dedim.

"Sen de ölümsüzsün sanki. Gidip Jungkook'u kurtar ben arkanı kollayacağım." Dedi inatla.

"Ben kendimi kolayca iyileştirebilirim. Sen büyü yapamazsın." Dediğimde, somurttu.

"Yalnızca git Taehyung." Dediğinde başımı iki yana sallamıştım. İç çekmiş, belindeki kılıcını çıkarıp boynuna dayamıştı. Gözlerim dehşetle büyümüştü yaptığı hareket ile.

"Eğer Jeungkook'u kurtarmaya gitmezsen, kendimi öldürürüm." Dediğinde kaşlarımı çatmıştım.

"Beni bununla mı tehdit ediyorsun?" Dedim, gözlerindeki soğukluk resmen beni donduracak derecedeyken.

"Evet." Dediğinde boyun eğmek zorunda kalmıştım. O'da kılıcı boynundan çekmiş, benden önce kalenin içine girmişti. Onun ardından girmiş, Jungkook'un bana tarif ettiği yere doğru koşarak gitmeye başlamıştım. Jeongguk ise arkamdan geliyordu. Yukarıdan yanımıza bir yaratık atladığında, endişe ile Jeongguk'a bakmıştım. Çıkan rüzgârdan dolayı gözünü sıkı sıkı kapatmıştı. Çok tatlı görünüyordu.

"Siz hala ölmediniz mi?" Dedi yaklaşık 3 yahut 4 metre boyunda olan adam.

Jeongguk gözlerini açıp bir bana bir de bazı yerleri kırık merdivenlere baktığında derin bir nefes almış, hiç istemesem de alttan kayarak merdivenlere doğru koşmaya başlamıştım. Adamın eli bana uzandığında Jeongguk o eli anında kesmişti.

"Lütfen, lütfen ölme." Dedim kırık kısımlardan atlarken. Yolumuzun bu kadar çabuk ayrılacağını düşünmemiştim. Uzun ve ürkünç koridorlarda koşmaya devam ettim. Jungkook tabii ki de en gizli odada olacaktı.

Köşeyi döndüğümde bakıştığım tek gözlü yaratıkla bir iki saniye bakışmıştık. Ben hızla koşmaya devam ederken, o'da arkamdan koşuyordu.

"Seni...!" Diye bağırdığında hızla arkama bakmış bana uzattığı elinden çıkan su küresine bakmış, orağımı çıkartarak önüme siper etmiştim. Buraya geldiğimiz en baştaki kişiye elbet bildirildiğinden Jungkook'u alıp her an kaçabilirlerdi. Çabuk olmak zorundaydım, savaşacak kadar zamanım yoktu bile.

"Planınız oldukça berbat. Jeongguk çoktan ölmüştür." Dediğinde dişlerimi sıkmıştım görünür bir şekilde.

"Sinirlenme," Dedi önümde duran adam. Anında bakışlarım ona dönmüştü.

"birazdan yanında olacaksın ne de olsa." Demişti elindeki demirden baltayı tutarken. Baltada değişik bir enerji vardı.

Balta bana geleceği sırada diğer adamda elinden çıkan sudan olan kapsülü hazırlamıştı.

Orağımı iki tane zincire çevirmiş, saldırı geleceği zaman iki taraftan döndürmeye başlamıştım. O kadar hızlı döndürüyordum ki, rüzgâr oluşturmuştum ve saçlarım azıcık da olsa uçuşuyordu.

Bu saldırıyı Vincent'in öğrettiği bir savunmadan ilham alarak yapmıştım. Vincent yalnızca savunuyorken, ben yanıma yaklaşan çoğu varlığı böyle kesebilirdim.

vincent | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin