daha sık sarılmalıyız

3 0 0
                                    

saçmalamak 🤝🏻 ben

Jungkook abisi ile kasabadaki arkadaşlarının abileri yahut ablaları ile anlaşabildiğinden daha iyi anlaşabiliyordu. Bunu diğerlerinin aksine tuhaflık olarak da görmüyordu, Jungkook'a göre onlar tuhaflardı.

Hangi insan abisiyle/ablasıyla nasıl kötü anlaşabiliyordu ki? Aklı almıyordu ve böyle bir şeyi de hiç deneyimlememişti. Abisi onu, o'da abisini sevdiğinden son anlarına dek birlikte olmuşlardı.

Jungkook savaşmaya abisinden daha meraklıydı, sürekli olarak tahta kılıç sallıyordu abisi az ötesinde kitap okurken. Sürekli olarak ikisinin de büyüyüp samuray olduğu zamanı düşlüyordu Jungkook. O zamanların gelmesini abisine kıyasla iple çekiyordu.

Abisi Jeon Abel için aynısı sözlenemezdi tabii.

Abisi ailesi konuşurken duyduğundan yalnızca birisinin yaşayabileceğini biliyordu. Bunun için Jungkook'un yedi yaşına kadar bekleyeceklerini biliyordu.

Jungkook'un ölmesi istediği en son şeydi, o daha çocuktu sonuçta, daha yedi yaşındayken ölmesi... Çok kötü olurdu.

Herkes o gece Jungkook'un öleceğini biliyordu ve Abel dışındaki herkeste bunun böyle olmasını istiyordu.

Jungkook gıcık bir çocuktu, ailesinin geleneklerinin hiçbirine uymamakta ısrarcıydı. Kelebeklerden korkuyordu ve saçlarının örgüsünü ısrarla açıyordu, saçının bir kısmı farklı renkte değildi, çiçeklerle boyamaya çalıştıklarında sürekli olarak bağırıyordu ve örgü yapıldığında ısrarla açıp, açılmasına izin verilmezse örgüsünü ağzının içinden çıkarmıyor kimsenin görmediği bir anda saçının örülen kısmını mutfakta bulduğu herhangi bir bıçakla kesiyordu.

İnsanların onu sevmemesinin bir diğer nedeni de Vincent'in eşinin Abel değil o olmasıydı.

Abel için bunlar önemli değildi. Ne Jungkook'un saçı ne de Vincent umurundaydı.

Tek umursadığı herkesten (kendinden de) daha çok sevdiği kardeşinin mutlu olması ve eceli gelene kadar özgürce yaşamasıydı.

Jungkook sinir bozucu olduğu kadar tatlıydı da. Pazarda yengeleri bir şey satacaklarında illa onu da yanında götürürlerdi. Kim Jungkook'u kenarda bir şeyler yeren görse illa tezgâha uğrar Jungkook'un kabarık kıvırcık saçlarını okşamadan ayrılmazlardı tezgâhtan.

Bu o an Jungkook'un en son umursadığı şey olurdu, o sıralarda tek umursadığı gelen samuraylarla konuşmak ve kenarda yengelerinin ona verdiği meyveleri yemekti.

Eve geldiklerinde Abel daha Jungkook içeri girmeden birisi ona bir şey yaptı mı diye onu sorguya çekiyor, detaylı bir şekilde günün özetini dinliyordu. Jungkook her ne kadar bu kadar çok konuşmayı sevmese de abisinin endişelenmesini istemediğinden yediği meyveye kadar söylüyordu.

Bir süre sonra yengeleri Jungkook'u yanlarında götürmeyi bıraktılar.

Çünkü Jungkook yedi yaşına basmasına yalnızca aylar kalmıştı.

Abel için o aylar oldukça zorlu geçmişti, Jungkook ölemezdi. Ölmemeliydi, iyi bir yaşam sürmeliydi. Küçük kardeşi bunu herkesten çok hak ediyordu.

İnsanları sinir etmekten başka bir günahı olmayan bir çocuk ölmemeliydi. Dünyayı görmeli, bu boktan klandan ayrılıp özgürlüğünü bulmalıydı.

Abel ne yapması gerektiğini biliyordu, Jungkook'un elini kana bulaştırmadan o gece ölmeliydi.

O gün geldiğinde herkes heyecanlıydı.

Abel artık ne yapacağını biliyordu. Jungkook'un ise hiçbir şeyden haberi yoktu.

Her zamanki gibi kırlardaydılar. Jungkook elindeki tahta kılıcı sallıyor, Abel ise kitabını okuyordu.

vincent | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin