lütfen ölme

4 0 0
                                    

Koşar adımlarla Jeongguk'a doğru koşmuştum. Ne kadar da çok özlemiştim onu karşımda görmeyi. Tanrı'm arkamda ölmek üzere olan Millie bile bulanık bir şekilde geliyordu aklıma!

Kollarımı Jeongguk'un beline sarmış, hızla ayaklarını yerden keserek ona sıkıca satılmıştım. Jeongguk (boy olarak) küçücük kalmıştı yanımda. Sarılırken kemiklerini hissediyordum, bunun nedeni çok sıkı sarılmamız değildi. Jeongguk çok zayıflamıştı.

Yüzümü boynuna gömdüm onu yere indirirken. Jeongguk sertleşmiş elini saçlarıma götürmüş okşamaya başlamıştı.

"Sakin ol." Demişti. Başımı yapabildiğim kadarıyla iki yana sallamış sonra yüzümü ortaya çıkarmıştım. O'da ağlıyordu. Yavaşça yere çöktük, Jeongguk alnıma bir öpücük bahşettiğinde bu benim için son nokta olmuştu.

Sesli bir şekilde ağlamış, daha sıkı sarılmıştım Jeongguk'a.

"Kaç mevsim geçti seni görmeyeli?" Dediğinde bir şey demedim.

"Buradasın." Dediğinde dudaklarına uzanmış, uzun bir öpücük kondurmuştum dudaklarına.

Yeniden nefes almış gibiydim, Jeongguk'un gülümsemesi bana yeniden nefes aldırmaya yetmişti. Bana asırlar gibi gelen bir zamandan sonra asla değişmeyen kokusu; her şey sıkıntılı giderken her şeyi düzeltmiş gibiydi.

Jeongguk karşısına baktığında, ben hala yüzüne bakıyordum. Göz bebekleri küçüldüğünde ve ağzı açıldığında arkama dönmüştüm. Jeongguk yerden kalktığında ben de kalktım.

Gördüğüm manzara ile beni ölümle yaşamın arasında tutan tek şey Jeongguk'un eli olmuştu.

Gözyaşlarım akamıyordu, kurumuş gibilerdi. Terlerim doldurmuştu onun yerini. Soğuk soğuk terlemiştim.

Zira, Vien'in ruhu artık bu savaşta ölen, bu karanlık dağlarda dolaşan ruhlardan birine dönüşmüştü.

"Vien..." Dedi Jeongguk elimi bırakıp kucağında Vien'i taşıyan Araf'a doğru yaklaşırken.

"Dokunma!" Diye bağırarak geri çekildi Araf. Hala uzaktan onları izliyordum.

"Cehennemden gelmiş bir canavarsın sen!" diye bağırdı Araf. Nefret dolu gözlerle bakıyordu Jeongguk'a. Ne alaka olduğunu çözememiş olmama rağmen bir şey diyememiştim.

"Ben ne yaptım ki?" Dediğini duydum Jeongguk'un ağlamaklı çıkan bir sesle.

"Ben yalnızca Taehyung'a ulaşmak istemiştim."

_____

Jungkook kendi kabusundaydı bu sefer. En çok korktuğu yer olan kendi kabusundaydı. Abisi öldüğünde asırlar boyu kalmıştı bu yerde.

Kabusunda onu geceleri yakalamaya çalışacak yaratıklar yoktu.

Düşünceler vardı. Her zaman çok korktuğu düşünceler vardı bu karanlık yerde.

Bu sefer de Vien için buradaydı. Bir kere bile öpüp koklamadığı oğlu için.

Bir baba olmaya uygun değildi, hayatını intikamına adamış birisi baba olamazdı.

Ya da on dört yaşındaki birisi.

Kendisi çocuk değil miydi o zaman? Vien doğduğunda kucağına aldığında korkmuştu bu durumdan. Vien'in vücudundaki birçok yaranın sebebi de kendisiydi.

Hayır, bu ona vurduğundan falan değildi. İnsanlar zorla Vien'i eline tutuşturduklarında tutamamasından kaynaklıydı bütün yaralar.

Jungkook biliyordu, bu durum en çok Vien için katlanılmazdı. Vien kendine gelebildiğinde gitmişti Jungkook. Arkasında bir sürü yaralar ve Vien'i bırakarak.

Vien'e ondan tek kalan şey ise yaraları ve babasının ona abisi için koyduğu kız ismiydi.

Jungkook elindeki kırmızı örgüye baktı bir süre. Demek ki Vien'in saçları bu şekildeydi. Düz ama biraz da dalgalı. Sanırım düz saçları annesine çekmişti. Ucundan dalgalı saçları da kendisine.

Acaba, diye düşündü o an Jungkook. Vien, Vincent ile benim çocuğum olsaydı yine mi aynı şeyleri yapardım? Yoksa 14 yaşında olmam sorun olmaz mıydı?

"Böyle düşünme. Vien seni çok seviyordu." Jungkook duyduğu sesle etrafına baktı. Gördüğü bedenle kaşlarını kaldırdı.

Vincent gelip ona sarılınca çıplak vücutları birbirlerine değmişti. Tıpkı yeni doğan iki bebeğin sarılması gibiydi onlar için bu.

Jungkook iki elini de Vincent'in kollarına koymuş hafifçe parmak uçları ile bastırmıştı. Bu kadar yakın olmaya katlanabildiği nadir insanlardandı Vincent.

"Yalnızca ondan özür dilemek isterdim." Dedi Jungkook gözünden akan (yer çekimi olmadığından göz yaşları yukarı çıkıyordu) yaşlarla.

"Onun yanına gidersem bu özrünü ona ileteceğim." Dedi Vincent tebessüm ederek.

"Kendi özrümü kendim dileyip, affını bekleyebilirim."

"Hayır, yapamazsın." Dedi Vincent tebessümünü bozmadan.

"Ölmene izin verir miyim zannediyorsun?" Dedi Jungkook sinirli bir ses tonuyla.

"Ben senin ölmene izin veririm sanki." Dedi Vincent ve başını Jungkook'un boynuna gömdü.

"Lütfen ölme."

_____

Gece olmuş, Vien'in ölümünün üzerinden yaklaşık 5 gün geçmişti. Millie bir türlü kendine gelemediğinden Araf Millie'yi Aaron'un evine götürmeye yola çıkmıştı. Biz ise duvardan geçmiş Jungkook'un bulunduğu yere yakın bir yerlerde durmuştuk. Bir dağın başındaydık yine. Çünkü buralar saklanmak için en iyi yerlerdi.

"Yakında bu şey bitecek, daha fazla ölüm görmeyeceğiz." Dedi Jeongguk gözlerini yıldızlardan çekmeden. Yalnızca elimi tuttu.

"Evet." Dedim gözümü gökyüzünden alıp ona çevirirken.

Garipti, eskiden parıltısının sönmemesi için her şeyi yapabileceğim gözlerinde artık herhangi bir parıltıya rastlayamıyordum. Gözleri boş bakıyordu, sanki hiçbir şey umurunda değil gibi.

Artık, gerçekten bir adam olmuştu erkekten ziyade.

Jeongguk başını bana döndürdüğünde kızardığımı hissetmiştim.

Bir anda bana dönmesi çok utanç vericiydi. Eli ile yanağımı tutmuş beni kendine çekerek dudaklarımızı birleştirmişti. Bir süre ikimizde hareketsiz kaldık, ben ne yapacağımı aklıma getiremediğimden hareketsiz kalmıştım ve sanırım Jeongguk'ta bana ayak uydurmuştu. Jeongguk dudağını hareket ettirdiğinde hareket edemeyecek gibi olmuştum. Jeongguk dudağımı ısırdığında alt dudağını emmeye başlamıştım. Yapıp yapamadığımı bile bilmiyordum.

"İstersen..." Dedi Jeongguk ıslak dudaklarımızı birbirinden ayırarak.

"Yapabiliriz." Dediğinde ikimiz de kıpkırmızı olmuştuk.

"Şey, sanırım evet." Dediğimde gülümsemişti.

"Ama yapmak doğru olur mu?" Dediğimde normal bir ifade takınmış kaşlarını havalandırmıştı.

"Haklısın, bunu sana daha yakın olmak için istiyorum. Bedensel olarak da seni merak ediyorum çünkü. Ama bir savaşın ortasında yapmak doğru olmaz." Dediğinde gülümsemiştim, o da tebessüm etmişti.

"O zaman buradan çıktıktan sonra?" Diye sorduğunda başımı sallamıştım.

Böylece gecemizi öpüşerek ve yıldızlara bakarak geçirmiştik.

Kısa oldu ama ne yapalım yani yazacak bir şey bulamadım bölümü uzatmak için de seviştirmek istemedim yani saçma olurdu yanlışım falan da varsa kusura bakmayın

çok az kaldı bu arada bilginize yani

diğer bölümde görüşmek üzere.

vincent | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin