'Hadi uykucular uyanın artık!' kapının açılmasına eşlik eden bu cümlelerle gözlerimi açmadan kıpırdandım ve Duygu'ya sarılmış bir şekilde yattığımı fark ettim. Gece böyle mi uyumuşuz allahım ne kadar tatlıyız. 'Hemde bana sarılmadan hı öyle mi?' Diyerek yatağa atlayan abim ile gözlerimi artık tamamen açmak zorunda kaldım Duygu da benimle aynı şekilde anlamaz gözlerle bakarken abim gülüyordu. 'Sabah şekeri gibisin abii.' diyerek ona sarıldığımda o iyice neşelenip beni alnımdan öperken Duygu'yu da diğer kolunun altına alıp kendine çekti. çok şükür dünden beri Duygu'nun neşesi yerine geldi.. 'Günaydın abiciklerin bitanesii.' Diyerek gülen Duygu ile iyice keyiflendim. Abim hızlı bir şekilde yataktan kalkıp 'Hadi bakalım küçük cadılar kalkın kahvaltıdan sonra temizlik var, akşam üzeri de Duygu'nun eşyaları gelecek.' cümlesini bitirince odadan çıktı. Her şey iyi hoşken temizlik haberini almak hiç hoş değil bence (!)
Üzerimde pembe bir şort beyaz bir askılı ve yaptığım dağınık topuzla kendim de dağılmış bir halde evi temizlerken kapı çaldı, kim olduğunu düşünmeden kapıyı açtım ve karşımda tüm yakışıklılığı ile dikilen Yiğit'i görmemle ağzım bir karış açıldı. 'Hadi ama yapma beni gördüğüne bu kadar mı üzüldün sevgilim?' Diyerek gamzelerini ortaya çıkaran bir şekilde gülmesi beni benden alırken 'Hayır senin beni böyle görmene üzüldüm, seni gördüğüme değil.' dediğim sırada tam bana yaklaşıp ellerini belime dolamıştı ki abim kapının arkasından çıkıverdi. 'İşten kaytarmak yok Hel-' derken Yiğit'in bana yaklaştığı sahne ile sözlerine son vererek pis pis bakmaya başladı. Abimin bu halleri beni neden bu kadar korkutuyor anlamış değilim. 'Yiğit hayırdır?' Demesiyle Yiğit üzerini başını duzeltirken 'hiç abi, geçiyordum bir uğradım.' Diye açıklama yapmaya çalışırken bende başımı önüme eğip gülümsememi saklamaya çalıştım. Abim ise pis bakışları eşliğinde konuşmasına devam etti. 'Geçerken uğradığın yerlerdeki kızlara hep böyle mi davranırsın?' Ciddi sesiyle bunu sorması gülümsememi yüzümden silerken Yiğit'e baktım bir an. O da ciddileşmiş bir tavırla 'Hayır sadece aşık olduğum insana böyle davranırım.' Bunu söylerken gözlerini abimden ayırıp yavaşça bana çevirmesi kalp atışlarımı hızlandırırken o gülümseme tekrar yüzüme yerleşti. Sonra merdivenlerden 'Burası aşk kokmuş!' Diye çıkan Arat'ı görünce direk abime döndüm ve surat ifadesi hiç hoşuma gitmedi. Arat da abimi görünce duraksayıp yutkundu ve 'Sanırım yanlış bir zamanda gelmişim? Duygu yok mu?' Demesiyle yanlış zamanda gelmiş olmanın da ötesine geçerek gerçekten çok yanlış cümleler kurdu maalesef.. 'burası yol geçen hanı mı ben anlamadım? Sen kimsin? Duygu'yu ne yapacaksın?' Abimin korku saçan gözleri ve ciddi sesine birde 'Ya nerdesiniz işler bana kaldı!' Diye isyan eden bir Duygu eklenince buyrun cenaze namazına(!) Akıllı sevgilim işe el attı ve durumu toparlamaya çalıştı. 'Abi bu Arat benim çok yakın bir arkadaşım, Duygu'yu merak ettiği için bir bakmak istemiş sanırım. Sizin işiniz var biz gidelim sonra geliriz, ya da istemezsen gelmeyiz tabi--' daha devam edecekken abim araya girerek 'Yiğit kes zırvalamayı, Arat senin arkadaşın olabilir ama Duygu'nun arkadaşı olmak için ve onu merak edecek yakınlığa ulaşmak için biraz büyük. Şimdi kaybolun. Kızlar sizde içeri!' Ve işte otoriter Kıvanç Kahya konuştu. Yiğit'e üzgünüm der gibi bakıp içeriye geçerken Duygu abimin arkasından Arat'a öpücük attı ve ben onu kolundan tutup içeriye çektim. Çok geçmeden kapı kapanınca gelecek olan azarı nefeslerimizi tutup beklemeye başladık. 'Birincisi küçük hanım; evet Helin sen! Yiğit ile sevgili olmana göz yumdum diye kapıma gelip sana dokunmasına müsade etmedim. İkincisi bayan mavi göz; Arat denen itle ne zamandan beri sevgilisin bilmiyorum ama hiç gözüm tutmadı bilgin olsun. O ikisi bir daha bu apartmana adım atmayacak. Şimdi toz almaya devam edin ben banyodayım!' Diyerek arkasını dönen abimin ardından ayağa kalktım ve ellerimi belime koydum. Bu kadar nefret etmesini gerektirecek hiç bir şey yok ortada ve onlar gayet iyi çocuklar. 'Üçüncüsü bay korumacı; Yiğitten neden nefret ediyorsun bilmiyorum ama o beni korumaktan başka hiçbir şey yapmıyor ve çok iyi biri. Aynı şekilde Arat da öyle, bizden 2 yaş büyük olması Duygu'ya veya bana zarar vereceği anlamına gelmiyor! Sen kabul etsende etmesende onlar bizim için değerli ve bu apartmana da gayet girebilirler! Teşekkür ederim!' Söyleyeceklerim bittiğinde elimdeki toz bezini orta sehpaya attım ve koridorda ağzı açılmış yarı sinirli bir halde bana bakan abimi umursamadan yanında geçip gittim. Odama girdiğimde Duygu da hemen arkamdan giriş yaptı. 'Sen kafayı mı yedin? O senin abin. Bizim abimiz Helin. Şuan sinirli ve sen üzerine giderek ona bu durumları kabullendirme şansımızı elimizden aldın. Aferin!' Diyerek kendini yatağa bıraktı. 'Elimde değil Duygu. Böyle davranmasından bıktım, herkes kötü herkes zarar verir biz kimseyle görüşmeyelim o zaman!' Dediğimde 'Başına gelen şeyden sonra seni korumaya çalışması çok normal Helin.' gibi bir cevap almam tüm sinirlerimi alt üst etti. 'Yeter! Her fırsatta "başına gelen şeyden sonra" diye başlayan cümleler kurulmasından sıkıldım Duygu anladın mı sıkıldım. Evet o lanet olası başıma gelen şeyden sonra abimin bu denli korumacı olmaya çalışmasından da sıkıldım o başıma gelen şeyden sonra hayatımı başkalarının yönlendirmeye çalışmasından sıkıldım!' Göz yaşlarımı gizlemek için odadan çıkarken kapıda duran abime çarpmayı elbette beklemiyordum. 'Helin!' Kolumdan tutarak bana seslenmesi hayatın bana "şimdi boku yedin" deme tarzıydı bunu çok iyi biliyorum. 'Bir posta daha azar geliyor desene, evet dinliyorum!' dedim abimin gözlerine kızarık olduğuna emin olduğum gözlerimle bakarak. Bir süre bakışlarını üzerimden çekmedi ve en sonunda bana sıkıca sarıldı. 'Özür dilerim. Ben sana böyle hissettirdiğimi hiç tahmin etmemiştim. Ben sadece arkanda olduğumu herkes bilsin istedim, bilsinler ki canını yakmaktan korksunlar istedim-' daha fazla devam ederse göz yaşlarım sel olup gideceği için abimi susturdum 'lütfen biraz olsun kendi kendimi korumama izin ver. Yanımdakileri seçmeme izin ver ve yanlış bir şey yapmayacağım konusunda bana güven abi, başka bir şey istemiyorum.' Dedim ve başımı göğsüne yaslayıp onun az önceki samimi sarılmasına geç de olsa karşılık verdim. 'Güveniyorum.' kısık bir sesle söylediği şeyden sonra Duygu odadan çıktı ve biraz önce ona patlamış olduğum aklıma gelince suçluluk duydum. 'Özür dilerim, bayan mavişi de aranıza almak ister miydiniz acaba?' Bebek sesi ile konuşmak Duygu dışında kimseye yakışmıyor buna garanti verebilirim. Abim ufak bir kahkaha atarak kolunu açtı 'ben sizinle ne yapacağım? Söyler misiniz?' Diyerek Duygu'nun da bize katılmasını sağladı koridorda yumak olmuş bir biçimde aşk yaşarken Duygu 'bence sen bizi sal gitsin Kıvanç abi.' Demesiyle abim bizi kendinden ayırıp gözlerini ikimiz üzerinde gezdirdi. 'İşte o dediğin gazoz ağacı ufaklık.' Diyerek yarım bıraktığı işe döndü ve banyoya girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIM
Teen FictionSerinin ilk kitabıdır. Tüm bölümler düzenlenmiştir. Siyahın içindeki beyaz yok bu hikayede. Beyaz kız, siyah oğlanın aydınlığı olur diye bir şey yok. Benim hikayemde; çevresindeki tüm siyaha rağmen, -siyaha itilmesine rağmen- kendi renklerine tutunm...