BABAM NELER KARIŞTIRIYOR?

7.7K 214 11
                                    

 Fotoğrafta Helin ve abisi Kıvanç

Güzel uykum abimin sevimli sesiyle son buldu. 'Hadi çirkin şey kalk artık' derken üzerimdeki yorganı çekti. Ben istemsizce gitmesi icin yalvarırken beni gıdıklamaya başladı vicdansız(!) Bu gerçekten zayıf noktamdı ve abim bunu cok iyi biliyordu. 'tamam tamam yeter' derken gözlerimi uykunun ağırlığından tamamen kurtarabilmiştim artık. 'Hafta sonu bile bu kadar erken uyanmak zorunda mıyız acaba?' diye sitem dolu sesimle sorarken bakışlarım yatakta yanıma uzanmış olan abimdeydi. Cümlemi bitirdiğimde yüzüme büyük bir şaşkınlıkla bakması içime bir sıkıntı düşürdü sanki. Sonra yavaşça kalkarak eşofmanının cebinden telefonunu çıkardı ve ekranı açıp resmen gözüme soktu. 'Bak bakalım saat erken miymis ?' dediğinde saatin 13:47 olduğunu görmemle abimin yüzündeki şaşkınlığı da anlamış oldum. Utangaç bir tavırla sevimli olmaya çalışarak esner gibi yapıp abimin kucağına uzandım. 'Tamam yakışıklı abim benim kızma sen kızma' derken yanaklarını sıkmaya basladım (ölüm fernanım). Bu en nefret ettiği hareketti ve ben resmen kaşınıyordum. Yüzünü buruşturmasından bir azar gelecek diye bekliyordum ama neyseki gelmedi. Sadece yüzünü buruşturmakla yetinen abim beni kucağından atıp yataktan kalktı. 'Hadi hazırlan seninle bir işimiz var' diyip kapıya doğru yürümeye başladı. Bende hemen heyecan yaptım tabii.. 'Ne işi ne işi?' diye yataktan kalkarken sordum ve abimin yüzü o görmeyi sevmediğim çirkin ifadeyle kaplanmıstı. 'Aslında ikimizin değil, babamın ikimizle bir işi var holdinge çağırdı.' dediğinde yüzündeki bu ifadenin de sebebini anlamış bulundum. Bende kocaman bir off çektikten sonra abim kapıyı kapatıp odadan cıktı ve 'Yarım saatin var ufaklık' diye seslendi. Al işte bu şimdi mi söylenir be adam! Hızlıca banyo yapıp üzerime jean ve salaş bir bady giydikten sonra saçlarımı ve makyajımı yapıp odadan çıktım. Aşağıya indiğimde Gülnur 'günaydın Helin hanım abiniz arabada bekliyor' dedi ve ona gülümsemekle yetindim. Askıdan çantamı da alıp evden çıktım. Kapıdaki korumaları da selamladıktan sonra arabaya atladım. Sonra birden abiminde gayet rahat giyinmiş olması ilgimi çekti. İkimizde birbirimize bakarak kahkaha attık. Bunu babama inat yapmış olduğumuzu ikimizde biliyorduk. 'Yine çok iyiyiz dostum' diyip abimin omzuna hafifçe vurdum. Bir anda gülmesini kesmesi benimde ciddileşmeme neden oldu, anlamaz gözlerle abime bakarken 'Tamam bu kadar gülmek yeter birazdan o somurtan yüzle karşılaşacağız hazırlıklı ol.' diyip tekrar gülmeye başadı. Şuanki saçma halinin sabah sabah babamın lanet sesiyle uyanmış olduğundan kaynaklandığını düşünmekteyim.

Korkusuz biridir abim. Ve hızı sever. Altındaki arabanında hakkını vermek lazımdı elbette. Siyah bir ferrari herkesin harcı değildi sonuçta. Saçlarım hızın ve rüzgarın etkisiyle uçuşurken kendimi çok havalı hissettim. Abimin yanında her zaman bir özgüven patlaması yaşıyorum bunun sebebi sanırım etrafına ciddi ve korku sebebi olan bakışlar atmasıydı. Onun yanındayken güvende oluyorum.

Hızlı bir yolculuğun ardından şirkete geldik. Abim arabayı güvenliğe teslim ettikten sonra iceriye girdik ve istemeyen adımlarla babamın odasına doğru ilerlemeye başladık. Gereksiz ve hak etmediği bir nezaket gösterip kapısını çalarak içeri girdik. Bizi görünce yüzüne o yapmacık gülümsemesini yerleştirdi ve şaşırmamı sağlayan bir şekilde ayağa kalkıp bize doğru yürümeye başladı. 'Canlarım gelmiş' diyerek kollarını açtığında abimle birbirimize bakıp gülmemek için dudaklarımızı birbirine bastırdık. Nereden geliyordu bu gereksiz samimiyet şimdi diye düşünürken ikimizi de kollarına almıştı. Aslında bu an cok garipti ve anlayamadığım bir şekilde çocukluğumu özlediğimi hissetim. O zamanlar neyin ne olduğunu anlamadığım için mutluydum. Babamı ve annemi de çok mutlu zannederdim ama değillermiş işte. Neyse onun kollarından ayrıldığımızda abim en soğuk sesiyle gayet ciddi bir tavır takınarak konuşmaya başladı. 'Neden cağırdın bizi?' dediğinde babam ona cevap vermek yerine hiç oralı olmayıp 'Nasılsınız cocuklar ?' diye sorduğunda baştan savma bir şekilde 'İyiyiz' dedim. Sen nasılsın diye sormaya bile gerek duymadım çünkü umurumda bile değildi. Abim hiç istifini bozmayıp sorusunu daha sert bir şekilde tekrarladı. Babam bu sefer gülümsemesini kenara bırakıp söze girdi. 'Size bir haberim var çocuklar. Ben bir süreliğine gidiyorum. Yurt dışında halletmem gereken işlerim var. Ve kıvanç oğlum benim yokluğumda işlerle ilgilenmeni istiyorum' bu son cümle abimin sinirlenmesine neden olmuştu. 'Kendine ilgilenmesini isteyeceğin başka adamlar bul!' diye sert bir tavırla konuştu. Bu babamın ve benimde beklediğim bir şeydi ama babam beni gerçekten şaşırtıyordu, normalde çoktan kavga etmeye baslamış olmaları gerekirken o gayet sakin duruyordu. 'Ama senden daha güvenilir birini bulamam. Her gün gel demiyorum. Burada tabiki işi bilen adamlarım var onlar idare edebilirler ama sen benim yerime onları denetleyeceksin, haftada bir kaç kez gelmen yeter başı boş kalmasınlar' babamın böyle sakin ve tane tane konuşması beni düşündürürken abim bambaşka bir noktaya takılmış ve yine sinirlenip babama çatmak için bir neden bulmuştu. 'Bana emir vererek konuşmayı kes baba. Tamam nereye gidersen git. Aklıma geldiğinde bir kaç dakika uğrarım. Kalk Helin' dediğinde babam bir şey demek istercesine ağzını açıp geri kapattı bense abimin çekiştirmesiyle kendimi çoktan dışarıda bulmuştum. Hızla asansöre yönelip aşağıya indiğimizde abim kapıdaki güvenliğe sesindeki sertlikten ödün vermeyerek 'arabayı getirin!' diye emir verdi. Araba saniyesine önümüze gelirken abim hızla bindi ve konuşmaya başladı. 'Sakın bir sey sorma Helin. O adam bir iş karıştırıyor ve ben ne olduğunu öğreneceğim' dedi ve gaza bastı. Bu hızla sırtım koltuğa yapışırken abimin önceden bir şeyler bildiğini ve benimle paylaşmadığını hissediyordum. 'Gitsin ya of" diyerek sessizliği bozduğumda yüzüme bakmadan cevapladı 'Ne ?' 'Babam diyorum gitsin de kurtulalım en azından bir süreliğine' hafifçe tebessüm etmekle yetindi abim. Oysaki abim asla böyle yapmazdı, benim her sözüme kısa da olsa mutlaka cevap verirdi. Üstelemedim ve hızla geride bıraktığımız beyaz şeritlere gözlerimi diktim. O sırada telefonuma mesaj geldiğini duydum ve elimi çantama attım, telefonu elime aldığımda abim benden daha meraklıydı sanki. 'Kimmis o ? ' dediğinde gözlerimi devirerek ona baktım ve 'Duygu. Bulusalım diyor' dedim. Sonra Duygu'ya cevap attım. -Bostanlı iskelede bekliyorum.- abime dönüp beni bostanlıda bırakmasını söylediğimde yüzüme dik dik baktı. 'Ne var abi ?' dediğimde ona gıcık olduğumu anlayarak gülmeye başladı. 'Her seferinde yapıyorum ve sen her seferinde inanıyorsun güzel kardesim' dediğinde daha da gıcık olmamı sağladı. Cevap vermek yerine bende yüzüme onun ifadesini takınıp taklidini yaptım. İskeleye gelince arabayı durdurdu abim. Ben tam 'Görüşürüz gıcık şey' dediğimde arabadan inmeye hazırlanırken 'O gıcık şeye bir öpücük yok mu yani?' dedi, yine sabahki sevimli sesini takınarak. Dönüp yanağına kocaman sulu bir öpücük koyduğumda 'Bu kadarda demedik ama neyse hadi bakalım dikkat edin' cümlesi bittiğinden ben arabadan çoktan inmiştim. El sallayıp onu yolculadıktan sonra Duygu'yu beklemeye başladım. 10 dakikanın bitiminde sonunda geldi bayan uyuşuk. Benim beklediğimi görünce adımlarını hızlandırarak yanıma geldi. Duygu gerçekten asla kaybetmek istemeyeceğim bir dost benim için. Yine o kırk yıldır görüşmemişiz gibi olan sıkı ve içten sarılmamızı yaptıktan sonra her zaman gittiğimiz cafeye doğru yürümeye başladık. Bana anlatacağı şeyler olduğunu söylemişti ve cafeye gidene kadar susması beni endişelendiriyor. Nihayet içeri girip oturduğumuzda siparişlerimizi verdik ve hemen dönüp 'Dökül bakalım' dedim. İstemeyerek de olsa gözlerime bakıp 'Ama sakin olcağına söz ver' dedi gözlerime bakarak, söz verdim ve anlatmaya başladı. 'Dün gece Burak aradı, başta onun olduğunu görünce telefonu açmadım ısrarla aramaya devam etti yine açmadım. En sonunda önemli olduğunu dile getiren bir mesaj attı ve tekrar aradı bende sırf sussun diye açtım. Seni sordu. Cok özlediğini ve yaptığı şeyden cok pişman olduğunu söyledi' duyduklarım vücudumun kaskatı olmasını sağlarken yetmezmiş gibi bir de gözlerim yanıyordu. O ikisinden nefret ediyorum. Burak beni öylece Cem'e teslim edip gitmişti ve Cem.. Onun yaptıklarını hatırlamak bile istemiyorum. Burak başkasına hayrını gör diyip arkasına bakmadan giderken şimdi arkadaşımı arayıp ne cürretle beni özlediğini söyleyebilirdi ki. Düşüncelerim beynimde uğultu gibi yankılanırken Duygu beni bundan kurtardı. 'Helin, hiçbir sey söylemeyecek misin?' 'Ne söyleyebilirim ki Duygu? O midesiz şerefisz tüm yüzsüzlüğünü gözler önüne sererek özledim diyebilmişse ben ne diyebilirim ki?' sözler ağzımdan güclükle çıkıyor ve ben her kelimede biraz daha kötü oluyorum. O anı tekrar tekrar yaşamak zorunda kalıyorum. Duygu'ya dönüp 'Eğer bir daha ararsa ona adının geçtiği her ortamda içimden kusmak geldiğini iletirsin' dediğimde Duygu sadece başıyla onayladı ve destek olduğunu belli edercesine elimi tuttu..

-------------

Eve geldiğimde abim yoktu. Herhalde kendini yine sevgililerinden birinin kollarına attı. Ben kardeşiyim ve sanırım kibar davrandığı tek kızım. He bide Duygu var ona da iyi davranıyor benim arkadaşım olduğu için. Ama diğer kızlar... Gerçekten aptallar. Abim yakışıklı ve zengin olduğu icin onlara istediğini yaptırırken kızlar kendilerini kullandırtmaya bayılıyorlar. Bu bana her zaman saçma geldi. Yakışıklı diye onun seni sevmediğini bile bile neden birinin peşinde dolaşırsın ki? Benim durumum farklı tabi ben sevmediğini hiç bilmiyordum, sevilmediğimi hiç hissettirmemişti bana... Yine aklıma geldi işte! Neyse ben odama çıkıp biraz film izlesem iyi olur.

En rahat kıyafetlerimi üzerime geçirip o güzel yumuşak yatağıma yayıldım ve bir film seçip oynattım. Filmin ortalarındayken abimin geldigini duydum. Kalkıp camdan baktığımda yanında yine o sinsi şey vardı. Sarı çiyan. Kaşar. Ay bir kız hiç mi sevilmez ya? Kızın sevilesi hiç bir yanını bulamıyorum ve abim onu tutup eve getirmiş. Bu kızı sevip sevmediğini anlamış değilim, çünkü kızla gereğinden uzun zamandır birlikte ama gözlerinde aşk göremiyorum. Bu konuları abimle hic konuşmayız. Konuşmadığımız tek şey bu galiba. Zaten onun bana sormasına gerek yok, istediği anda öğrenebildiği kaynakları var. Ah canım ya ne de çok merak eder beni! Bu kadar merak fazla da neysee.. Kapı çalındı ve abim gel cevabını beklemeden içeri daldı. 'Gir dediğimi hatırlamıyorum' dediğimde gözlerini kısarak bana baktı ve öpücük attı. 'Eve geldiğimi haber vereyim dedim odamdayım' 'Evet yanındakini de gördüm merak etme abicim' diye fısıldadığımda kaşlarını çatarak odadan çıktı. Koşa koşa odalarına gittiklerine göre çok aceleleri var herhalde.. Bende filmi kapatıp pijamalarımı giydim ve kendimi yatağımın sıcaklığına bıraktım.

Aklımda Duygunun anlattıkları dolaşırken nasıl huzurlu olabilirdim ki zaten. Kafamdaki saçmalıklarla boğuşurken telefonum titredi. Uzanıp elime aldığımda gönderen numara bir süreliğine nefesimin kesilmesine neden oldu. Rehberimden silmiş olsamda ezberimden çıkaramadığım o numara şimdi telefonumun ekranındaydı. Aptal çocuk. Kendimi yorarak onun için küfür bile aramak istemiyorum. Mesajı açmak istemesem de ne yazmış olduğunu merak ediyorum. -Cok üzgünüm. Cok pişmanım özür dilerim.-

Hah! Şuna bak. Üzgünmüş, pişmanmış, çok umurumda! Sen üzülsen ne olur be! Evet işte yine başladım.. Göz yaşlarım hızla benden uzaklasmış yanaklarımdan süzülüyorlardı. O sırada abimin odasından gelen sesler duydum. 'Beni sevmiyor musun Kıvanç. Ben senin için sadece kendini tatmin ettiğin biri miyim?' 'Evet. Anla artık evet sevmiyorum! Hadi kalk giyin ve çık git şimdi' abim kıza bu şekilde bağırırken o kıza ilk kez acıdım. Ve abimin ne ara bu kadar katı olduğuna hayret ettim. Kız kapıyı çarparak odadan cıkıp topuklu ayakkabılarıyla koridorda ilerlemeye başladı. Ayak sesleri artık tamamen uzaklaştığında abimin yanına gitmeyi duşündüm ama şuan sinirli olduğuna eminim ve bu fikrimden hemen vazgeçtim. Başımı yastığıma koydum ve uyumaya calıştım. Yarın okul var ve ben bundan nefret ediyorum.

-----------------------

Acı alarm sesiyle uykum bölündü. Gözlerimi açmadan telefonumu bulup alarmı kapattım ve zorlukla yataktan kalktım. Hemen duş alıp formamı giydim ve saçlarımı düzleştirdim. Boş olan okul çantamı alıp mutfağa indim ve Gülnur'un hazırlamış olduğu kahvaltı sofrasının başına geçtim. 'Günaydın, abim uyandı mı?' 'Günaydın efendim, Kıvanç Bey çoktan çıktı.' Aldığım cevaba şaşırdım. Benim uyku sever abim bu kadar erkenden nereye gitmiş olabilirdi ki? Bende hemen kahvaltımı yapıp çıktım. Dışarıda beni bekleyen arabayla karşılaştığımda bir kez daha şaşırdım. Bu sabah ne kadar şaşkınlık vericiydi böyle. Peki sebep?

Korumalardan birisi kapıyı açarken 'Abinizin kesin emri, sizi okula biz götürecegiz.' dedi ve ben öylece yüzüne bakıp kaldım. Arabaya bindim ve cok geçmeden okula vardık. İlla kapıya kadar bırakacaktı ya! Arabadan inip hızla okul binasına yürürken üzerimde dolaşan gözler beni çok rahatsız etti her ne kadar bir kız için yaşıtları tarafından beğenilmek güzel bir şey olsa da ben malum olaydan sonra bırak bir erkek tarafından beğenilmeyi hiçbir erkeğin gözünün üzerimde olmasını istemiyorum. Sınıfa ulaştığımda gördüğüm şeyin saşma bir kabus olmasını dileyerek gözlerimi kapatıp açtım..

Ama hayır o ikisi burada ve tam karşımda duruyorlar!!!

HAYATIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin