Fotoğrafta; Burak, Duygu, Cem, Helin, Kıvanç, Kemal bey.
Cem'in gözünden:
Gerizekalı arkadaşım Burak'ın sözünü dinledim ve deli danalar gibi Yiğit'i aramaya başladım. 10. Aramadan sonra çok şükür Alo deme zahmetinde bulundu paşa zademiz!
'Burak Bayraktan bir yeni sesli mesajınız var Yiğit bey... biip "Hayri amca veya Kemal amcaya bir zarar gelecek babam ortaklarda bir eksilme olacak demişti hemen Yiğit'i bul ve bir şeyler olmasını engelle!" mesaj bitti.' dedim tekrar ciddileşerek. Hayır hayır tamam yalan söyledim ben ciddi olamıyorum hamurumda yok ciddilik!
'Cem! Hayri amca öldü, ben Helin ve Duygu'nun yanına gidiyorum.' Diyerek telefonu yüzüme kapattı. Duyduğum şey ile bedenim kaskatı olurken bu işte babamın parmağının olduğu düşüncesi beynimi füzelerin saldırısına uğrattı. Mavi gözlüm ne haldedir şimdi kim bilir! Koşarak evden çıktım ve arabama binip gaza abandım. Lütfen babamla bir ilgisi olmasın allahım lütfen!
Acı bir fren sesi ile arabayı durdurdum ve Yiğit'in arabasını da gördüm. Hemen inip koşarak Duyguların kapısını çaldım. Açan kadına 'Duygu Nerede? ' Diye sordum 'herkes salonda efendim.' dedi o kadın bile bitmiş bir durumda ise Duygu'yu tahmin edemiyorum.. koşar adım salona girdiğimde Yiğit sinirden ölmek üzereydi Helin ise Duygu'yu sakinleştirmeye çalışıyor. 'Duygu! Lanet olsun iyi misin?' Iyi misin mi? Salak Cem. Kızın babası ölmüş mk kız nasıl iyi olsun. Helin'i biraz iterek Duygu'ya sıkıca sarıldım. Bunu neden yaptım bilmiyorum ama Duygu'nun göz yaşları içime işledi... ve bunun sorumlularından birinin babam olması içimdeki yangını büyütüyor. Deli gibi sardım Duygu'yu kollarımla. Bir süre sonra ağlaması kesildi ve benden ayrılmak için uğraştı. Kollarımı yavaşça gevşettim ve onu kendimden ayırdım. 'Neden buradasın?' Diye sordu. 'Çünkü yanında olmam gerekiyor.' dediğimde Yiğit araya girdi 'Hayır aslına bakarsan şuan tam olarak intikam alıyor olmamız gerekiyor.' dedi. Helin anlamaz gözlerle Yiğit'e dönünce kızların henüz bir şey bilmediği düşüncesine kapıldım. 'Şuan Duygu intikam almaktan daha önemli.' Diyerek tekrar Duyguya odaklandım. 'Kim olduğu bulundu mu yani? Oldu mu başardı mı Kıvanç abim?' Bunu sorması üzerine ona tekrar sarıldım ve o benden kurtulmaya çalışırken içeriye Kıvanç girdi. 'O ellerini Duygudan çek yoksa ellerin olmadan yaşamak zorunda kalacaksın!' Diye bağırdı ve hızla Helin'in yanına gelip ona sarıldı. Duygu ise bana öfke ile bakıp 'cevap ver? Kim olduğu bulundu mu?' Diye sorusunu tekrarladı. 'Duygu bunu sonra konuşalım bitanem.' diye araya giren Kıvanç belliki bir şeyler biliyor. 'Kıvanç abi bilmek istiyorum!' Diye bağırdı Duygu. Sesini böyle yüksek çıkarması içinde fırtınalar koptuğunu gösteriyor. En sonunda Yiğit araya girdi 'sevgili Babamız Melih bey, Mehmet bey ve Kemal bey.' demesiyle Helin elleriyle ağzını kapattı ve bir anda gözleri kızardı. Kıvanç Yiğit'e "iyi bok yedin" bakışları gönderirken Duygu bağırmaya başladı. 'Herkes dışarı çıksın! Annem Nerede? Annemin yerini söyleyin ve beni yalnız bırakın!' Bağırışlarının arasında akmak için uğraşan göz yaşlarını durdurmaya çalışması onu sarıp sarmalama isteği uyandırıyor bende. Kıvanç gidip Duygu'ya sarıldı ve 'sakin ol, Duygu sakin ol dedim!' Diyerek son cümlesinde sesini yükseltti. Duygu ise onun kollarından kurtulmak için çabalıyor. Kıvanç, Yiğit'e bakarak 'Helin'i de al dışarı çıkın!' dedi. Buna bende dahil oluyorum elbette. Salondan çıktık ve Helin Yiğit'e sarılıp ağlamaya başladı. 'Babam böyle bir şey yapmaz Yiğit. Neden yapsın? İyi bir baba olmayabilir ama o asla birini öldürmez!' Isyanları Duygu ve Kıvanç'ın konuştuklarını duymama engel oluyordu, kapıya biraz daha yaklaştım ve kulağımı dayadım.
"Annem Nerede dedim Kıvanç abi söyle artık annem nerede? "
"Duygu otur şöyle lütfen. Sakin ol tamam mı?"
"Söyle artık söyle!" Sanırım bu dışarıya en rahat duyulan şeydi.
"Bir kaza oldu Duygu. Annen--"Kıvanç'ın gözünden:
Ona annesinin intihar ettiğini söylemek gibi bir ihtimal olamaz. Bunun bir kaza olduğunu söylemeye karar verdim.
'Bir kaza oldu Duygu. Annen kaza geçirdi.' diyerek anlamsız bir şekilde bitirdim cümlemi. Elimde değil benim bile elim ayağım titrerken bu küçük kızın hem annesini hem babasını kaybettiğini öğrenmesi tam bir yıkım. Duygu bir anda debelenmeyi bıraktı. 'Ne demek kaza oldu? Hastanede mi şimdi durumu nasıl?' Gibi şeyler söylemesi hala öldüğüne ihtimal vermediği anlamına geliyor. 'Duygu,--' sözümü keserek 'Sakın söyleme! Annem ölmedi dimi? Onu söylersen bende ölürüm lütfen söyleme ölmedi de. Öyle bir şey yok de.!' Çırpınmaya başladı yine. O sırada içeriye Helin daldı ve koşarak Duygu'ya sarıldı hemen arkasından Yiğit 'Helin bekle!' Diye girdi içeriye ama benim bir şey yapmadığımı görünce durdu. Helin Duygu'ya sıkıca sarıldı ve 'Özür dilerim.' diye fısıldadı. Duygu ise ilk kez ona karşılık vermiyor. İlk kez ellerini kardeşimin bedenine dolamıyor ve bunun tek sorumlusu babam demekten utandığım o adam. 'Annem de mi öldü?' kısık ve titrek bir sesten güçsüz bir bedenden zorla çıkan bu kelimeler içimi yaktı kavurdu resmen. Helin'in omzunun üzerinden bakışlarını bana çevirdi. Hala umudu var gibi yalvarır gibi bakıyordu. Bir süre gözlerine bakıp başımı yere eğmekle yetinince Duygu, Helin'in kollarında yığılıp kaldı. Koşup onu tuttum ve kucaklayıp koltuğa yatırdım. Henüz hayatının en güzel yaşlarını yaşayan bir kız için bu gün öğrendikleri dünyanın hiç de adil olmadığını gösteriyor. Helin Yiğit'e sarılmış hunharca ağlarken daha önce hiç duymadığım şekilde küfürler çıkıyor ağzından. Hepsinin o üç şerefize gittiğine eminim. Hizmetçilerden birine seslenip Duygu ile ilgilenmelerini söyleyerek evden çıktım. Tam bahçeden çıktığımda bir ses duydum. Bana seslenen bir ses. Arkama döndüğümde bunun Cem olduğunu görmemle yumruklarımı sıkmam bir oldu. 'Ne istiyorsun?' Dedim sert bir tavırla. 'İntikam istiyorum. Duygu'nun biraz olsun rahat edebilmesi için intikam istiyorum. Şuanda Kemal beyin yanına gitmek için evden çıktığını biliyorum. Ama benim daha iyi bir fikrim var. Polise gitmek!' Sözleri bittiğinde gerçekten kendi babasına karşı derin bir nefret duyduğunu hissettim, fakat bu benim Cem'e hissettiğim nefreti hafifletmiyor tabiki.. 'Bunu yapmak istediğine emin misin? Onlar güçlü ve yalancı adamlar serbest bırakılmanın bir yolunu bulduklarında baban bunu sana ödetir.' Dediğimde hafifçe güldü. 'Şuanda Duygu'dan başka hiç bir şey umurumda değil.' diyerek yürümeye başladı. Sanki peşinden gideceğime emin bir hali var gibi. Gidip arabamın önünde bekledi ona doğru yürüyüşümü izledi.
İkimizde arabaya bindigimizde bilerek bir yerlere çarpıp onun ölmesini sağlamak istesem de kardeşimi düşünerek - bende ölebilirim- bu düşünceme engel oldum. 'Elimizde bir kanıt yok. Bize inanmazlar.' dedim sakince. O ise gülerek 'kanıtın babası bizde abi. Babamın odasındaki kameralara girmenin yolunu biliyorum. O kayıtlarda ses de duyuluyor anlatabildim mi? Mutlaka bir telefon görüşmesi yapmışlardır.' Bunu duyduğumda dudaklarımın yukarıya doğru kıvrılmasına izin verdim. Bu çocuk bu kadar ince düşünebildiğine göre Duygu'yu gerçekten önemsiyor. 'Duygu'yu neden bu kadar önemsiyorsun?' Sorum üzerine gözlerini yoldan ayırmadan bir süre bekledi ve 'Sanırım onu seviyorum.' dedi. Bunun üzerine daha fazla söyleyecek bir şey bulamam sanırım. Eğer Duygu'nun kendisinin Helin'e yaptığı şeyden sonra hislerine karşılık vereceğini düşünüyorsa baya salak bir çocuk bu Cem. 'Peki sen babanın hapise girmesine göz yumabilecek misin?' Sorusu ile istemsizce güldüm. Bu velet benimle dalga geçiyor herhalde. 'Gebersin!' dedim alaylı bir sesle. Cevabım üzerine keyiflenerek oturduğu yerde biraz yayıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIM
Novela JuvenilSerinin ilk kitabıdır. Tüm bölümler düzenlenmiştir. Siyahın içindeki beyaz yok bu hikayede. Beyaz kız, siyah oğlanın aydınlığı olur diye bir şey yok. Benim hikayemde; çevresindeki tüm siyaha rağmen, -siyaha itilmesine rağmen- kendi renklerine tutunm...