Duygu'nun gözünden:
'Sende defol git Arat! Bir süre gözüme gözüme!' Diyerek salondan hızla çıktım. Koridora çıktığımda bitkin bir şekilde kapıda dikilen Yiğit ile göz göze gelince istemeden adımlarım biraz yavaşladı.. 'Duygu gerçekten Arat'ın bir suçu yok, sende duydun.' Kolumdan tutarak söylemiş olduğu bu cümle benim için anlamsız kelimeler topluluğundan başka bir şey demek değil. Şuan içinde Arat kelimesi geçen her cümle benim için gereksiz ve değersiz.. 'Kız onu dudağından öpüyor, içine düşüyor, ben mekanı terk ediyorum ve o benim peşimden kapıya bile çıkmıyor.. evet Arat gerçekten hiç suçlu değilmiş Yiğit!' İğneleyici bir tonda cümlemi sonlandırıp kolumu elinden kurtardım ve hızlı adımlarla odama girip kapıyı çarptım.
Arat değersiz olduğu için mi bu kadar üzüldüm yani? Bende ne halt ettiğimi bilmiyorum açıkçası... öyle bir kızın benim sevgilime sulu sulu hareketler yapması ve Arat'ın ona benim yanımda karşılık vermesi kalbimi tuzla buz etti.. ama ne olursa olsun ondan nefret edemiyorum.. onu geçtim bu çocuk Americaya geri dönünce ne olacak? Aşkımızın devam edecek hali yok herhalde. Gerçi aşkımız diye bişey mi kalmış sanki? Ya da hiç öyle bir şey olmuş mu? 'Oooff' diye bağırdım bir anda. Ağlamak istemediğim için sinirimi bağırarak atıyorum ben.Helin'in gözünden:
'Yiğit bence artık gidebilirsiniz.' Diyerek gözlerimi ikisinin üzerinde dolaştırdım. Arat bana ifadesiz bir şekilde bakarken Yiğit onun aksine "bari sen yapma" der gibi bakıyordu. 'Helin biraz konuşalım mı? Lütfen!' Dedi ama bu bir rica değildi sonda söylediği "lütfen" kelimesi beni zorlama gel demek gibi bir şeydi.. ona cevap vermeden ayağa kalkıp mutfağa doğru yol aldım. Hemen arkamdan gelen ayak seslerinin Yiğit'e ait olduğunu anlamam fazla vaktimi almadı. Mutfağa girdiğimde ciddi bir tavırla ona döndüm ama o benim aksime gayet yumuşak bakıyordu.. 'Ben ne yaptım Helin neden böyle davranıyorsun?' Diye sorunca cinlerim tepeme çıktı resmen. Daha ben ne yaptım diyor gerizekalı. 'Aptal' diye mırıldanarak raftan bir bardak aldım. 'Birtanem' dediğinde 'gerizekalı' dedim. O kendinden emin bir ses tonuyla konuşurken ben mırıldanmayı tercih ediyorum. 'hayatım' diye karşılık verince sürahideki suyu bardağa dökmekle uğraşıyordum. İstemeden de olsa dudaklarımı hafif bir gülümseme sardı.. ben ona hakaret ederken o bana sevgi dolu sıfatlar sıralıyor.. 'Seni seviyorum ve bunu hiçbir şey değiştiremez.' diyerek elimi tuttu ve diğer elimdeki bardağa uzanıp aldı. 'Bu işi susadığın için değil benimle göz teması kurmak istemediğin için yaptığını anlayabilecek kadarda zekiyim.' dediğinde aklımdan geçenleri nasıl bu kadar iyi biliyor diye düşünmeden edemedim çünkü haklıydı; tam olarak bu sebepten dolayı suyla uğraşıyordum. 'Sonuç olarak Yiğit?' diyerek elimi elinden kurtardım ve göğsümde birleştirdim. Hafifçe gülerek bana baktı 'çok zorluyorsun Helin, istemediğim sürece ellerini kurtaramazsın biliyorsun.' demesi ile istemeden güldüm çünkü aklıma en son benim yatağımda ki halimiz ve benim ondan bu söz üzerine kurtulma şeklim geldi. 'Tamam geçen sefer beni gafil avladın kabul ediyorum. Ama bu başka.' diyerek bana yaklaşması yine aklımdakileri bildiğini düşündürdü. Belimi kavradı ve hızla kendisine çekti.. Bu sarılma içimi ısıtsada ona olan kırgınlığım hala bitmemişti.. 'Sen benim en güzel derdimsin.' kısık bir sesle bunu söyleyip başını boynuma gömerek kokumu içine çekmesi beni gülümsetirken bende ona aynı şarkıdan bir sözle karşılık verdim 'en güzel vazgeçilmezimsin..' fısıldadığım bu sözlerle bana daha sıkı sarılırken 'Özür dilerim.. seni üzmek istemedim sadece Kerry 'i orda görünce şaşkınlıktan ona bakıp kaldım ama senin bu bakışı yanlış anladığını farkındayım.' Sözleri bittiğinde ondan ayrılıp gözlerine bakmak istedim ama o kadar sıkı sarılıyor ki bu ayrılık mümkünmüş gibi görünmüyor. 'İstemedigim sürece olmaz demiştim.' diyerek güldüğünde 'istemediğim sürece seninle barışmam.' dedim alaylı bir sesle ve bunu işitmesiyle beni bırakıp şaşkınca yüzüme bakması bir oldu. 'Yine avlandın.' diyip parmak ucuna kalktım ve dudaklarına ufak bir öpücük koyup mutfaktan çıktım. Salona baktığımda Arat yoktu. Acaba gitti mi diye düşünürken bir anda duyduğum seslerle Duygu'nun odasına yöneldim. Yiğit de aynı şekilde mutfaktan çıkıp "ne oluyor" bakışları atınca dudaklarımı bilmiyorum anlamında büktüm ve yürümeye devam ettim.
'Arat git dedim istemiyorum dinlemek!'
'Dinle dedim yeter!'
'Git diyorum ya git allahın belası! Sen git Kerry'e sarıl git.' Duyduğum cümleler ve Duygu'nun ağlayacağının habercisi olan ses tonu beni meraklandırırken bir anda sustular ve Yiğit benden önce davranıp içeriye daldı. Girdiğimizde öpüştüklerini görmek biraz sürpriz oldu evet(!) Duygu bizi fark edince hemen ayrıldı ve Arat'a dönerek 'Git dedim Arat lütfen.' diyerek bakışlarını halıya indirdi. Arat çaresizce başını sallayarak 'Bana inanman gerekirdi Duygu. Şuan yaptığın o iti amacına ulaştırmaktan başka bir şey değil.' diyerek önümüzden geçip gitti. Duygu'ya baktığımda göz yaşlarının çoktan firar ettiğini görmek canımı sıkarken Yiğit 'Görüşürüz' diyerek Arat'ın peşinden evden çıktı. İkisinin de gitmesiyle Duygu kendini daha fazla tutmayı bırakıp tüm yaşlarının gözlerini terk etmesine izin verdi.. 'Ağlama lütfen, kırgınsın biliyorum ama en azından suçu yokmuş bak.' diyerek ona sarıldığımda benden hemen ayrıldı ve bağırmaya başladı. 'Yeter ya neden herkes suçu yok diyor? Ne demek suçu yok lan ne demek yok? O kızın içine düşmesine izin vermek suç değil mi? Beni bu kadar yaralamak suç değil mi Helin?' Bu bağırış üzerine ne diyeceğimi bilmez halde yüzüne baktım tam ağzımı açmıştım ki 'lütfen beni yalnız bırak Helin.' diye fısıldadı. Bu kısık sesi artık gücünün bittiğine işaretti ve hiçbir şey demeyerek odadan çıkıp kapıyı yavaşça kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIM
Novela JuvenilSerinin ilk kitabıdır. Tüm bölümler düzenlenmiştir. Siyahın içindeki beyaz yok bu hikayede. Beyaz kız, siyah oğlanın aydınlığı olur diye bir şey yok. Benim hikayemde; çevresindeki tüm siyaha rağmen, -siyaha itilmesine rağmen- kendi renklerine tutunm...