DEĞİŞİM VAKTİ

1.9K 92 2
                                    

Fotoğrafta Helin, Duygu, Kıvanç ve Yiğit

Kıvanç'ın gözünden:

Helin'im. Canım o benim. Hayattaki en değerli varlığım, en kıymetlim Helin. Kardeşim.. O akıllı bir kızdır ama nasıl işte nasıl! Nasıl o çocuğa güvenip onunla.... Allahım düşündükçe içimde fırtınalar kopuyor. Helin benim küçüğüm.. Daha üç dört yıl öncesine kadar bana sarılmadan uykuya dalmayan bir kız Helin. Nasıl yapabilirdi bunu? Yoksaa! Yoksa o it zorla mı yaptı kardeşime bunu. Helin o yüzden mi ağlıyor acaba günlerdir. 3 gündür okula gitmedi ve çıkışta bize uğrayan Duygu dışında kimseyle iletişim kurmuyor. Benimle bile.. Onu çok mu kırdım yoksa? Acaba bunun için mi bu kadar çok ağladı? Of düşündükçe daha da sinirleniyorum. Günlerdir ne ben bir şey sormuştum ne de Helin yanıma gelip işin aslını anlatmıştı. Kaçtığı sakladığı bir şeyler var biliyorum. Bir şekilde çekindiği bir sebep var ve aklıma gelen şey olmasından çok korkuyorum. Eğer Helin'e zorla bir şey yaptıysa onu öldürürüm. Hiçbir şeyi umursamadan alırım canını.

En sonunda gidip konuşmaya karar vererek odamdan çıktım. Yavaş adımlarla Helin'in odasına ilerlerken telefonla konustuğunu duydum ve ilk kez onun özeline girip telefon konuşmasını dinlemeye koyuldum.

"Sen aptalsın. Bu nasıl bir düşünce böyle anlayamıyorum. Hayır benim sana ihtiyacım yok. Yeter ki benden uzak dur. Bu dedikoduyu temizleyeceksin iste o kadar diyorum Cem. " sonunda bir isim kullandı. Demek Cemle konuşuyor. Dedikodu dediğine göre öyle bir şey yok herhalde. Konuşma bittikten biraz sonra kapıyı tıklattım. 'Konuşmak istemiyorum' diye bir tepki almayı beklemiyordum.. Umursamayarak içeriye girdim. 'Ama ben konuşmak istiyorum küçük hanım' dediğimde kaşlarını kaldırarak yüzüme baktı. 'Ama ben konuşmak istemiyorum lütfen çıkar mısın?' benimle ilk kez bu kadar mesafeli konuşuyor. 'Helin konuşucaz dedim, isteyip istemediğini sormadım!' sesimin sertliğinden ve kararlı oluşumdan etkilenmiş olacak ki nefesini dışarıya bıkkınlıkla verip 'İyi konuşalım bakalım.' dedi. Yatağına oturdum ve saçlarını okşadım. 'Helin..sen benim tek değerlimsin. Sana zarar gelmiş olma düşüncesi beni deli etti anladın mı canım? O yüzden öyle davrandım ve... Evet haklıydın hemen inanmamam gerekirdi önce seni dinlemem gerekirdi..' 'Yine de babama karşı yanımdaymış gibi yaptın teşekkür ederim.' hala o soğuklukla konuşuyor ve bu benim canımı sıkmaya başladı. 'Gerçekten çok mu kırdım seni Helin?' çok ciddi konuşuyordum şuanda. Gözlerini benden kaçırarak cevapladı 'Evet.' fısıltı gibi çıkmıştı ve dayanamayarak onu kollarıma aldım. 'Sen bile inanmışken, tüm okulun buna inanmamasını beklemek aptallık olur dimi?' çok hüzünlü çıkıyor sesi ve bu ton benim içime işliyor. Demek günlerdir bunu düşünüyor. 'Doğa denen kızı okuldan attırıcam.' 'Hayır abi bunu istemiyorum, önce ne kadar güçlü olduğumu görmesi gerekli sonra zaten kendisi gitmek isteyecek!' bu benim kardeşim mi? Benim masum Helin'im mi bu?

----------------------------------------

Helin'in gözünden:

Söylediğim şeyden sonra abimin yüzündeki şaşkınlığı fark etmek çok zamanımı almadı. Benim böyle konuşmam onu çok düşündürüyor biliyorum. Ama yapacak bir şeyim yok, çevremdeki insanlar bir oyun başlattılar ve ben bu oyunun maalesef başrolündeyim.

Abim hiçbir şey söylemeden yavaşça yatağımdan kalktı ve odadan çıktı. Saat artık geç oldu zaten bende uyusam iyi olacak. 3 gündür pijamalarımla olduğum için hiçbir hazırlığa gerek duymadan kendimi yorganın altında uykuya bıraktım.

Sabah saat 7de alarm çaldığında hızla susturup yataktan kalktım ve banyoya koştum. Hemen duş alıp çıktım ve formamı giydim. Babamla şu işi bir konuşsam iyi olur aslında ya bu ne biçim forma böyle daha iğrenci yok muydu?! Saçlarımı sol yanıma alıp gevşek bir örgü yaptım. Göz kalemimi ve rimelimi sürünce hazır olacaktım. Evet o işleri de halledip çantamı aldım ve odamdan çıktım. Tam merdivenlerin başına geldiğimde abim odasından çıktı ve bende ona dönüp 'Günaydım abicim' dedim. Kaç gündür o soğuk ve mesafeli ses tonumun ona işkence ettiğini farkındaydım ve bu sefer en sevimli halimle konuşmaya çalıştım. Şaşkın ama gülümseyen yüzüyle kollarını açarak yanıma geldi. Sarılırken 'Günaydın prenses.' dedi. 'Hayret ufaklık demeyecek misin gerçekteen?' diye alaylı bir şekilde konuşunca 'Gün uzun Helincim elbet bir ara derim.' diyerek göz kırptı. Onun taklidini yaparak merdivenlerden inmeye başladım ve abimde gülerek benim peşimden geldi. 'Bu aradaaa bu etek bu kadar kısa olmak zorunda mı?' sesi kızgın gibi değildi ama daha deminki neşeli hali de yoktu. 'Kısa mı ki?' diye bir çocuk edasıyla sorarken eteğimi aşağıya çekiştirmeye başladım. 'Bak bak hiç inmiyor ama yani olan bu abicik.' dedim. Ona abicik dememe sinir olur kendisi. Gözlerini kısarak bana baktı. 'İyi hadi öyle olsun bakalım.' diyerek masaya doğru ilerledi. Gülnur yine döktürmüş omletler krepler.. 'Oo gülnur ellerine sağlık' derken uzanıp bir salatalık attım ağzıma. 'Afiyet olsun efendim, baska bir isteğiniz var mı?' 'Bulursan kuş sütü lütfen' diyip kıkırdadım. Ama sanırım anlamadı ve bu isteğimi ciddiye aldı. 'Şaka yapıyorum, her şey çok güzel görünüyor.' dediğimde rahatlamış bir tavırla gülümseyerek yanımızdan ayrıldı. Bende omletime yumulmuşken abim konuştu. 'Eğer bir şey söyleyen olursa—' ama lafını kestim ve 'Biliyorum hemen sana haber vericem abi' dedim. Çatık kaşlarıyla birlikte 'Evet aynen öyle ve çok ciddiyim. Zaten sen söylemezsen de mutlaka haberim oluyor biliyorsun Helin.' diyince jetonum düştü. Sahiden kaç gündür bu olanları nasıl öğrendiğini sormayı unutmuştum. 'Evet ya o konu vardı değil mi? Nasıl öğreniyorsun abi?' diye sordum. 'Bunu sana neden söyleyeyim ki?' 'Ne demek neden söyleyeyim, hu huu merhaba Kıvanç Bey ben kardeşiniz Helin Kahya.' diye karşılık verdiğimde pis pis sırıtarak elindeki bardağı masaya bıraktı 'Kardeşim olduğun için söylemiyorum ya zaten.' dedikten sonra benim kaşlarım çatılırken o gayet neşeli bir şekilde kalktı. 'Hadi bakalım hadi geç kalıyorsun.' diyerek alkış yapmaya başladı. Bıkkınlıkla bu güzel sofrayı arkamda bırakarak bende kalktım ve yürümeye başladım. Abim arabanın kilidi açarken 'Atla' dedi. 'Sen mi bırakıcaksın?' diye sorduğumda 'Atlanın neyini anlamadın Helin' diyerek benimle dalga gecti. Hırsla kapıyı açıp arabaya bindim. 'Aman da aman sinirlenmis mi ufaklık' derken ufaklık kelimesinin üzerine basa basa konuşmustu. 'Yok canım sana ne sinirlenicem hıh' diyip kafamı çevirdim. Abim bu halime gülerek arabayı çalıştırdı ve gaza bastı. Okul bahçesine girmek üzereyken aniden gaza basarak önümüze geçen arabanın sahibinin Cem olduğunu fark ettim. Abimde fark etmiş olacak ki sinirlenerek gaza bastı ve otoparkta abarabayı tam onun yanına park etti. Cem bizden önce arabasından inmisti abimde hızla inerek 'Hey buraya bak!' diye seslendi. Allahım kavga edicekler abim ağzını burnunu kırar bu dengesizin. Cem cevap vermedi ama arkasını dönüp abime baktı ve elini ne var gibisinden sallayıp omuz silkti. Bu ne cesaret ya! Abim iyice sinirlenerek 'Ne çok suçun var böyle Cem.' dedi. Sinirli olmasına rağmen sesini çok iyi kontrol ediyordu ve gayet sakin konuştu. Cem yine umursamaz bir tavırla 'Polis misin sanane benim suçlarımdan!' dedi. Abim tamda o anda boğazına yapıştı ve onu duvara dayadı. Panikle arabadan inip yanlarına koştum. 'Helin tek bir adım daha atmayacaksın!' geldiğimi nerden gördün be adam arkanda gözün mü var! Sonra tekrar Cemle olan konuşmasına geri döndü. 'Okul yolunda hız yapma, uygunsuz dedikoduların yayılmasını sağlama, aşırı alkol ve sigara, saygısızlık ve en önemlisi tecavüz! Gördün mü ne çok suçun varmış.' diye tısladı abim. Tecavüz kelimesi boğazımın düğüm olmasını sağlarken yutkunmaya çalıştım. 'Dedim ya işte sanane bunlardan.' Cem hala dikleniyordu, abimi sinir etmek hoşuna gitmiş olmalı. Abim 'Seni öldürmeden defol git buradan!' diyerek itercesine bıraktı Cem'in boğazını. O salakta öksüre öksüre uzaklaştı. Etrafta bizi izleyen gözleri umursamadan abim gelip bana sarıldı ve alnımdan öptü. 'İyi dersler canım, almaya gelicem.' diyerek arabaya bindi ve otoparktan çıktı. Bende etraftakilere aldırmamaya çalışarak okula doğru yürüdüm. Sınıfa girdiğimde ilk göz göze geldiğim kişinin Doğa olması yeterince sinirlerimi bozarken bir de bana yaklaşarak konuşmaya baslamış olması kanımın çekilmesine neden oluyor. 'Bakın sonunda kim gelmiiş; masum kız ayaklarına yatan sevgili Helin Kahya! Yoksa Burak'ın altına yatan mı demeliydim!' sesi kulaklarımı tırmalarken hızla çantamı bırakıp ona döndüm. 'Beni kendinle karıştırmasan iyi edersin küçük şıllık. Yoksa elimden çok çekeceğin var!' diyerek sınıftan çıktım. Duygu bu gün okula geleceğimi bilmiyor ve onun sınıfına gidip biraz şaşırtsam iyi olur. İçeriye girdiğimde pencereye yaslanmış olan çocuğu görmemle birlikte duraksadım. O ne biçim bir şeymiş ya! Bu okuldada yeni kayıtlar bitmek bilmedi maşallah. Bu kadar yakışıklı olunur mu e insaf. Ben onu kesme işini bitirmemişken o elindeki telefondan kafasını kaldırıp bana baktı ve sonra umursamayarak tekrar telefonuna döndü. Duygu beni görünce 'Heliiiin.' diye bağırıp kosarak yanıma geldi ve sarıldı. 'Sonunda geldiiin.' diye devam etti ama benim gözüm hala çocuktaydı. 'Adı neymiş biliyor musun?' dediğimde kahkahayı patlattı. 'Biliyorum ama söylemem..' diyince omzuna hafifçe vurup 'Hadi ama çok ayıp.' dedim. 'Adı Yiğit ve tek boş yer benim yanım olduğu için benimle oturuyor, derste konuşturup senin için bilgi toplarım merak etme.' diyip göz kırptı. 'Çok iyi olur bebek.' Derken en sonunda bakışlarımı çocuğun üzerinden çektim ve zil çaldığı için kendi sınıfıma döndüm. Derse girdiğimden beri acaba Duygu ne yapıyor diye düşünmeden edemiyorum.

Duygu'nun gözünden:

Helin'in bu çocuğu beğenmiş olmasına şaşırmıyorum çünkü tam onun tipi. Hoca geldiğinde çocuk gelip yanıma oturdu ve hoca onu hemen fark edip 'Bir yeni kayıt daha var, bize kendini tanıtmak ister misin?' diye sordu Yiğit'e bakarak. Yiğit gömleğini düzelterek ayağa kalktı. 'Ben Yiğit Süvari. Üvey babamın ısrarları sonucu bu okula geldim bir süredir yurt dışındaydım, fazla anlatacak bir şeyim yok.' diyerek oturdu. 'Aramıza Hoşgeldin Yiğit' diyen hocaya gülümsedikten sonra telefonunu çıkarıp oynamaya başladı. 'Yalnız bu okulda derste telefonla oynarsan başına bela alırsın haberin olsun.' Uyarım üzerine tek kaşını kaldırarak bana baktı ve 'Bela benim maviş' dedi. "Bela benim maviş" mi? Yüzümün aldığı şekilden dolayı hafifçe tebessüm ederek 'Adını bilmediğim için maviş dedim rahatsız oldun sanırım pardon.' diye ekledi. 'Adım Duygu.' dedim sert bir tavırla. 'Memnun oldum Duygu' derken elini uzattı. Bende elini sıktığımda hoca bizi fark edip 'Duygu, arkadaşınla tanışma işini sonraya bırak lütfen!' diye bir uyarıda bulundu. Başımla onayladıktan sonra göz ucuyla Yiğit'e baktım ve o hala telefonuyla oynamaya devam ediyordu. Zil çaldığında Helin sınıfa geldi ve sırama doğru ilerledi. Yiğit kafasını kaldırıp Helin'e baktı ve tekrar telefonuna döndü. 'Selaam.' Helin en neşeli ses tonuyla konuşuyordu. 'Selam bebeğim.' diye karşılık verdiğimde ayağa kalktım ve 'Yiğit geçebilir miyim?' dedim. İç tarafta ben oturuyorum çünkü. O beni umursamayıp Helin'e dönerek 'Sen geç otur, ben yan sınıfa gidicem.' diyerek kalktı. Helin sinirle oturarak 'O kadar mı çirkinim Duygu? Neden bu kadar umursamaz bu çocuk?' 'Sen çirkin değilsin o fazla yakışıklı ondan.' diyerek gülmeye başladım.

Burak'ın gözünden:

Cem ve Doğa ile aynı ortamda olmaktan sıkılsam da mecburen yanlarında duruyorum, eğer o kız Helin hakkında bir şey derse ona haddini bildirmek için. Benim aklımdan bunlar geçerken birden öpüşmeye başladılar. Bir utanmanız olsun be ben yanınızdayım. Neyse onları izleyecek halim yok tabi. Etrafıma bakınmaya başladım, Helin 3 günün ardından sonunda okula gelmişti ve benim olduğum tarafa dahi bakmıyor. Kafamı kapıya çevirdiğimde içeri giren kişiyi görmemle Cem'i Doğa'dan ayırmam bir oldu.!

HAYATIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin