Burak kucağımda mırıl mırıl kendi kendine konuşurken kapıya gidip iki defa vurdum.
"Aslan?" "İçeri gelsene."
Kapıyı açıp içeri girdim ve yanına gittim. Girer girmez gülümseyerek Burak'ı kucağına aldı.
"Minnoşum benim."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Hadi çıkalım hazırsan." "Kravat bağlamayı biliyor musun?" "Biliyorum." "Yapsana o zaman şunu. Ben bilmiyorum."
Yatağa fırlattığı kravatı alıp bana verince güldüm. Yapamayınca sinirlenmiş sanırım atmış bir köşeye.
Kravatı boynundan geçirip iki ucundan tutarak hafifçe kendime çektim. Burak'ın üzerinde olan bakışları anında bana dönünce ona bakmayı reddedip kravata baktım.
"Şu dava bir bitsin..." "Ee?" "Ee'si sonra."
Dişleri arasından konuşunca güldüm. Kravatı bağlayıp boğazına doğru çektim ve hafifçe sıktım.
"Nasıl oldu böyle?" "Tasma mı takıyorsun?"
Sinirle söylenip elini elimin üzerine koydu ve geri çekti. Gülerek ona yaklaşıp yanağından hafifçe öptüm.
"Aslan." "Efendim?" "Biz şimdi neyiz?" "Emin en saçmalıyorsun ya?"
Kahkaha atarak geri çekildim. Tam da ondan beklediğim bir cevaptı. Zaten ben de dalgasına sormuştum.
"Ver Burak'ı bana."
Son kez öpüp bana uzatınca Burak'ı alıp ceketini ve kravatını düzelttim.
"Tamam hazırız. Hadi gidelim. Çocukları da ara sor bakalım neredeler." "Tamam."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
(Aslan)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.