Sabahın erken saatlerinde duyduğum yağmur sesinden dolayı uyanınca zorla da olsa yataktan kalkıp camın önüne geldim. Bugün yürüyüş yapma planım vardı ama sanırım iptal olmuştu. Zaten boş günüm olduğu için gün boyu evdeydim.
Banyoya gidip kısa bir duş aldım ve Burak'ın odasına gittim. Telsizi Emin'in yanında olduğu için gece uyanınca ben kalkmıyordum. O yüzden bütün gece görmüyordum ben minnoşumu.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
(Beresiz olduğunu düşünün.)
Uyandırmadan dikkatli bir şekilde öpüp hemen çekildim ve sessizce odadan çıktım.
Mutfağa gidip hızlısından bir kahvaltı hazırladım ve Emin'in odasına gidip kapıyı çaldım.
"Emin."
İçeriden ses gelmeyince kapıyı bir kez daha çaldım.
"Emin içeri giriyorum."
Son kez seslenip yavaşça kapıyı açtım. İçeri girip bakınca hala uyuduğunu görüp göz devirdim. Ben bin kez çağırsam da uyanmıyor ama Burak ıh dese ayağa dikiliyor. Bunu nasıl başardığı hakkında ise hiçbir fikrim yok. Şunun uyuyuş tipine bak.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Omzuna dokundum hafifçe. Buz gibi olmuş deli.
"Emin uyan hadi." "Ne oldu?" "Kahvaltı hazırladım. Hadi kalk." "Uykum var benim."
Uyumaya kaldığı yerden devam ederken üşüdüğünü fark edip yastığa sarıldı. Üstünü de örtmüyor.
Yanına gidip oturdum ve yorganı omuzlarına kadar çektim.
"Hadi kalk acıktım ben." "Bu kadar erken uyanmak zorunda mısın her sabah? Gece kaçta yattık ya!" "Bünyem alışkın."
Kolumdan tutup çekince şaşırarak ona baktım.
"Ne yapıyorsun?" "Azıcık daha uyu."
Yorganı kaldırıp beni zorla içine sokunca mecburen yatağa girdim.
"Emin..." "Uyu." "Böyle biraz... Garip oldu."
Cevap vermeyince ben de bir şey söylemeden biraz daha kaydım. Uyuyamam ki. Emin yanımda uyurken ben de telefonumla ilgilendim bir süre. Yaklaşık on beş dakika geçmişti ki telsizden ses gelince oraya döndüm.