"Sahibini çağır bana buranın!" Jeongin sabırla iç çekti.
"Efendim çağırsak da birşey değişmeyecek, istediğiniz kahve zaten ağır bir kahveydi." kadın gözlerini büyüterek küçüğe baktı.
"Şimdi de beni mi suçluyorsun yoksa bilgisiz falan olduğumu mu iddia ediyorsun? Nasıl çalışansın sen! Çabuk sahibini çağır bana dedim!" Jeongin kafasını sallayıp mutfağa doğru gitti. Müşterinin teki kahvesinin fazla acı olduğunu söyleyip duruyordu fakat aldığı kahve öyleydi.
"Hyung rahatsız etmeyin beni dedin ama..." tarifdeki eksiği arayan Felix kafasını Jeongin'e çevirdi.
"Sorun ne bebek ekmek?"
"Bir kadın istediği kahvenin fazla acı olduğunu söylüyor fakat istediği kahve zaten acı bir kahve. Bunu ona söylediğimde sahibini çağır buranın konuşacağım falan dedi." Felix kafa sallayıp ellerini yıkadı. Sonrasında ikisi beraber kadının yanına gitti. O sırada da kafeye Jisung ve Yuna girdi ve onları izlemeye başladılar.
"Buyrun efendim." Felix eğildikten sonra kadın elindeki kahveyi göstererek baktı.
"Bune bu?"
"Kahve efendim."
"Sen buna kahve mi diyorsun! Zehir bu resmen!" Felix sakin kalmaya çalışarak konuştu.
"Efendim istediğiniz içeceğin yüzde seksenini kahve içeriyor ondan do-" daha lafını bitirmeden yüzüne soğuk kahveyi yemesi bir olmuştu.
"Bana sanki beyinsizmişim gibi içtiğim kahveyi öğretiyor saygısız!" Yuna daha fazla dayanamayıp yanlarına geldi.
"Pardon hanimefendi fakat çok haklısınız," kadın gülümseyip Felix'in kahvesini döktüğü yüzüne baktı. "Size beyinsiz olduğunuz için açıklama yapmak zorunda kaldı." kadın şokla Yuna'ya bakınca devam etti.
"Pardon ama içtiğiniz kahvenin içindekilerini bilmeden siphariş eden sizsiniz fazlasıyla anlayışla karşılayıp size açıklama yapmaları bile bir mucize. O kadar bağırındığınızdan sonra eğer buranım sahibi olsaydım size kapıyı göstermiştim bile? Fakat siz yüzsüz gibi kahvenizi yüzüne fırlattınız resmen! Ve ben buna daha fazla dayanamıyor sizi yaka paça dışarıya atıyorum!" kadının çantasını aldığı gibi kolundan çekiştirip kapıdan dışarıya attı. Çantasını da yüzüne tabiki.
"Birdaha görmeyim seni burda!" kapıyı kapatıp diğer müşterilere baktı.
"Hepnizden özür dileriz. Özrümüz olarak buranın ünlü brownilerinden ikram etmemize izin verin lütfen." Felix'lerin yanına geri gidip üstüne baktı.
"Kıyafetin falan var dimi?" üstündeki kahveyi umursamadan Yuna'ya sarıldı.
"Teşekkür ederim..."
"Sorun değil aşkım. Sana bunu yaptıktan sonra üç maymunu oynayamazdım heralde. AYRICA ÇEKİL YA ÜSTÜMÜ MAHVETTİN." Felix daha sıkı sarılınca Jeongin konuştu.
"Çok iyidin noona!" Yuna Jeongin'in saçını karıştırıp konuştu.
"Saol canim neyse, hadi! Felix üstünü değiştirsin bizde kafeye browni dağıtalım!"
...
"Hyung." Minho sağında duran Seungmin'e baktı.
"Efendim köpüş."
"Sanırım geçen hafta kulaklığımın tekini Aussie Kafede düşürmüşüm... Gidip alsak?"
"Gidip alabilirsin güzelim bana ihtiyacın olduğunu sanmıyorum." Seungmin biraz düşünüp konuştu.
"Belki biraz yürürüz sonrasında? Seninle konuşmak istediğim bir şey var." Minho kafa sallayıp bilgisayarını kapattı.
"Tamamdır, fakat hava bozacak gibi... arabada giderken konuşuruz sonra kulaklığının tekini alır şirkete geçeriz. Tamam mı?" kafa sallayınca otoparka inip arabaya bindiler. Beş dakika civarı kimse konuşmayınca Seungmin konuşması gerektiğini hissetti.
"Hyung..." Minho 'hm?' diye mırıldanınca devam etti.
"...Ryujin geçenlerde..." elleriyle oynamaya başlayıp dışarıya baktı. Minho kardeşinin ismini duyunca kırmızı ışıkta oldukları için Seungmin'e baktı. "Ryujin?" kafa sallayıp devam etti. "...Chan'a benzeyen birisini görmüş. Sadece saçları sarı yerine kahverengiymiş." Minho tam ağzını açacak iken Seungmin devam etti.
"Biliyorum Chan'a benzeyen bir sürü kişi olabilir diyeceksin ama Hyunjin ile biraz konuştum..."
FlashBack Two Days Ago
"Köpüşş! Yemek yiyeceğiz hadi sen de gel." Seungmin yatakta doğrulup kapıdaki Hyunjin'e baktı.
"Hyun biraz gelir misin?" Hyunjin kafasını sallayıp içeriye girdi.
"Sorun ne?"
"Dün akşam Felix'in Chan diye birinden bahsettiğini söyledin... Hiç konuşmuş muydunuz hakkında?" Hyunjin kafa sallayıp konuştu.
"Arabadayken kim olduğunu sormuştum. Oda hemen üstü kapalı Avustralya'dan kardeşiyle beraber yan eve taşındıklarını söyledi." Seungmin kafa sallayarak ayağa kalktı ve beraber aşağıya indiler.
FlashBack End
"Seungmin, seni ümitlendirmek istemem. Kardeşim gibisin ve eğer o Chan düşündüğümüz kişiyse bile onu affetmeni istemiyorum." Seungmin kafa sallayıp onayladı.
"Bende onu affetmek istemiyorum ama ne biliyim sadece görmek istiyorum... Ayrıca kendim de araştırdım fakat bir kanıt bulamadım o olduğuna dair." Kafeye geldiklerinde ikiside arabadan inip içeriye girdiler. Akşama doğru geldikleri için çok müşteri yoktu. Tezgahın arkasındaki tilki çocuğa doğru ilerlediler. Çocuk kafasını tezgahtan kaldırıp baktığında gülümsedi ve konuştu.
"Nasıl yardımcı olabilirim?"
"Bir hafta önce falan gelmiştik hatırlar mısın bilmem sincap çocukla birbirimize girecektik. Neyse o gün kulaklığımın tekini düşürmüşüm burda." Jeongin hatırlamış ve tezgahın ordaki kulaklığı alıp uzattı.
"Bu sanırım?" kafa sallayıp kulaklığı alıp cebine attı.
"Imm vede iki tane Ice Americano alabilir miyiz?" Jeongin gülümseyerek kafa sallayıp kahveleri yapmaya başladı. O sırada Minho gözünü kafede gezdirip ona bakan çocukla göz göze geldi. Jisung ve yanında bi kız oturuyordu fakat Jisung'un gözleri onun üzerindeydi. Küçük olan göz göze geldiklerinde kaçışı olmadığını fark edip gülümsedi ve el salladı. O gün neden orda olduklarını merak ediyordu aslında.
Minho ne yapacağını şaşırmış bakarken alışkın olmadığı haraketi yapıp el salladı yavaşça. O sırada Seungmin kahveleri ödeyip birini Minho'ya verdi.
"Hadi gidelim-"
"Hyung!" Jeongin'in bağırıp kapıya koşmasının ardından ikisi de istemsizce oraya bakmıştı. Seungmin donup kalırken karşısındaki beden de ondan farksızdı.
❁
❁
❁
Yine salak sacma bir sey yazdim
AKLIMA HIC NASIL DEVAM ETTIRECEGIM GELMIO
O yuzden baya cikmazdayim
NEYSEE GAYGAYY SIZEE
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moonlight Sunrise
FanfictionHerşey bir gün Jisung'un, Mafya olan Minho'nun üstüne düşmesiyle ve ceketini temizleyip geri getirebileceğini teklif etmesiyle başladı.