"Kafende miydi?" kafa salladı.
"Adımı sordu telefon numarasını verdi. Hatta... Surda." cebideki kağıdı çıkardığında kaşlarını çattı Chan. Telefonunu çıkarıp rehberden birini aradığında Jeongin ve Jisung'un ağzını bıçak açmıyordu.
"Attığım numarayı iyice araştırır mısın?.. Evet Sana bir sorun var... Sonra anlatırım." göz ucuyla Jeongin'e baktı. "Hayır Jeongin iyi ona birşey olmadı. Tamam görüşürüz. Anlatıcam Sana, of ay kapat." telefonu kapatıp elindeki kağıda baktı.
"Sana noona mı?" kafa salladı.
"Neden yaparlar ki böyle birşey?" Jisung şaşkınca şoktan çıkarken ev arkadaşı yanıtladı onu.
"Hyunjin yüzünden oldu. Birde öptü beni kafede." küçük parmaklarıyla saçını geriye taradı. Jisung'un derin verdiği nefes duyuldu sadece odada.
"Nerde bu ülkenin polisleri çıldırıcam!"
"Yeraltında polis diye birşey yoktur. Polis ile iş birliği içindeyizdir. Ölen insanların cesedini ne polisler görür duyar nede araştırmaya çalışırlar, tabiki basit bekçi polisler hariç. Başkomiserler veya Amirler dışında kimse bilmez." en küçükleri onaylarcasına başını salladı.
"Sonuçta bir dosya ile üstler ilgilenmiyorsa kim ilgilensin..." tam Felix ağzını açacak iken Chan kesti onu.
"Felix ben ilgilenicem sen kafana takma fakat onlar da öğrendiyse bu işin peşini bırakmaz zaten."
...
Ertesi gün aklında bin düşünce ile kafeyi açmıştı Felix. Hyunjin'in mesajlarına bakmıyordu çünkü korkuyordu. Yanlışlıkla bulaştıkları bu iş normal hayatlarını anormalleştirmişti. Düşüncelere dalıp pasta kekinin yandığını görünce sinirle iç çekip hızla fırından çıkardı. Tabi bu sırada elini fırına çarptığı için yavaşça inledi. Fazla dalgındı bu gün.
"Fazla dalgınsın bu gün. Üçüncü değil mi bu?" hızla arkasını dönüp tanıdık bedene baktığında rahatça iç çekti. Fakat sonra yanan eliyle hızla geri dönüp lavabonun suyunu açtı. "Nedir seni bu kadar düşündüren Lee?" yanına gidip nazikçe bileğini kavradığında istemsizce ona bakmıştı Felix. Ama hala konuşmuyordu. "Ne oldu da benimle konuşmuyorsun hm?" bileğinden narince kendine çekip bedenlerinin birleşmesini sağlayınca afalladı küçük olan. "Konuş benimle küçüğüm hadi."
"Korkuyorum." tek kaşını kaldırdı.
"Neyden."
"Kısa süre önce hayatıma girmiş bu adamı kaybetmekten."
"Beni neden kaybedesin ki?"
"Herşey bu kadar basit olmamalı." dediklerinin farkında bile değildi.
"Hayır herşey bu kadar basit." uzaklaştı büyüğünden küçük olan.
"Biliyorum..." olan şeyleri biraz anlıyordu Hyunjin. "Dün gelen çocuğun en büyük düşmanlarınızdan biri olduğunu biliyorum." kaşlarını çattı.
"Chan mı söyledi? Sikeceğim-"
"Chan söyledi, çocuğun amacını da söyledi. Hyunjin bizi uçuruma itiyorsun sen." gözlerindeki kırgınlıkla baka kalmıştı büyük olan, fakat istemsiz dediğini de fark etmişti. Nasıl bağlanmıştı bu küçük sürede. Bir ay olmuş muydu? Bilmiyordu.
"Benim yanımdayken sana birşey-"
"Senim yanındayken Hyunjin. Her zaman yanımda olamazsım veya ben sana bağlıymıs gibi yanında gezemem. Bu işte aşka yer olmadığını herkes bilmeli. Ne aşkı diyebilirsin hatta belki benle takılıyorsun fakat ben sana şu az sürede senden hoslandım ve evet bunu kendime itiraf ediyorum şu an. Soobin denilen adam ile tanımadığım Yeonjun da sevgiliydi. Fakat birkaç hafta önce önünüzde elleri bağlı bir şekilde duruyordu. Onunda bu işin içinde olmasına rağme-" dudaklarına değen dudaklar ile ilk afallasa da bu derin öpüşmeye karşılık vermek zorunda kalmıştı. Ellerini yavaşça büyüğünün omzuna çıkardığında Hyunjim elini küçüğünün beline sarıp sırtını duvara yasladı. Felix'in ellerini kavrayıp yukarıda birleştirecek iken küçüğünün acıyla inlemesi ile ayrılmak zorunda kalmışlardı. Nefes nefeselerken Hyunjin endişeyle sordu. Sanki hiç acımasızca insanlara işgence etmemiş gibi.
"Sorun ne?" az önceki öpüşmelerinin ardından gözlerini utançla farklı yerlere çevirdi.
"Elimi yakmıştım keki çıkarırken, seninle konuşurken kafamdan çıkmış. Nasıl hamur yoğurucam şimdi." sıkıntıyla üfleyince küçüğünün aklı dağıldığı için gülümsedi Hyunjin. Onu kaybetmek istemiyordu.
"Ben yoğururum? Ne yapıyoruz?" Felix gülerek Hyunjin'e baktı.
"Sen mi? Yumurta kıramayacak bir tip var sende." Hyunjin alayla gülümseyip konuştu.
"Sen öyle san."
...
"Yah Lix! Elime yapışıyo bu!" çocuk gibi mızmızlanırken Felix kıkırdayarak hem onu izliyor hemde kekin içini karıştırıyordu. elindekini bırakıp yanına gittinde tam arkasında durdu. Karşısındakinin uzun boyundan dolayı kafasını omzuna koyup kendi ellerini de tezgaha çıkardığında gülümsedi. Büyüğünün de gülümsediğine emindi.
"Çok su dökmüşsün çünkü. Bunu yatıştırmak için biraz un dökmem lazım." yanmayan eliyle biraz un alıp serpiştirip Hyunjin'in elini tutup hamura götürdüğünde mesajı alıp yavaşça yoğurmaya başladı.
"Neden bu mesleği seçtin?"
"Kafamı dağıtan tek şey bu. Birşeyler pişirmek ruhumu tazeliyor." büyüğünüm yanındaki ellerini beline sarıp kokusunu içine çekti. "Sen neden böyle bir yola saptın..?" haraketleri yavaşlayınca Felix eliyle hafifçe okşadı karnını.
"Kısmen babam yüzünden." omzundan başını kaldırıp şaşkınca sordu.
"Tehdit falan mı etti seni? Aman tanrım-"
"Annemi öldürdü. O 42 yaşında annemi öldürdü ben ise 18 yaşında annemin katili olan babamı." Felix'in okşayan eli durduğunda. "18 yaşımda annemin katili olan ve azdaha kız kardeşimin katili olacak adamın üzerine bir şarjör mermi boşalttım." yutkunup devam etti. "O günden sonra Minho ile küçük bir grup kurduk ve birinciliğe kadar geldi işte." Hamuru yoğurmaya devam ederken Felix böyle birşeye nasıl normalmiş gibi davranıyor diye geçirdi içinden. Kollarını sıkılaştırırken Hyunjin kıkırdadı.
"Ellerim kirli olmasaydı bende sana sıkıca sarılırdım miniğim fakat küçük bir civcive yardım ediyorum."
❁
❁
❁
Bikac saate aticam diyip gece yarisi atmamin soku🤭🤭
Chan onlar kotu tarafta derken ciddi degildi sadece boyle olacagini biliyordu
Siz yeni bolum istiosunuz ben useniorum harikayiz
NEYSEE GAYGAYY
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moonlight Sunrise
FanfictionHerşey bir gün Jisung'un, Mafya olan Minho'nun üstüne düşmesiyle ve ceketini temizleyip geri getirebileceğini teklif etmesiyle başladı.