"Ya bak cidden görüldüğü gibi değil-" ayağa kalkıp biraz uzaklaştı Jisung.
"Ne görüldüğü gibi değil oğlum, şu ceketi ilk ben aldığım için gelip bana abim kanser bir aya ölecek demedin mi?" Minho sorarcasına Jisung'a bakınca sahte olduğu belli olan şekilde gülümsedi.
"Ya ben ceketi yıkayıp iki beden küçülmesini sağlayınca sende o ceketi benden önce alınca hayali abim de bu işin tuzu biberi oldu." Seungmin ciddi misin der gibi Jisung'a bakıyordu.
"AY TUZU BİBERİ DİYO YA- bişey yok bişey yok bişey yok" Minho kıkırdayınca sinirle ona baktı ikisi.
"Ne gülüyosun!"
"Ne gülüyosun!"
"Ya bak bide benle aynı anda konuşuyor! Sincabımsı yaratık seni yolarım!"
"Aa sincap senin anandır asıl ben seni yolarım köpüş!" tam birbirlerine girecekken ikiside hissettikleri bedenle durdular.
"Bana bakın ya kavga etmeyin yada cafemden çıkın uzaklaşın öyle girin birbirinize."
"Offf aklımı karıştırdın sende Minho kalk diyorum gitmemiz lazım diyorum!" Minho kafa sallayıp ayağa kalkınca Hyunjin Felix'in burnunu sıkıp cafeden çıktı. Seungmin de peşinde gidince Minho konuştu.
"Bu kadar zahmet etmeseydin keşke, öbür ceketi getirseydin de kızmazdım. Çok sevmiyordum zaten." Jisung anlamazca baktı.
"Neden temizlemek isteyince kabul ettin o zaman?"
"Lavanta gibi kokuyorsun ve bende lavantaları severim. Bidaha kokunu duymak için seni görmem lazımdı. Ondan dolayı kabul ettim." Jisung kafa sallayınca cafenin kapısı açıldı ve herkes bağıran çocuğa baktı.
"MİNHO! GELİYOR MUSUN YOKSA BEN SACINDAN TUTUP SÜRÜKLİYİM Mİ SENİ!" Minho Jisung'a gülümseyip eğilnce aynısını iletti Jisung. Sonrasında zaten cafeden çıkıp arabaya bindi.
"Ne saçmaydı."
"Herzamanki gibi haklısın."
...
Akşam olmuş Felix evlerine Jeongin ve Chris'i davet etmişlerdi. Dördü de sanki uzun zamandır tanışıyorlarmış gibilerdi cidden.
Bir süre geçmiş Felix, Jeongin ve Chris konuşurken Jisung evin dışını çizmeye çalışıyordu. Fakar her kalem hamlesinden sonra bir silgi hamlesi dahil oluyordu.
"Jisung sencede çok yüklenmiyor musun. Aklına gelirse devam edersin."
"Haklısın Hyung." Salondaki büyük masadan kalkıp üstüne montunu geçirdi.
"Biraz yürüyüşe çıkacağım sorun olur mu?" hepsinden olmayacağına dair mırıltılar duyunca evden çıktı.
Hayatında ilk kez dış çizim yaparken bu kadar zorlanmıştı. Sebebi ise aklını dağıtan burnunun ucundaki kokuydu. Hayır geçiştirip kendini avutmuyordu. Bildiğiniz Minho denilen adamın saf portakal kokusuydu. O Felix'in cafesine geldip önüne oturduğunda ilk burnuna portakal kokusu çarpmıştı. Tam o an saatlerdir gelmeyen ilham gelmişti, fakat bu aşk değildi? etkilenmişti sanırım.
Düşüncelerden çıkıp etrafına baktıktan sonra bayağa ilerlediğini fark etti Jisung. Tam geri dönecek iken duydugu silah sesiyle olduğu yere çakıldı. Toparlanıp hızla arkasına dönüp sesin geldiği tarafa koştu. Biri vurulduysa onu ölüme terk edemezdi. Dar ara sokağın boş bir araziye çıkışına geldiğinde duvarın arkasına saklandı.
"Choi Soobin nerde?" tanıdık ses? Hemen yavaşça kafasını duvardan çıkardığında tanıdık sarı saçları gördü. Minho'nun yanındaki Hyunjin denen çocuktu, arkasında da keyifle onu izleyen Seungmin, Minho ve tanımadığı siyah saçlı kısa ama oldukça yapılı biri vardı.
"Bilmiyorum." hemen ardından yere baktığında aşırı narin gözüken pembe saçlı bir çocuk vardı. Hyunjin dişlerini sıkarak arasından 'hah' diye bir ses çıkarıp ayağını yerde dizleri üstüne çökmüş elleri arkasında bağlı çocuğun omzuna koyup yüzüne eğilirken aynı zamanda bastırmıştı.
"Bilmiyorsun öyle mi? Peki Soobin sevgilisinin acı çekmesini ne kadar uzaktan izleyip dayanabilir test edelim mi?" demesiyle ayağıyla çocuğu yere itmesi bir olmuştu. Ardından da karnına hızla bir tekme geçirdi. Çocuk yerde acıyla kıvranırken Hyunjin etrafında yavaşça dönerek bağırdı.
"Nerde o koca yürekli sevgilimin tek kılına bile zarar veremezsin diye diklenen Soobin! Çıksana ortaya piç!" ses çıkmayınca Hyunjin sırıtıp bir tekme atmaya daha hazırlandı yerdeki bedene. Fakat biri durdurdu onu.
"Onun canına zarar verecek bir hamle daha yaparsan ölünü taşırlar burdan Hwang." Minho 32 diş sırıtarak Hyunjin'in yanına doğru adımladı.
"Vay Soobin! Haber alamıyorduk senden uzun zamandır, bir pamuk şeker yüzünden mi bize selam verme kararı aldın? Alındım ben doğrusu." Minho çocuk gibi mızmızlanırken Soobin iç çekti.
"Ne sikim istiyorsunuz?" Seungmin yerdeki çocuğu saçından çekerek doğrultup başına silahın namlusunu dayadı.
"Ya banka hesabının bilgilerini bize verirsin, yada biricik sevgilin Yeonjun'u Tanrının kollarına." Bi süre sessiz kaldı Soobin, Seungmin'in tetiği çektiğini duyunca hızla konuştu.
"Tamam! Vereceğim, vereceğim ama ona birşey yapmayacaksın." zaferle hepsi gülümseyince başından beri konuşmayıp sessizce onları izleyen yapılı çocuk atladı lafa.
"Neymiş Soobincim. Bu meslekte aşka yer yokmuş dimi? Changbin demişti dersin diyecektim ki dememe gerek kalmadı." Jisung hızla duvara yaslanıp yere çöktü.
Bu iş derken neyi kast etti? Mafya falanlarmı? Bu adamla ne işleri vardı? Cidden neyin nesiydi bu silahlar?
Jisung içindeki huzursuzlukla hızla ayağa kalkıp eve koşmaya başladı..
❁
❁
❁
NOLUYO NOLUYOOO
cok dogaclama yaziorum bu kitabı kızmayın.
bu arada hic hyunlix yazmamisim nerdeyse
zahmet olcak yaziyim
NEYSE GAYGAYY
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moonlight Sunrise
FanfictionHerşey bir gün Jisung'un, Mafya olan Minho'nun üstüne düşmesiyle ve ceketini temizleyip geri getirebileceğini teklif etmesiyle başladı.