☀️⃤¹⁴

5.9K 677 315
                                    

"Soobin adı Felix. Kai kahve alma bahanesiyle öğrendi. Sanırım sevgililer? Hayır kanıtım var Felix denilen çocuğu öptü. Çektim. Beni görmedi hayır. Tamam görüşürüz." Kai ne dedi der gibi baktığında konuştu.

"Gidene kadar burdayız gözünü dahi ayırma Huening."

"Baş üstüne Beomgyu'cum sen ne yapacaksın he?" Beomgyu gülümseyip telefonunu gösterdi.

"Oyun oynica- Aptal ne yapabilirim bende izlicem!" göz devirip kafeye baktıklarında Hyunjin'in oraya baktığını gördüler. Tabiki Hyunjin çaktırmayarak yanındaki küçüğüne dönmüştü bile.

"Falzasıyla çalıştın bu gün." saatine bakıp devam etti. "Kapatalım mı artık güzelim?" Felix anlık gelen iltifat ile afallayıp birkaç saniye Hyunjin'e baksada çok geçmeden kafasını sallayıp önlüğünü çıkardı.

"Üzgünüm tüm gün burdaydın nerdeyse..." Hyunjin kıkırdadı ve Felix'in montunu alıp yavaşça giydirdi. Sonra da kendisininkini giymişti zaten.

"Sorun değil senden önemli değildi." gülümseyip konuştu.

"Tamamm, dışarda bekle beni geliyorum." Hyunjin kafa sallayıp dışarı çıktığında cebindeki paketten bir sigara çıkarmıştı. Günde bir kere falan içerlerdi genelde. Çakmağıyla yakıp zehiri içine çektiğinde biraz bekleyip dışarıya verdi dumanı. Etrafına bakındığında gördüğü şeyle gözlerini kıstı. Felix'e numarasını veren çocuk ve Beomgyu vardı, ne işleri vardı ki burda? Hyunjin konuşan ikili konuşmalarını bitirip ona baktığında hızla başını çevirdi ve tekrar çekti içine zehri. Tedirgin olmuştu Felix burdaydı sonuçta. Civcivi gelene kadar sigarasını bitirdiğinde içeriden gelen ile ona döndü gülümseyerek. O ise dışarı çıktığında anahtarla kapıyı kitlemiş öyle dönmüştü Hyunjin'e.

"Hadi gidelim!" heycanla konuşan küçüğüne gülümseyip arkada gizlendiklerini sanan ikiliye döndü. Kesin bazı olaylar dönüyordı burda.

...

"Woah, burayı nerden biliyorsun sen?"

"Aslında biryerden bilmiyorum hoşuna gidebilceğini düşündüm. Sen nerden biliyorsun?"

"Ben?-"

"Jisung-ah! Ne zamandır uğramıyordun Felix nasıl?- Ah bu yakışıklı beyefendi kim?"

"Ajumma-"

"Sonunda o çocuğu atlattın öyle mi? Sevindim yavrum ne alırdınız?" Minho sırıtırken yanlış anlaşılmanın verdiği tedirginlikle atladı Jisung.

"Ajumma sevgilim değil bir arkadaş."

"Hadi hadi yakışıyorsunuz." Jisung utançla başını masaya koyduğunda konuştu Minho.

"Efendim iki Buzlu Americano ve bir cheesecake." gülümseyip konuştu.

"Pekte beyfendi. Tamam hadi hadi utanma canım." Jisung'un saçlarını karıştırınca kafasını kaldırdı.

"Yah! Ajumma yapma şunu!" Gülümseyip sipharişleri hazırlamaya gidince Minho hariç heryere bakmaya başladı Jisung.

"Yakıştığımızım bende farkındaydım ama birinden duymak-" kaşlarını çatıp kafenin camlarından onları izleyen çocuğa baktı. Çok tanıdıktı fakat çıkaramıyordu.

"Bir sorun mu var?" Jisung tam arkasını dönecek iken konuştu.

"Hayır hayır, tanıdık birini gördüğümü sandım sorum değil." karşısındakinin gülümsemesini aldığında birdaha oraya tekrar baktı fakat yoktu. Sipharişleri gelince çok üstelemedi zaten.

"Neden bizle anlaştın?"

"Ailemin arsalarından biriydi, kafa dinlemek için biryer lazımdı. Sizi de önerdiler işte." Jisung gözlerini kısıp baktı.

"Bana hiç öyle gelmiyor ama neyse." Minho göz kırpınca göz devirdi Jisung.

"Yemek ister misin? Buranın cheesecakeleri güzel olur."

"Olabilir..." Jisung kafa sallayıp Minho'nun önündeki çatalı alıp batırdı. Sonra yavaşça büyüğüne eğildiğinde oda ona doğru eğildi ve ardından çatalı uzattı. Minho yavaşça çatalı ağzına aldığında gözlerini kaptmıştı. Bu görüntü Jisung'a çok tatlı gelsede Minho gözünü açtığında yakınlıklarını fark edip hızla yerine oturdu. Önündeki buzlu kahveyi diktiğinde büyüğü onun bu hallerine kıkırdamıştı sadece. İkisi de önündekileri bitirdiğinde kasada hesabı ödeyip kalktılar.

"Teşekkürler kahve için... O zaman görüşürüz?" Minho konuşmayı unutup karşısındakinin gözlerine daldığında Jisung cevap alamayacağını sanıp arkasını dömmüştü. Tam ilerlerken gözlerle iletişimi kesilen Minho hızla bileğini kavrayıp durdurdu onu.

"Yürüme ben bırakırım."

"Taxiye-"

"Sorun değil ben bırakırım." kafa sallayınca ikisi de arabaya bindi. İlk beş dakika konuşmasalar da Jisung dayanamayıp sormuştu.

"Affetmicek misin onu hiç?" tek kaşını kaldırıp baktı.

"Kimi?"

"Chan hyung'u." Minho derin bir nefes verip konuştu.

"Seungmin 4 kere daha denedi bunu..." Jisung ona bakarken. "Chan onu berbat bir şekilde terk ettiğinden beri hiç içten güldüğünü görmedim..." Jisung yavaşça ona döndüğümde devam etti "İlkinde yemek yediğini söylüyordu fakat hayır yemiyordu, kendini açlıktan öldürecekti Hyunjin bunu fark ettiğinde yerde baygındı. İkincisinde kendini serserilere bulaşıp dövdürmüştü belki acı başka bir yere yönelirse rahatlar diye fakat adamlardan biri omzuna bıçak saplayınca çıkarıp telefonuyla bizi bile aramadı kan kaybından ölecek iken yine Hyunjin buldu onu kanlar içinde..." Jisung yutkunduğunda oda yutkundu ve sinirle gülümseyip devam etti.

"Üçüncüsünde fazla içmiş ismini sorsak hatırlamayacağı bir durumda soluğu gittiğimiz barın terasında bulmuştu hiçbirimizin haberi yoktu tabi. Chan'ı aramış defalarca fakat telefonunda bir çağrının açıldığı gözüküyordu hiçbir zaman söylemedi bize neler olduğunu. O gün o çağrıdan birkaç dakika önce Hyunjin lavaboya gitmiş yüzünü yıkayacaktı. Yanlışlıkla terasa gidince görmüş onu. Kollarını iki yana açmış atlayacak şekilde. Yine kurtarmış Hyunjin onu o gün. Fakat fazla alkolden vücudu artık kaldırmadı sanırım(?) kendini Hyunjin'in kollarına bıraktı üçüncüye. Sonuncusu ise çok yakın Chan'ı gördüğü günün sabahı. Erken çıkmak zorunda kalmıştım o gün fakat Changbin ve Hyunjin evdeydi. Hyunjin seslenmiş cevap gelmeyince girmeye çalışmış fakat olmamış açılmamış kapı. Kırmış Changbin bir şekilde ama yüksek hap kullanımından midesini yıkadılar işte." Jisung büyüğünün düşen yüzünü görünce konuşmak için ağzını araladı fakat sesi çıkmadan susmak zorunda kaldı.

"Affetmem çok zor onu. Evet bu meslekte aşka yer yok fakat böyle bir şekilde bırakmamalıydı bizi özellikle Seungmin'i"

"Sizi çok seviyor eminim-"

"İnanmıyorum sevgisine-"

"Dile getirdiği birşey değil ki öğrendiğimizden beri üç kelimeden üçü de sizsiniz..." Minho buruk bir gülümsemeyle arabayı durdurdu ve Jisung'a baktı.

"Görüşürüz Han." Jisung kafa sallarken birşey hatırlayıp dönmek istemiş ama tam yanağına konacak dudaklar kendi dudağına değmesi ile dondup kaldı. Aynı şekilde Minho da beklemediği için birbirlerine baka kalmışlardı dudakları birleşik iken. Hızla geriye çekilip konuştu.

"Özür dilerim! Birşey demek için dönmüşt-" cümlesini bölen Minho'nun bir elini yanağında hissedip geri o dolgun dudaklara çekilmesiydi.

AYAY SELAMMM

Pov yazari olunca binbir Fic fikri oluo kafayi yicem

Olay cikarcam gorursunuz siz toz pembe ne boyle yani

NEYSE GAYGAYY

Moonlight Sunrise Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin