"Ne yani şimdi hapse mi atılacağız? Ama-" Jisung hızla arkadaşının sözünü kesip konuştu.
"Ne demek şikayetçiler ya! Biz onlardan şikayetçiyiz!" komiser sakince nefes vermeye çalışıp konuştu.
"Hayır Bay Lee hapse atılmayacaksınız bikaç gün göz altında kalırsınız sonrasında mahkemede para cezasına çarpıtılıp muaf olursunuz. Ayrıca Bay Han şikayetçi olabilecek bir durumunuz yok. Darp edilen iki kişinin de her tarafında tırnak ve ısırık izi var." göz devirdi.
"Ya onlar bizim taçlarımıza laf atmasalardı olmazdı bunlar, hem bende sözlü zorbalıktan şikayetçi olurum! Ayrıca darp ne be? Sanki biryerlerini yamultup kırdık!" komiser bıkkınlıkla ayağa kalktı.
"Olursunuz Bay Han, olursunuz. İzninizle çıkıyorum, avukatlarınızla görüşme hakkınız var. Sonra tekrar görüşürüz." kapanan kapı ile ağzını bir karış açtı Jisung.
"Hayır hapse girmek için çok gencim!Ayrıca yarına bitirmem gereken bir proje var.. Çıkarın beni buradan amına koyayım!" açılan kapıyla ikisi de oraya döndü.
"Yürüyün." polis'in konuştuklarıyla Felix 'hı' gibi bir nidada bulundu. "E hadi ama sizi mi bekleyeceğim?" ikisi de yavaşça odadan çıkıp polisi takip ettiler. Nezarethane'ye geldiklerinde ikisini de bir bölmeye bırakıp çıkmıştı.
"Şaka gibi çıldırıcam!"
"Tamam sakin olalım.. Chaeryeong'a haber verdim zaten. Bizi burdan hemen çıkarır." sesinin aksine gergince tırnağını yiyen Felix'e döndü Jisung.
"Chaeryeong'dan önce Hyunjin ve Minho gelir güzelim merak etme sen. Otur şuraya."
...
Duydukları kapı sesiyle başlarını kaldırdı ikili. Polis demir parmaklıklara gelip anahtarı içine soktu.
"Serbestsiniz." Felix heycanla ayağa kalkıp Jisung'un elinden çekerek koştu. Kapıda gördüğü silüet ile anlık duraksasa da elini çekip bu sefer hızla ona koşmuştu.
"Hyun!"
Kucağına doğru zıpladığında ise Hyunjin ince belinden tutup düşmesini engellemişti. Zaten koala gibiydi şu an.
"Bebeğim? Neden burdasınız bakayım siz?" Jisung sevgilisine sarılmadan önce konuştu.
"İki tane yavşak taçlarımıza laf attı. Neymiş çok çocukçaymış. Küçük çocuklar bile takmazmış bunları. Sanki 40 yaşındalardı Min! Görseydin saçını başını yolucaktım-"
"Yoldun zaten gerizekalı. Senin yüzünden iki saattir Jeongin'im yalnız. Nasıl yorulmuştur bebeğim."
"Changbin yanında düşünmene gerek yok güzelim. Hadi gidelim."
"Hayır!" Jisung'un bağırmasıyla üçüde ona bakmıştı. "Daha o ikisiyle işim bitmedi benim!" aralarından koşup gidecek iken Minho hızla belinden tutup sırtına almıştı küçüğünü. "Yah! Minho bıraksana. Gidip parçalicam yüzlerini!" Minho sırıtmaya başladığında Jisung'un duyabileceyi bir tında konuştu.
"Gittikçe aynı bana benziyorsun sanki hm?"
"İmdat, sapık var!"
Arabaya ilerlemişler ve kucaklarındaki sevgililerini arka koltuğa bırakıp öne oturmuşlardı.
"Seungmin ne yapmış?"
"Bilmiyorum işi bitince arar. O herifin kaçma ihtimali bile yok." Minho saatine baktı.
"Tek gitmesine izin vermese miydik? Mingi bu, herşeyi yapabilir." kendisine seslenen Jisung ile arkasını döndü.
"Mingi kim?" Minho tam ağzını açacaktı ki Hyunjin'in ve kendi telefonuna gelen mesajla gözleri o tarafa kaymıştı. Seungmin S.O.S'ini çalıştırmıştı ve acil durumda kayıtlı olan Minho, Hyunjin ve tabiki Changbin'e de aynı anda mesaj gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moonlight Sunrise
FanfictionHerşey bir gün Jisung'un, Mafya olan Minho'nun üstüne düşmesiyle ve ceketini temizleyip geri getirebileceğini teklif etmesiyle başladı.