Eve girdiklerinde iki arkadaş doğrudan odalarına üstlerini değiştirmeye gitmişti. Chan evlerini zaten biliyordu vede zorla evlerine gelen dörtlü ile hyunglarını yanlız bırakmalıydılar. Bir süre oyalandıktan sonra aşağıya geri inmişlerdi. Fakat karşılaştıkları şey gülümseyerek konuşan eski beş arkadaşdı. Bölmek istemeyip bitene kadar mutfakta içecek ve atıştırmalık hazırlayıp salona girdiler.
"Chan hyung sizi içli içli anlatırken benim içim gidiyordu sonunda be." Jisung elindekileri bırakıp koltuğa oturduğunda Felix de aynı şekilde yanına oturmak için haraketlendi. Fakat kapının tıklatılması ile yönünü o tarafa çevirdi. Arkasından gelen Hyunjin'i fark edince de bağırdı.
"Otursana be! Sanki ölücem." kapıyı açıp önündeki korkmuş çocuğa baktı. "Jeongin noldu?" yutkunup konuştu.
"Abim birşeyler geveledi telefonda ama emin olmak istedim." hızla içeriye girip evde kimse olmadığını düşündüğü için karşısına ilk çıkana sıkıca sarıldı. "Tanrım iyisin, çok korktum... Hyung neden sarılmıyorsun?" sarıldığı kişinin kokusu farklı olunca kaşlarını çatıp gözlerini açtı. Hayır bu abisinin kolları değildi. Sanki biraz daha yapılıydı? Anında geri çekildiğinde gördüğü bedenle çığlık attı. "FELIX HYUNG ABIMIN ESKİ ARKADAŞLARININ SİZİ ESİR ALDIĞINI NEDEN SÖYLEMEDİN İMDAT!" görüş açısına giren abisinin üstüne atlayıp sıkıca sarıldı. "Hyung ne istiyorlar? Para istiyorlarsa hepsini ver! Ölmek istemiyorum. " zarzor ciddi kalan yedi kişi kahkaha atmaya başladığında abisinin omzundan kafasını kaldırdı. Gizlice dürtmeye çalışsa da herkes görüp daha fazla gülmeye başlamıştı. "Hyunglar niye alay ediyorsunuz ya!" Jisung hemen role girip kafasını oynadığı ellerine indirdi.
"Jeongin... Konu para değil. Konu sensin." anlamsızca baktı hyunglarına.
"Ben mi? Neden ben... Beni nerden tanıyorlar ki." Felix de gözlerini çabucak doldurmuştu bile.
"Abine bir seçim sundular, ya seni verecekti yada... evdeki yeşil dosyayı." Jeongin'in gözleri kocaman açıldı ve abisine baktı. Yavaşça üstünden kalktı ve konuştu.
"Filmlerdeki gibi beni mi vericeksin yani?" Jeongin'in gözleri diğerlerine göre cidden dolmuştu.
"Üzgünüm bebeğim ama biliyorsun..." abisinim gözlerindeki inandırıcı bakış yüzünden ilk damlası yanağından süzülmüştü. Gülmemek için didinen Felix ve Jisung her an patlayabilirdi. Changbin Jeongin'e yaklaşıp gözlerini sildi.
"Ya çocuğu niye ağlatıyorsunuz amına koyayım." gözü dolan Changbin hepsinin patlaması için son andı. Altısı da seslice gülerken Jeongin sinirleri bozulduğu için Changbin'in omzunda sarılarak ağlıyordu. Chan gülmeyi bırakıp Changbin'in omzunda ağlayan bebeğini kucağına aldı.
"Saçmalama Jeongin asla böyle birşey yapmam."
"Sus hain! Annemlere söyliyim de Chaeyeong teyzem boğsun seni pislik herif indir beni!" Chan ciddileşip Jeongine baktığında dediği şeyler idrak etmişti.
"Ne zamandan beri gerek büyüklerimizle veya küçüklerimizle böyle konuşuyoruz Jeongin hm?"
"Şu andan beri." Chan gamzelerini belli ederek gülüp Jeongin'in burnunu sıktığında Felix'in gözleri Seungmin'e kaydı. Hayatındaki en mükemmel manzarayı izliyor gibi görünüyordu.
...
Jisung günün haraketliliği yüzüden buğlaşan seslerle unuttuğu ilaçlarını içmediğini fark etti. Birazdan geleceğini söyleyip üst kattaki odasına çıktı. Komodinin ilk çekmecesindeki ilaçlarından alıp ağzını açacaktı ki elindeki kutu hızla ve zarifçe çekilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moonlight Sunrise
FanfictionHerşey bir gün Jisung'un, Mafya olan Minho'nun üstüne düşmesiyle ve ceketini temizleyip geri getirebileceğini teklif etmesiyle başladı.