Rüveyda 15 yaşına girmiş, boyu uzun ,beli ince ,kumral saçları artık başına oyalı yazma takılı,yeşil gözleri ışıl ışıl etrafa bakıyordu.Tarlaya gidince köyün gençleri ardı sıra bakardı annemi görücü göndereceğim diye akşam eve gidip konuyu ailesine açan bir çok genç ailesinden hayır haberi alır.
O gençlerden biri de Ömer'di.Ömer kara kaşlı kara gözlü, efendi kendi işinde gücünde 23 yaşında bir gençti,Rüveyda onun çocukluk arkadaşıydı, çocukken kimse kolsuz ,öksüz diye onunla oyun oynamaz konuşmazdı ama Ömer hep Rüveyda'ya destek olur onunla konuşur oyun oynardı.Üzülme küçük kız onlar senin güzel kalbini bilmiyor elin olmasa ne olacak sen tek ellede her işin üstesinden geliyorsun.Daha o zamanlar da aklına yüreğine yazmıştı Rüveyda'yı, 20 yaşında askere gidince aklı hep köyünde Rüveyda'sında kalmıştı, ailesine mektup yazınca sırf Rüveyda'dan haber almak için köyden herkesi soruyordu, ailesi bazen yazıyordu durumu bazen yazmıyordu.
Askerden ilk döndüğü gün Rüveyda'nın tarlasının önünden geçti, ilk gözlerim sevdiğimi görsün,şimdi 15 yaşına gelmiş olmalıydı acaba çok değişmişmiydi,onu zaten gözlerinden hemen tanırdı,tarlanın etrafında 3 tur atıp dolaştı ama beklediği yoktu.Evleri zaten karşı karşıyaydı eve gitmeye karar verdi.Evine gidince annesi Mihriban "Ömer oğlum" seslenerek çığlık atınca Rüveyda merakla dama(balkona)çıkınca;"ne oldu Mihriban teyze Ömer abiden haber mi var?"
Ömer içi burkularak gözlerini yukarıya kaldırdı, sevdiği kızı 18 ay sonra ilk defa görüyordu, yarrabi nasılda güzel olmuş baharda açan çiçek gibi ,sen ömrüne ömür kat ,yanıma yoldaş et diye dua ederken.
Annesi Mihriban "geldi geldi Ömerim geldi Rüveyda kızım."
"Ömer abin askerliğini vatan görevini bitirip geldi çok şükür."
"Çok şükür teyzem gözün aydın."
"Ömer ne abisi anne nerden abisi oluyorum, neden böyle konuşuyorsun."
8 yaş büyüksün ya oğlum az mı abilik yaptın yavrucuğa, şimdi büyüdü diye unuttun mu?Ben unutmadım sen onun abisi sayılırsın."
Annesi ilk günden olacakları sezmiş, keskin bir bıçak gibi başlamadan bu ilişkiyi kesip atmıştı.
Mihriban oğlunun askerden geldikten sonra hep cam kenarında oturup gözlerinin Rüveyda'nın evinde olduğunu fark edince,hayırdır oğul gözlerini yoldan ayırmazsın bir beklediğin var ise söyle anana gider isteriz.Çok şükür durumumuz ,malımız ,imkanımız seni başgöz etmeye yeter de artar bile.
"Essah mı ana(gerçekten mi annne)."
"Essah tabi seni mi üzelim.Askerde sevdiğin biri mi oldu onu mu düşünüyorsun."
"Hayır anne."
Ne peki seni böyle düşünceye salan,bana anlatamazsan babana anlat derdini."
"Sevdiğim karşı evdedir."
"Karşı ev mi? Bana sakın Rüveyda deme."
"Rüveyda desem olmaz mı?Evet beklediğim yıllardır Sevdiğim kız odur."
"Olmaz ,asla olmaz,ölümü çiğnersin eğer onunla evlenirsen."
"Ana etme kurbanın olayım neden beni üzersin,kızın bir yanlışını mı gördün?Söyle bileyim o vakit vaz geçeyim başka birisi mi var konuştuğu, o öyle bir kız değildi ama insanlık belli olmaz."
Asla kızın namusuna ,edebine laf edemem yukarıda Allah şahit laf edersem aynı dakika da Allah cezamı verir.O bir melek ,saf ,temiz,masum."
"Neden olmaz peki.Eli sakat diye mi?Belki bende askerde gazi olup ,sakat kalacaktım nerden bileceğiz bunu,sakat diye hor görme ne olur."
Sakat evet ama en büyük sebep üvey annesidir.Ben o kadınla komşu iken bile anlaşamıyorum, birde onu dünür yapamam asla olmaz gönlüne bir taş basıp unut gitsin,Rüveyda dan daha güzel kız bulacağım sana söz."
"Annem etme,eyleme beni bu sevdadan ayrı koyma ben yıllardır bu günü hayal edip yaşadım, dünyanın en güzel kızını da bulsanız ben onu sevmem ,benim gözümde onun yerı ayrıdır, askerde bile her dakika aklımdaydı.Bir gece nöbette uyumuştum Rüveyda gelip beni uyandırdı kalk çabuk görevin bitmedi dedi,uyandım 10 dakika sonra karakola bomba atıldı beni o kurtardı."
"Rüya işte takılma rüya takma kafana."
"Annem güzel Annem ben Rüveyda'yı çok ama çok seviyorum ne olur inat etmeyin yarın gidip isteyelim."
Bak oğlum üvey annesi kimseyi beğenmez köyden kaç kişi talip oldu talip olanlardan yüksek başlık paraları,arsalar istedi.Babası hiçbir sıkıntı yaşatmamış giden görücülere ama üvey annesi hep küçük görme, kötü davranmış.Kızımız ağa torunu öyle ucuza mı gidecek diye söyleniyormuş.Bizim onun gözünü doyuracak kadar malımız mülkümüz yoktur, söyleyeceği laflar ağır gelirde üzülürsün sana kıyamam ben oğlum."
Olsun anne sen razı olda Allah kerimdir.Belkide insafa gelirler belli olmaz Rüveyda'nın beni sevdiğini bilsem bana evet diyeceğini bilsem kaçırmaya bile razıyım.
Mihriban gülerek, ey oğul beni güldürdün Allah da seni bir ömür güldürsün inşallah.Kim sana kaçacak Rüveyda mı?Zavallı kız öyle bir huyu yoktur başını asla yerden kaldırmaz yolda yürürken, sanki suç işlemiş de utanır gibi saklar gözlerini herkesten, o çok narin ,ince ,saf,temiz bir kız dilerim Allahtan hep mutlu olsun."
Canım anam oğluna da kıyamazmış,bak işte o öksüz kız ne yapsın ne sıkıntılar çekti de kimselere bildirmedi,onu o zulüm gördüğü evden kurtarmak çok büyük sevaptır anam."
Ömeri arkadaşları akşam Elazığ'ın en güzel konağında kürsübaşı dinlemeye götürdüler.Genelde kışın yakılan kürsü yaz geceleri de eğlenmek,sohbet için etrafında oturulurdu.Kış aylarında etrafı kürsülülerden oluşan mangal gibi sobanın üzerine büyükçe yorgan örtülür,yorganın üzerine tepsi(siniler) içinde çeşitli meyve,çerez, bastık (pestil),orcik ,şerbet,meyve suyu gibi yiyecek ve içecekler bulunur sabahlara kadar müzik eşliğinde, gençler arasinda dertleşme,sohbet yaşanırdı.Ömer söylenen müziklere fazla dertli tepkiler verdiğini gören en yakın arkadaşı Oğuz,"neyin var kardeşim sanki Karadeniz de gemilerin batmış nedir seni bu kadar efkâra salan."
Ömer olup biteni, can kardeşi arkadaşına anlattı.
"Üzülme sana vermeyeceklerde kime verecekler,bu köyde senden daha iyisini bulamazlar.Ama bunun ilerisini de düşün kızın bir eli yok ileride sakın iş yapamazsa ,yada yemek yapamazsa en ufak sorunda sıkıntı yaşatmayasınız."
"Öyle olur mu ben sorununu biliyorum,küçükken onunla kimse konuşmaz ondan canavar görmüş gibi kaçanlar varken onu kaç defa çamurdan çıkardığımı hatırlamıyorum.Hepimiz bir engelli adayı değilmiyiz, önemli olan kalbimiz,merhemetimiz engelli olmasın."
Yarın akşam Mihriban kocası Lütfü ve oğlu Ömer ile Rüveyda'nın evine gittiler.Bir buket çiçek ve çikolata ile kızı istedi Lütfü efendi.
Kasım efendi sizden iyisini mi bulacak ben veririm ama hanıma kıza sa sormam icab eder,Rüveyda kahveleri dağıttı kesik olan koluna üşüdüğü için çorap takıyordu.Tek eliyle öylede hamarattı.Kahveyi dağıtınca Ömer ile göz göze geldi,Ömer sevdiğine gülümsedi,Rüveyda'nın yeşil gözbebeklerinin içinde kendisini görünce bir daha gülümsedi.Rüveyda da ona gülümseyip mutfağa gitti içten içten çocukken kendisine en zor anlarında yardım eden Ömer abisine sevdalıymış ama kalbi sevda bilmediği için halen daha Ömer abi beni yine kurtarmaya geldi diye kendi kendine gülüyor konuşuyordu.
Kadriye hoş geldiniz ,sefa verdiniz lakin bizim kızımız küçüktür, bilirsiniz bir kaza geçirdi ve teki eli yok o iş falan yapamaz,siz varın kendinize uygun birisini bulun.
Mihriban biz onun elide koluda oluruz komşum görüyorum ben Rüveyda ne kadar zor işleri yaptığını ben karşı evden şahit oluyorum üzülme ben ona hep yardım ederim."
Olmaz dedim olmaz,onu başkaları da istedi vermedim.Benim başka düşüncelerim var.
Lütfü komşu ne düşüncen varsa söyle bizde bilelim,yazıktır bu garibana çektirdiğin sıkıntıyı tüm köy hatta tüm ilçe biliyor."
Kardeşi küçük ona bakıp büyütecek, ona evlenemek falan yok ,daha kendisi çocuk bu iş burda kapandı bir daha bunun için kapıma gelmeyin uğur ola.
Ömer aklıma kalbime yazdım onu unutamam dedikçe eriyordu.Ana yüreği oğlunun bu durumuna üzülüyordu oğluna başka evlenecek kızlar arıyordu,Ömer boşuna kimsenin günahına girme anne ben kalbime gömdüm sevdamı kimseyi sevemem ondan başka o başkaydı hep de yeri ayrı kalacak.
Rüveyda'nın talipleri çoğalmıştı hepsi eli boş dönüyordu.
Günlerden bir gün uzak bir köyden görücü gelir.Gelen insanlardan belliydi durumları yerinde zengin oldukları.
45 yaşında bir adam ve 35 yaşında bir kadın kapılarını çaldı,kapıyı Kadriye açtı oo Ağam kimler gelmiş buyurun buyurun İçeriye seslenerek kızım gülüm Rüveydam bize kahve yap diyerek seslendi.
Rüveyda kahveleri yapıp getirip ikram etti ama nedense bu gelenleri hiç ama hiç sevmemişti ,bu gelen insanlar çok soğuk hiç evimize gelen diğer insanlara benzemiyorlar,soğuk, acımasız bir havaları vardı.Acaba oğulları nasıldı anne ve babası böyle soğuk ise oğulları da mutlaka onlara benzemiştir."
Kadın Sakine "Kadriye hanım sebebi ziyaretimizi biliyorsunuz."
Kahve ile içeriye giren Rüveyda'yı gören Kaya maşallah maşallah söyleyerek Rüveyda'yı başından başlayıp ayaklarına kadar bakıp inceliyordu,kahveyi alırken gözlerini içine bakmak istedi ama Rüveyda yere bakıyor,ona asla taviz vermiyordu.
Sakine eli bilekten yok demek neyse iş yapalir demiştiniz, pek işimiz yok zaten rahat edecek kendisi baba evinden çok rahat edecek."
"Kaya Allahın emri peygamberin kavliyle kızınızı kendime istiyorum Kasım efendi ne dersin."
Ağam sizden iyisini bulacak değiliz lakin kızım çok küçüktür daha 15 yaşında, görüyorsunuz elide yoktur,sakattır.Sizin gibi bir ağaya yarım sakat bir hanım olmaz siz varın size denk birini bulun. "
Kasım kasım benim hiç sözümün ikilendiği görülmüş, duyulmuş değildir,ama güzel kızının hatırı için size yedi gün düşünme süresi veriyorum.Beni gayet iyi bilir tanırsınız memleketin en zengin ağasıyım ben karar verdim mi bu iş bitmiştir ama dedim ya güzel kızının hatırına susacağım,istesem şimdi alır giderim kızını ama istemiyorum."
Rüveyda olanları yan odada duyuyor,hıçkırıkla ağlıyordu onlar gidince baba ne olursun beni o adama verme o adam senden bile yaşlı dedem yaşında beni kurban etme baba.Ben oğluna isteyecek sanırken o kendisine istedi olmaz babam.Bu yaşa kadar babalık yapmadın şimdi arkamda dur baba,Eğer verirsen canıma kıyarım Allah şahidim olsun."
İnan ki biraz daha yaşın büyük olsaydı verirdim ama üzülme vermeyeceğim.
Kadriye" üzülme sen 2 gün gidip Halide ananende kal üzüldün olanları unut."
Olanları anannesi Halideye anlatan Rüveyda olmaz kızım kimse seni veremez ben engel olurum cevabını alınca bir çocuk sevinci kapladı yüreğini, 15 yaş evet zaten o bir çocuktu ama kızların çocukluğu 10 yaşına kadar yapmasına izin veriliyordu,Rüveyda'nın ve tüm kızların çocukluğunu yaşama hakları ellerinden alınıp çocuk gelin,çocuk anne olmaları sağlanıyordu ne acı ama gerçek bir hayat.
Halide tüm mal varlığını vasiyet hazırlayıp bir tane torununa bıraktı.Mahsuna ben ölürsem eğer bu vasiyetimi yerine getir olur mu kardeşim, kızımın emanetini ben koruyamadım belki malım mülküm korur."
Tamam hanım Ağam merak etme, Allah sana uzun ömürler nasip etsin inşallah gerek kalmaz ben avukata belgelerini teslim edeceğim.
Halide karşısına torunu Rüveyda'yı alıp onunla konuşmaya sohbet etmeye başladı.
Bak güzel Rüveydam sen bana güzel kızımın emanetisin,sana bugüne kadar neler anlatıldı yada neler saklandı bilmiyorum ama ben 1.şahit olarak annenin hayatını sana anlatacağım, hani hep bana annenin Baban ile nasıl evlendiğini sorardın ben sana zamanı gelince diye anlatırdım.Anneni dinlemeyi küçüklükten beri severdin ,sana nini gibi gelirdi onu dinlemek huzur bulur hemen uyurdun.
Annen 16 yaşında iken Baban Kasım onu görüp beğenmiş biz önce vermedik,sonra araya büyük dedemizin kırmadıği birisi girdi ve Halimem evlendi.Allah şahit ben asla istemedim o aileye gelin gitmesine ve baban ile evlenmesine ama benimde elimden gelen birşey yoktu.Beni de zamanında 15 yaşında dedene verdiler.Kızların itiraz etme,konuşma hakkı yoktur.Ataları ne karar verdiyse ona uymak zorundadır, bende annende buna uyduk ,annen buna çok direndi geceler boyu ağladı, hastalandı ama sonuç değişmedi.
Kızlar annelerinin kaderini yaşarmış.Benim kaderimi kızım yaşadı ama kızım hayatta yok ,şimdi Halime'nin kaderini sen yaşıyorsun.Annen babanı hiç sevmedi, sevemeye çalışsa bile sevemedi, gönül bir defa razı olmadı mı?önüne istersen Hazar baba dağı kadar altın ser yinede razı gelmez.Annen çok acı çekmiş ama bize hiçbir zaman söylemedi, hissetirmedi.Vicdan azabı nedir bilir misin?deden her gece annen öldükten sonra teheccüt namazı kılıp Allahtan af diledi.Allah affetse biliyorum annen bizi asla affetmeyecek.Hiç mi mutlu olmadı annen ,oldu elbet seni kucağına alınca tüm sıkıntılarım bitti sanki anne öyle huzurluyum ,öyle mutluyum ki yavrum artık benim sığınağım diyordu.
Gözlerindeki yaşları silerken,annen kolunda yanık izi vardı çok sordum söylemedi, öldükten sonra duydum çocuk doğmadığı için koluna sıcak demir basmıştı baban,Hocalık boş kızım o imamlığı iş olarak görüyordu, gerçek manada kalbinde iman olan asla bu eziyetler yapmaz yapana da mani olur.
Belki annen babanı çok sevse ,ikiside mutlu olurmuydu bilmiyorum, kader mi yazgı mi bilmiyorum ama kızım çok çekti.Çocukken gözlerinin içi gülerdi, evleneceğini öğrendiği zamana ilk önce gözlerindeki gülücük öldü, ilk o gün anladım kızımın bu evlilik sonu olacak, ama elim kolum bağlıydı.Kızıma sebep olan kim varsa dilerim cehennemde cayır cayır yansın.
Sana gelince asla seni kızımın kaderine mahkum etmeyeceğim ben bu düzeni bozacağım çocuk gelinler olmayacak artık bu benim sonum bile olsa buna engel olacağım,sen istemediğin zaman kimse seni evlendiremeyecek.Seni şehire okula göndereceğim okuyup öğretmen olacaksın, insanların bu cahillikten çocukları evlendirmekten vazgeçirmeye çalışacağız belki ilerde yüksek bir mevki olur herkes kadın olarak seni takdir eder.
Ben evlenmek istemiyorum anane,canıma kıyarım dedim benimle alay ettiler.Ben oyuncaklarıyla oynayan bir çocuğun neden çocuklardan zorla evlenmeleri isteniyor hemde bizden yaşça büyük adamlar ile evlenmek zorundamıyız?
Neden küçük gelin seçilir bilir misin?"Ağaç yaşken eğilir."diye bir atasözü var.Ağaç yaş iken istediğin yöne doğru büküp yön verebilirsin,ama yaşlanmış bir ağaca ne yaparsan yap yön veremezsin ,o ağaç elinde parçalanıp kırılır.insanlar bundan ötürü küçük gelin alıp evinin örf ,adet,geleneklerini öğretmek ve aileye daha çok ısınması ve bağının sadık olması için küçük gelin almaya başladılar ama bilemediler ki yaş ile alakalı değildi bu durum insanın yaşı kaç olursa olsun için seni sevip ,benimsemedikten sonra istediğin kadar küçük yaşta evlendir bir hayır görmezsin,tıpkı annen ve baban gibi ikisininde hayatı heba oldu bir hiç uğruna."
Dizime yasladığın başını, saçlarını şuanda severken aklıma annen geldi ben hiç onu dizime yatırıp sevemedim, ayıp dediler ,günah dediler,doya doya ölemedim onu.Yüzünde, saçların da ,gözlerinde aynı annen inşallah kaderin ona benzemeyecek.Sen bile bu küçük yaşında neler çektin elin gitti,gözün zarar gördü.
"Biz başaramadık iyi bir anne baba olmayı başaramadık...."2 gün sonra Rüveyda baba evine dönünce evde yeni eşyalar,çeyiz bohcalarını bulunca üvey annesi Kadriye'ye "abla bunlar nedir,bu eşyalar nedir?"
"Baban akşam gelince herşeyi öğrenirsin."
Olacakları anlayan Rüveyda evin damına çıkıp hıçkıra hıçkıra ağladı, öyle ağlıyordu ki görenler evden cenaze çıktığını sanacaktı.Rüveyda damda ağlarken karşı evde Ömer onu perdenin ardından izleyip oda orda ağlıyor bir yandan da sevdiğini şiir besteliyordu.Annesi Mihriban oğul neden ağlarsın sen ağlama bir yolu bulunur unutursun yazık oldu kıza zavallı doğduğundan beri asla yüzü gülmedi."
Annem güzel annem kaçırsam Rüveyda'yı kabul eder misin ?onu gelinin bir kızın sayar mısın?"
Ah benim güzel oğlum kaçırmak çözüm mü,kaçtığınız dakika Kaya ağa hem sizleri hemde sizin tüm ailelerinizi yedi ceddinizi ortadan kaldırır,kader diyip boyun eğmekten başka çare var mı? Hem belki de daha çok seveceğin mutlu olacağın bir kız bulacağız inan ki Rüveyda'nın durumuna herkesten çok ben yanıyorum.Çocukken kanlar içinde komşular ile onu bulmuştuk o durumu aklımdan bir dakika bile geçmiyor, ömür geçti gitti ama yaşananlar baki kalıyor."
Kasım Akşam eve gelince kızının eline Elazığ işlemeli bindallıyı verip bu senin gelinliğin perşembe gecesi nikahın var,pazar günü de düğünün var.
Baba hani beni vermeyecektin.Söz vermiştin bana baba,o dama senden bile büyük bu yaşa kadar nasıl olmuşta evlenmemiş,beni ateşlere atma,al bu diğer elimi de sen kes gıkım (sesim )çıkmaz,kıyma bana baba yalvarırım.
"Kalk ben sana Allahtan başkasının önünde eğilmeyiz demedim mi?.Senin kilon kadar bize altın verecekler,yanında 500 dönüm Arazi verecek senin gibi sakat bir kız bu kadar mal etti nasıl vermeyeyim, köyden gelen gençlerin hangisi böyle bir şey verdi de ben seni onlara vermedim."
Baba ben mal değilim yapma etme satıyorsun beni ben senin kızınım annem olsa böyle olmazdı o beni korurdu."
Sus annen yok artık.Ben bir söz verdim ve perşembe nikahın var evlenince eşin ile ilgili herşeyi öğrenirsin."
"Ömrümün baharını yaşamama izin vermediniz,çocukluğum bebekliğim hep zorluk içinde geçti, ha burda kalıp hergün ölmüşüm ha evlenip orda ölmüşüm bir anlamı yok benim için bahar olan ömrümü kışa çevirdiniz kabul sizin dediğiniz olsun...."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüveyda
Fiction généraleGüzeller güzeli öksüz Rüveydanın yaşam mücadelesi. Zevkle okuyup bana destek olmanız dileğiyle sevgiler...