12.bömüm:Baba evini ziyaret.

441 12 0
                                    

Baba evine giderken yolda önce annesi Halime'nin mezarına uğradılar.Kara topraklarını avuçlarının içine alıp parmaklarının arasından dökülmeye başlamasını izledikten sonra,Ah !annem benim güzel annem,küçük yavrun öpmeye kıyamadığın yavrun geldi.Sen yoksun ya ne sığınacak bir kucağım nede sığınacak bir yurdum kaldı,öksüz Rüveydan denizde alabora olmuş bir gemi gibi ,limana bir türlü varamıyor.Çektiğim acılı hayattan kimse anlamıyor, herkesin karanlığı içinde saklı,benim karanlığım yanlızlık, öksüzlük, boynubüküklük.
Şimdi yanımda olsaydın beni korur muydun?Yoksa sende babam gibi hemen elsiz kızından kurtulur muydun?Ben biliyorum annem sen tüm zorluklara rağmen beni korurdun.Halide ninem kızlar annelerinin kaderini yaşar derdi bana hep ben senin kaderini yaşamak istemiyorum annem.Göz yaşları toprağı ıslatmıştı.Yanında bulunan kocası Kaya ağa da Göz yaşlarına hakim olamıyordu.Rüveyda'nın omuzuna dokunup yeter ağlamakla eline geçen birşey yok kendini daha fazla üzme hadi vedalaş annen ile gidelim.
Kaya'nın sesiyle irkilip başını kara topraktan kaldırdı.Oturmaktan kasılmış dizlerine tek eliyle destek verip yerinden kalktı.
Otomobil ile evlerinin sokağının başına gelince evinden nasıl ayrıldığı anannesi Halide'nin çok mücadele verdiğini hatırladı gözlerinden akan yaşları sildi.Evine gelince çocukken bir kaç defa aşağıya itildiği merdivenden yukarıya çıkarken sanki ölüme giden kurbanlık koyun gibi hissediyordu,kalbi herzamankinden hızlı atıyor.Kuş olsa bu çırpınmaya can verirdi.Mavi kapıyı açtı odaya girdi,babası Kasım pencerenin önünde makatın (tahtadan yapılmış koltuk üzerinde döşek ve minderler bulunurdu.)üzerinde oturmuş kızının yanında Kaya agayı görünce ayağa kalktı evet kendisinden küçüktü ama o bir ağaydı.Evin en güzel köşesine oturması için eliyle işaret etti.
Rüveyda o sırada titreyen vücudunu ve dişlerini kontrol altına almaya çalıyordu.
Kapı açıldı odaya kardeşi Aslan gelmişti,koşarak ablasına sarıldı abla seni çok özledim.10 yaşında olan Aslan yaramaz mı yaramaz bir çocuktu babasının veliahtı göz bebeği.Kasım gözlerinin içine bakıyordu ona birşey olmasın diye.Yerde oturacağı sıra hemen eline minder (yastık)alıp onun üzerine oturttu.Bu olanları gören Rüveyda suçsuz yere yediği dayakları aklına gelince hüzünlendi.En çokta eli kesileceği gün babası onu teselli etmek yerine "kim bilir ne yaptın da kadını çileden çıkardın."söylediği sözler bir ok gibi saplanmıştı yaralı yüreğine, babası isterse Rüveyda'ya Altından saray yapsa o yaşattıklarını asla unutmayacaktı,kendisi unutmak istese kalbi buna engel olacaktı.
Kapı yeniden açıldı.Tüm acıların baş kahramanı üvey anne Kadriye içeriye girdi.Kaya ağanın elini öptükten sonra Rüveyda'ya sarıldı hoş geldiniz söyledi.
"Kusura kalmayın mutfakta Rüveyda'nın en sevdiği yemekleri yaparken geldiğinizi duymadım."
" Sevdiğim yemekler mi?Ben çoğu akşam aç karnına, bazı akşamları ise kapatıldığım tandır da tandır ekmeği yiyerek uyurdum.Benim sevdiğim yemekler mi ?varmış."içinden konuşan Rüveyda bir süre sonra kendi kendine hafif tebessüm etmeye başladı.
"Sofra hazır Ağam buyurun..."
Sofrada bir kuş sütü yoktu.Rüveyda şaşkın şaşkın sofraya bakıyordu bu yemeklerin çoğunu evde hiç yememişlerdi.İçli köfte, kaburga dolması, ayranlı çorba,salata,ayran,peynirli ekmek vb. yöresel bir çok çeşit yemek bulunuyordu.
Yemek yenildikten sonra Kaya kendi köyüne gitmek için ayağa kalktı,"kızınız size emanetimdir bir hafta sonra gelip alacağım."
"Ay Ağam ne emaneti o bu evin kızı istediği kadar kalsın."
Sabah olunca bir sürü çamaşır Rüveyda'nın önüne leğen ile bırakıldı özlemişsindir çamaşır yıkamayı, tek ellede ne güzel beyaz yıkıyorsun anlamış değilim 3 aydır renkleri karardı beyazların sen yoksun diye ,hadi parlat yine hünerli elinle beyazları.
Rüveyda Allah vergisi neye eli değse bereketlenir, işleri tek eli olmasına rağmen çabuk biter ,her işin hakkını vererek yapardı.Tek eliyle sarma sarardı zor oluyordu onun için tabağa yaprağı serip tabak üzerinde sarmayı sarıyordu. Öyle güzel yufkalar açıp fetil ekmek yapardı ki ekmekleri görenler hangi usta yaptı diye hayran bakardı,baklava yufkaları incecik yufkanın arkasındaki kişi görünürdü.Allah bir yerden mahrum edince başka yerden yüzünü güldürüyor insanın.Elindeki kuru çöpü toprağa batirsa o çöp alışıp çiçek açardı.
Babası akşam karşına alıp sohbet etmek istedi."Kızım seni zorla evlendirdik evet ama seni bu halinle başka kimse kabul etmezdi en iyi seçenek Kaya'dı.Köyden gelen görücüler asla olmazdı.Eşini sevmediğini biliyorum onu sevmeye ,saygı duymaya çalış.Annenin beni bir defa candan sevmesine tüm ömrümü feda ederdim.O beni hiç sevmedi,evet benim hatam çok fazla ona asla sahip çıkmadım, onu bir gün olsun dinlemedim.Herkese karşı sabır küpü,şefkat timsali olan ben konu annene gelince beni bir öfke ,sinir buluyordu.Oda beni sevmeyerek evlendi,ben etrafın ve ailemin sözünü dinleyip onu bir hiç sayıp asla dinlemedim.En büyük suçlu benim.Onu aldığımda sanki bütün büyü bozulmuştu.Onu içten içe seviyor ama onu gördüğümde sanki şeytan görmüş gibi oluyordum.
Bizim evliliğimiz suda yaşayan bir balığın ,havada uçan kuşa aşık olması gibi.Ne kuş bulunduğu yerden ayrılabilir, nede balık bulunduğu sudan ayrılır ikiside bulunduğu yerden ayrılırsa ölür.Bu hikayeyi hiç anlatmadım sana kuş derede su içerken beyaz pullu kırmızı gözlü balığa vurulur.Bu nasıl güzellik beni benden aldı.Balıkta yeşil ve sarı tüyleri olan güzel kuşa vurulur.Kuş hergün aynı vakitte su içmeye gelir,balıkta aynı vakitte orada bulunur.Kuş bir gün "sensizliğe dayanamıyorum çok uzaklardan senin için geliyorum benimle gelir misin ?Orada çok güzel dereler,sular var."
"Olur gelirim burada her zaman seni düşünmem,hep yanında olurum."
"Sabah gelip beni ağzına al ve kendi evinin yanındaki dereye bırakırsın."
"Olur."
Sabah olunca kuş suyunu içip ,sevdiği ,hasretinden uzak diyardan uçup geldiği balığı ağzına alıp yolculuğa başladı,kuş 1 dakika sonra çırpınmaya başladı sevdiğinin ağzının içinde can cekişerek hayatını kayıp edecekken .Herşeye rağmen seninle uçmak, seninle olabilmeye inanmak çok güzeldi.onun ölümünün ardından kuşta kendini kayalıklardan attı.Ikiside bir birine tutsak olmuştu.Anen de benim tutsağımdı.onu yaşadığı denizden alıp kendi kayalıklarımda kurban ettim ,bunun acısı bir ömür içimde kanayan yara olacak.Ne halimeye iyi bir eş olabildim ,nede sana iyi bir baba olabildim.Yaptığım hiç bir şiddet, kötü davranışları geri alamam ama beni affetmeni diliyorum senden annen ile helalleşmemiz ahirete kaldı."
Babam olarak beni asla sevmedin, üvey annemin yaptığı herseye göz yumdun,kendimi hep uğursuz bilmemi sağladın.Beni babam yaşında bir insana para ile sattınız,senin gözünde bir evlat değil satılık bir mal gibiydim ,şimdi benden af dileme baba farzet ki bende annem gibi öldüm ve hesabımız ahirete kaldı."
"Bak bak hele sen kimsin ki beni affetmeyeceksin.Alırdım seni ayağımın altına ama dua et kocan var artık izleri görür başıma bela alamam."
"Biraz önce affet ,helaleşelim diyen babam nereye gitti,sen işine gelmediğinde hemen böyle davranıyorsun.Hakkımı asla ikinize de helal etmiyorum dilerim Allahtan ölümün kolay olsun baba.Ben hem öksüz hem yetimim bir gün sadece bir gün olsun başımı okşayıp sevmedin,kardeşim Aslan'a gösterdiğin kadar sevgi istemedim hiç bir zaman biliyorum onun annesi var ve o yıllardır beklediğin erkek evladın.Ama ne olur du bir defa beni de sevseydin,öpüp bağrına bassaydın..."
"Kalk git yanımdan gözüm görmesin seni, hakkını helal etmeyecekmiş, ne hakkın var da senin,helal etmezsen etme."
Sabah olunca babasının evinin kapısı tak tak vurulunca Rüveyda aşağıya inip kapıyı açtı.Karşısında Mahsun amca vardı.İçeriye buyur etti.
Kızım bir veraset işi var ananen Halide abla sana vasiyetini tüm mal varlığını bıraktı gelip onları alman lazım.istersen eşinden izin alalım ben telefon ederim köye konuşursun.
Kaya gidebilirsin söyledikten sonra,üvey annesi Kadriye ve babası Kasım ile tapuya gittiler.Tüm mal varlığı, tarlalar,para,altın hepsi Rüveyda'ya kalmıştı.Okuma yazması yoktu elini siyah bir mürekkep dolu kutuya batırıp kağıda parmak izi ile imza atmış oldu.Artık Rüveyda çok zengindi.Köyün yarısı ona aitti.
Kadriye Rüveyda'yı el istünde tutuyordu.Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez ya Kadriye ona Ah Rüveyda babana kız küçük evlendirme dediysem de beni dinlemedi bilirsin babanı inatçı bir insan dediğim dedik çaldığım düdüktür her zaman beni affet."
"Benim buraya gelmem Kaya ağa istediği için oldu,bana kalsa asla bu eve bir daha ayak basmayacaktım o çok ısrar etmeseydi gelmezdim,geldiğim günden beri babam ve sende bir gariplik var bana hiç olmadığı kadar iyisiniz ikinizde yaşattıklarınız için af diliyorsunuz.Ben af edecek mertebede değilim ama Allah katında hiçbir halkımı helal etmiyorum sizlere."
"Öyle söyleme kızım affetmek sevaptır."
Kapı çalınıp komşu Ayşe içeriye gelir komşu senin bu oğlun Aslanın elinde kaldık bütün köy ondan bıktı,oğluna sahip çık ne tarla mahsul bıraktı, ne de evlerin sağlam penceresi kaldı.Bizede yazık."
"A komşu bir evin bir oğlu nazlı olur,biraz haylaz olur hoş görün.Zararrınız neyse Kasım efendi öder,hadi uğurlar ola bak kızım ziyarete gelmiş önemsiz şeyler için onu rahatsız edemem."
"Ne zaman dan beri Rüveyda kıymetli oldu zavallı kızın sizin elinizde çekmediği kalmadı var sende bir haller.Dikkat edin de çok güvendiğiniz oğlunuz dağlarına kar yağdırmasın."
"Tamam tamam."
Rüveyda odasına gidince dertli bir ses duyar onu dinlemeye koyulur.Yan evdeki Ömer Rüveyda evlendiği günden beri ona yazdığı türküyü cama çıkıp söylerdi.

"Küçük yaşta bir kız sevdim,
Adını söylesem dağlar ağlar,
Rahat yüzü görmedi,
Üzülmek onun diğer ismiydi,
Verdiler bir zalime onu,
Evlenecek yaşta değildi,
Yuva kurdurdular,
Dağlara taşlara söyleyin onu,
Adını bilseniz siz de ağlarsınız ona.
Elini kolunu bağlayan kader onu rüzgâr gibi savurup durdu.
Direnemedi kaderine,yaşadıklarına...
Küçük yaştaydı sevdim onu,fırat nehrinin coşkun suları gibi sevdim ama onu başkasına yar ettiler.
Neyleyim onsuz bu dünyayı,neyleyim onsuz bu ömürü
Nasır tutmuş yürekler mahkum etti sevgimizi,ahımızı aldılar,bir umudum vardı onuda aldılar.Ah zavallı öksüz kız ta küçükten sevdim seni, seni bana yar etmeyenlere zindan olsun bu dünya.
Bir ağıt yaktım ta derinden sesime Fırat'ın balıkları ağladı.Bir canım kaldı ondan gayri onuda almayın benden."
Rüveyda hem dinledi hem ağladı."Ah Ömer abim sen beni ne çok sevmişsin,sen beni kurtarırdın her zorluktan ,bu defa öyle bir derin kuyu ya düştüm ki,sen bile beni kurtaramadın.Bize ailen ile geldiğiniz zaman tamam dedim Ömer abi geldi o benim kahramanım ,o beni her zaman koruyup kollayandır,yine beni kurtaracak.Ama olmadı Ömer abim olmadı.Yusuf peygamber gibi düştüğüm kuyudan kendi çabamla kurtulacağım yada o kuyu da son nefesimi verip acılara direnen ruhum Azad olacak."
1 hafta çabuk geçmişti.Sabah kocası Kaya ağa gelip onu alacaktı.Sabah otomobil ile kapıya gelen Kaya ağa siyah deri çizmeleri ile gıcırt gıcırt sesler çıkararak merdivenleri çıktı.Kendi evindeki herkes onun geldiğini uzaktan çizme sesinden tanırdı.Yaz kış fark etmez her zaman çizme giyerdi,özel günlerde yumurta topuk ayakkabı beyaz çorap giyerdi.Şalvarının üzerine yelek giyer ,yeleğin(cepken) cebinde zincirli köstekli saati bulunurdu.
Odanın kapısını açan Rüveyda hoş geldin Ağam hazırım gidebiliriz.
İkisi birlikte otomobile binmek için merdivenlerden indiler.
O sırada Ömerin annesi koşarak "durun Allah aşkına durun."
"Ne oldu Mihriban teyze."
Ömer iyi değil ona bir hal oldu.Ne olur oğlumu şehire götürelim sizin otomobil ile,bir haftadır ne konuşuyor ne bir lokma boğazında bir şey geçti şimdi de düşüp bayıldı yardım edin neolur."
"Hemen şoför arabayı kapınızın önüne getirecek hep birlikte hastaneye gideriz."
"Sağ olun Allah razı olsun sizden."
Ömeri zorla kucaklayarak arabaya bindirdiler.Arka koltuğa uzattılar.Kaya ön koltuğa oturdu,arka koltuğa Mihriban, Ömer ve Rüveyda oturdu.Ömerin başını annesinin kucağına yasladilar,Rüveyda onun rahat etmesi için koltuktan inip arabanın yerine oturdu ,onu koltuğa tamamen uzattı."Abim rahat etsin,iyi olacak Mihriban teyze ağlama."
Doktor şoka girdigini söyledi,bu durumu tetikleyen ne oldu diye sorunca Mihriban ve Rüveyda bakıştıktan sonra,Mihriban bilmiyorum hekim bey bir haftadır çok kötü.
Hekim çeşitli ilaçlar vererek taburcu etti.Üzüntü yaşamasın bu ilaçlar kendisine iyi gelecektir.Hasret kaldığı bir şey yada birisi varsa ona kavuşunca daha çabuk iyi olur.mümkün değilse de zaman verin iyi olacaktır.
Kaya "sizi tekrar köye şoför bıraksın biz tekrar köye gelmeyelim geçmiş olsun.Allah hayırlı şifa versin.Elimden birsey gelirse söyleyin olur mu?genç çocuk belki sevdiği vardır söyleyin ben sağdıcı olurum her konuda yardımcı olurum."
"Sağ ol var ol ağa haklısın benim onu evlendirmem lazım hele biraz iyi olsun."
Şoför önce Kaya ve Rüveyda'yı konağa bırakıp.ömer ve Mihriban alıp evlerine bırakmak için konaktan ayrıldı.Ömer pencereye yasladığı başını konağa çevirip baktı,sesi çıkmıyordu annesine demek evi burdaymış,onu görmek beni perişan etti.Hele abim dediği zaman öldüm ben anne onu unutmak kolay olacak mı?
"Kolay olmayacak evladım ama onu unutmaya mecbursun.Bu hem senin için hem onun için iyi olacak."
Şoförün arabaya binmesiyle anne oğulu derin bir sessizlik kapladı.
Şoför Hazar "beyim çok iyidir.Köyde bir gariban görse evlendirir,yardıma kimin ihtiyacı olursa hemen koşar ,onu çevre köyler de çok sevip hürmet ederler."

Rüveyda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin