13.bölüm:Kaya'nın hayatı

410 11 4
                                    

Kayanın hayatına girme vakti geldi onu yakından tanımak gerekiyor.
Kaya aslen Arap bir aileden geliyor Şanlıurfa'nın Arap asıllı bir Türk ailede doğmuştu.Esmer kara kaşlı, kara gözlü,Kıvırcık saçlı, uzun boylu,mert,yiğit bir delikanlıdır.
Kendi Çocuklarına hayat hikayesini anlatmaya başlamıştı.
Ben 6 yaşında iken seferberlik oldu.Herkes evinden bir erkeği savaş meydanına gönderdi.Her evden fazla olan herşey den bir tane devlete tahsis edildi.Hayvani fazla olan hayvan verdi,buğdayı fazla olan çuvallar ile buğday, tahıl veriyordu.
Bizim evden babam savaş için bizimle vedalaştı yaşlı bir dedem vardı o da bize bakacaktı.Annem ,ben ve küçük kız kardeşim Cemile kalmıştık.
Bir sabah kapımızı askerler çaldı ve babamın yaralandığını haber verdiler ona temiz kıyafetler götürdüler.Ben savaşa rağmen çocukluğumu sokakta yaşıyordum.Oyun oynadığımız çocuklar içinde Ermeni çocukları da bulunuyordu.Ailemiz onlarla oynamamızı istemiyordu ama biz çocuktuk ne mezhepten,ne Din den anlamıyorduk.Bizim derdimiz saklambaç,kovalamaca vb.oyunlar oynardık.
"Bazen annemden dayak yerdim onlar babalarımızı,çocuklarımızı,vatandaşlarımızı katlediyor,evlerimizi yakıp yıkıyorlar sen onlarla oyunlar oynuyorsun."
Onlarla oynarken onların dilini öğrenmiştim,onlarda bizden Arapça ve Türkçe öğreniyorlardı.Urfa medeniyetlerin buluştuğu yerdi.Arap ve Türkler yılardır beraber yaşar,birbirinden kız alıp verirdi.Aramiza sonra savaş ile Ermeniler katıldı.
Bazı Ermeniler müslüman olmuş Mühtedi ismi almışlardı.Bazıları müslüman gibi davranıyor ama aslını koruyorlardı.Müslüman olan her erkek sünnet oluyordu.
Yine bir gün sokakta oynuyorduk,bir uğultu, bağırmalar oldu askerler geldi hepimiz Ermenice, Arapça, Türkçe şarkı söylüyorduk bir şarkıyı üç farklı dilde söylüyorduk.Askerin bir tanesi Sünnet olup,müslüman olanlar bir adım öne çıksın dediğinde hepimizi bir adım öne gittik.Onun komutanı Halis gelip askere bağırdı bunlar çocuk sen nasıl sorular soruyorsun böyle diye azarladı.Sonra bizlere gelin hepinize şeker vereceğim söyleyip cebinden akide şekerleri çıkarıp ikram etti.
Babam yaralanmış, bacağı sakat olmuştu artık ordunun cephede işine yarayamadigi için terhis olmuştu.Babama hizmetin den dolayı madalyalar verilmişti.Onu Mamuret'ül Aziz (Elazığ )iline memur olarak gönderdiler . Akrabalarımız, ailemiz Urfada kaldı ve bize gurbet yolu düştü.
Elaziz de babam memurluk yapıyordu, ben büyüyordum,dedem vefat etmişti.Annem canım annem Güllü annemi çok severdim oda beni çok severdi.Babamın asla yokluğunu bize hissettirmedi,taştan ekmeğini çıkaracak güçteydi.Tüm kadınların, kizların annem gibi olmasını isterim.
Seferberlik devam ediyordu.Altın ve para çoktu ama değeri yoktu.1 çuval un için kaç altın ,kaç sikke öderdi babam.Gaz lambası için yağ da çok pahalıydı,herkesin evinde gaz lambasını yoktu ,lamba olanın evinde yağ yoktu.Komşular bizden utanarak sıkılarak gelip gaz yağı lambası için yağ isterlerdi.Babam memur olduğu için bizde mecburen çok alırdı,yağ sabahlara kadar defterlere yazılar yazardı.Bazı Komşular sürekli yağ için gelmeye başlamıştı,babam güzel bir dille kusura bakmayın bizde de az kaldı ben işlerim için sadece kullanacağım sizde mecburi kalmayınca fazla kullanmayın diyerek komşuyu geri gönderdi.Babama neden bunu yaptığını daha 1 kutu yağ olduğunu sorunca?
"Evladım insanlar bir defa rahata alıştı mi ondan kurtulamaz sürekli kapımızı çalmaya devam edecekti zaten ven ona 1 teneke vermiştim lüzumsuz kullanmamayı öğrenecek,ülkemiz zor durumda kimsenin keyfiye bir işi olamaz bak bana bu sakat bacağım ile 1 km yürüyorum işe gitmek için emek vermeden ekmek olur mu olmaz.
20 yaşına gelince asker oldum.Askerde iken bir çok savaşa katıldım babam gibi madalyalar ile onurlandırıldım.15 ay askerlik olunca memleketime izne geldim.Tarih 17 Kasım 1937 idi asla unutmam bu tarihi o gün başkomutan Mustafa Kemal Atatürk Elaziz ziyarete gelmişti.Onu karşılamak için gittik.Başarılı ordu personeline kendi elleriyle madalyalar taktı o personel içinde bende vardım.Önunde tekmil verdim.Mavi gözleri, altin sarisi saçları ile bana aferin çocuk dedi ve göğsüme madalyamı taktı.Kalbim uçuyordu paşamdan madalya almıştım.Bir daha asla o madalyayı ordan indirmedim hep takıldığı göğsümde taşıdım.
30 ay olup görevim bitince evime geldikten 3 ay sonra Evlendim.Sabiha ilk eşim babamın memur arkadaşının kızıydı onlarda bizim gibi varlikliydı,babası çeyiz olarak 4 tane yorgan,4 tane koyun vermisti.Sabiha iyidi hostu ama bir huyu vardi çok küçümseyen bir kadındı.Bir durum olsa babamın verdiği yatakta yatıyorsun, onun koyunun sütünü içiyorsun diye söylenirdi.Bir gün kafam attı aldım yorganlarını attım ateşe cayır cayır yaktım,koyunları da saldım dağa.Hadi şimdi de babamın malları diye konuş göreyim bir daha konuşursan sıra sana gelecek dediğimde çok korkmuştu.Bana bir erkek evlat verdi ve doğumda onu kurtaramadık.2.eşim Zeliha oda babasından çeyiz getirecekti ona engel oldum ve çeyizlerini almadım, olanları anlattım sende boyle yaparsın diye almadim sağ olsun sesi çıkmadı,ben kadın parası yemem de almamda. Bana 4.kızımı dünyaya getirirken vefat etti.
Askerliği çok severdim ama artık bedenim yorulmuştu.Çok varlıklı bir insandım ağalık yapmak hiç bir zaman istemedim ama sonuç olarak köyün ağasıydım.Askerlik görevinden kendi isteğim ile ayrıldım.Ama kalbim ruhum hep cephedeydi.Arkadaşlarım her zaman çiftliğime gelirlerdi ,evimde misafir asla eksik olmazdı.Kurulan sofranın başı ve sonu görünmezdi, Halil İbrahim sofrası kurardı bizim çalışanlar.
En çok sevdiğim atlarım ile zaman geçirmekti.Onlar çocuklarımdan sonra benim çocuğum gibiydiler.Her sabah kendim kahvaltı yapmadan önce atlarımın yanına gider onlar mutlu mu?,hasta olan var mı? Diye kontrol ederdim.
Bir çok doktor arkadaş gelirdi.Kendi eceli ile ölen atlarımı alır deney ve ilaç tedavileri için onları götürürlerdi,tek şart ile izin verirdim onlar benim evladım ölseler bile asla eziyet bedenleri görmeyecek,aldığım için rahat olsun Ağam sözlerine itimat ederek teslim ediyordum.
Dönemin milletvekilleri, bürokratları,bakanları hep benim çiftliğe uğramadan gitmezlerdi,onlar gelince şereflerine ziyafet verir 3,4 koyun, keçi vb.hayvan kestirip yemek ziyafeti verirdim.Köydeki ne kadar yardima ihtiyacı olan insan varsa hepsine iş buldum,çocuklar için küçük bir mektep yapılması için bürokratlardan ricada buldum sağ olsunlar onlar beni kırmadı.Okul(mektep) yapıldı özellikle kız çocukları okuması için yaptırdık okulu başta aileleri razi olmadı önce kendi 1.kızım Cemile'yi okula yazdırdım,okula başladığı zaman 10 yaşındaydı.Sonra kapı kapı gezip öncelikli olarak kız çocuklarını okula göndermelerini istedim bir kaç kişi başta itiraz etti ama sonra onlarda razı oldular.Tek şartları vardı erkekler başka sınıfta okutacaktı kabul ettik ,iki sınıfımız vardı zaten biri kız çocukları için diğer sınıfa erkek çocukları okuyordu.Okuldan ilk mezun olan çocukları evimde bir ziyafet verdim hepsi ailesi ile birlikte katıldılar.Onları öyle mutlu görmek benim için kıymetliydi, sanki karşımda hepsi Elmas gibi parlıyorlardı.55 öğrenci
hepsinin orta okula da gönderim ailelerden hiç birinin maddi sıkıntı yaşamasına izin vermedim.Bu 55 ögrenci hepsi okuyup çok iyi yerlere geldiler.
Hayatıma 5 kadın girdi.Birincisi annem göz bebeğim, ikincisi kardeşim Cemile , 3.sü ilk eşim Sabiha, 4.sü ikinci eşim Zeliha'di.Hayatıma giren tüm kadınlara ne saygıda, ne sevgide kusur etmedim hepsi Allahın emanetiydi.Kendimi çocuklarıma adayıp artık kendi köşemde oturup ,bağ bahçe ile uğraşıp yaşamaya devam etmeyi düşünüyordum.Torunlarım ile vakit geçirmek istiyordum.Bir gün kapımı Kadriye çaldı onu eskiden beri tanırdım.Üvey kızına olanları da duymuştum ona o kadar üzülmüştüm ki keşke yardım edebilseydim diye çok üzülmüştüm Kadriye onunla beni evlendirmek istediğini söyelmişti önce reddetmiştim sonra o küçük Yavrucuğu kurtarmak geldi içimden ve kabul ettim evlenmeyi.
Onu ilk görüşte Allah biliyor ya içimden vuruldum,evlerine gittiğimde kahve dağıtırken aman Yarabbi bu nasıl güzellik, böyle bir Yavrucuğu bu ailede heba olmuş keşke bu benim kızım olsaydı içimden geçti.Aşk nedir bilemem ben sevgi nedir de bilem ama onu görünce beynimden vurulmuşa döndüm.
Üzerinde beyaz çiçekli bir elbise vardı, kesik olan sol el bileğine çorap takmıştı.Yalın ayak,ayağında kırmızı bir hal hal o gelmeden sesi geliyordu.Yeşil gözleri ile bana bakınca kalbim bir buz gibi eridi.
Estağfurullah içimden çektim kendine gel Kaya sen buraya evlenmek için geldin ama asıl amacın o kızı sadece nikahına alıp bu zulüm gördüğü evden kurtarmak.
İlk gece aklımda yokken bana amca dediği için ona hayatının kötülüğünü yapıp karı koca olmuştum, ondan daha sonra özür diledim yatakları ayırdım bana güvenmesi içim elimden gelen herseyi yaptım...Ben 45 yaşında hayatının ortasına gelen torun sahibi bir adam,Rüveyda ise 16 yaşında daha hayatının baharında bir çiçektir.O,çiçeğe hiç kimse hak ettiği değeri vermedi,hayatına giren herkes o çiçeğin yaşamına bir darbe vurmuştu...

Sonunda evlendik.Rüveyda beni sevmedi ama ben onu çok sevdim.Ilk görüşte vuruldum ona.Hayat bize ne gösterecek yaşayıp göreceğiz...

Rüveyda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin