18.bölüm:Konağa Düşen Acı

333 16 12
                                    

Miraç'ın doğumundan sonra konakta hiçbir şey eksisi gibi olmadı.Kaya Miraç'ın üzerine çok titremeye başladı.İlk kez baba olmuş gibi davranıyor, ölen eşlerinden olan çocukları bu duruma çok sinirleniyor,öfkeleniyordu.
Kaya da bir yandan Miraç'ı sevmekte haklıydı tüm çocukları büyümüştü.Oğlu Ahmet 27 yaşında 2 erkek çocuk babasıydı (Ali 10 yaş ve İsmail 8 ),ilk kızı Cemile 16 yaşında kendi isteği ile evlenmiş ,şuan ki yaşı ise 25 idi.1kız çocuk annesiydi (Sema 9 yaşında) 2.kızı Nazlı 23 yaşında Nişanlı,3.kızı Hanife 21 yaşında ve son 4.kızı Meral ise 20 yaşındadır.
Miraç anne sütü alıyor,ama gelişimi çok yavaştı,içtiği sütleri sürekli kusarak geri çıkarıyordu.Bunu gören gelin Nazmiye ve kızlarından Cemile " baba bu kadının sütü bozuk bebeğe zarar veriyor. Ona, bir süt annesi bulalım, son zaman da bir oğlun oldu yoksa onuda kayıp edeceksin.Açlıktan ölecek bu çocuk , biz kardeşimizin iyiliğini istoruz."
"Boş boş konuşmayın neden sütü bozuk olsun,9 ay karnında yaşadı bozulmadı da sütten mi olacak."
Rüveyda hem bebeğinin durumuna ,hemde duydukları karşısında içten içten üzülüyor,kuytu bir köşe bulunca ağlıyordu.Seccadesini serip Rabbiyle konuşuyordu "Ey! Güzel Mevlam sen kuru ağaçlara bahar gelince can verensin,benim oğlumun da ne derdi varsa ,sen şafi ismin hürmetine hayırlı şifa nasip eyle.Beklemediğim bir zaman da nasip ettin,emanetine sahip çıkmayı düzgün bir şekilde bakmayı nasip eyle.Benim senden ve bu sabi bebekten başka kimsem yok onu bana bağışla."Amin diyerek dualarda bulunuyordu.
Miraç zorda olsa büyümeye devam ediyordu,3 aylık olmuştu.Altın sarısı saçları çıkmaya başlamış hafif kıvırcıklığı vardı,açık mavisi gözleri ,süt beyaz teni ile görenlerin nazarı değiyor,o gün ve gece sabahlara kadar ağlıyordu.Rüveyda babası hoca olduğu için nazar değen insanları evlerinde çok görüyordu,çok fazla rahatsız olan insanlar geliyordu.Kendi okumalarının fayda etmediğini görünce babasına gidip yardım istedi.
Kasım torununu çok seviyordu.Kucağına alıp dualar okudu,bebek o, okudukça esniyor,gözlerinden yaşlar geliyordu.
"Kızım Miraç'ımızın üzerinde nazar var ama başka bir rahatsızlığı da var bunu tez vakitte doktora götürün."
"Neyi var baba biliyorsan söyle."
"Ben içinin rahatsızlığını bilemem.Ama belli bu çocuğun bir hastalığı var, sen bunu bil yeter,daha fazla bilgi veremem.Kızım beni affede bilecek misin ?Seni o gün görünce aklım başıma geldi. Söyle beni nasıl affedeceksen razıyım vereceğin cezaya,yeter ki babanı affet..."
Rüveyda sessizliğini koruyordu.Sonunda konuşmaya başladı " bana bunu tekarar sorup hatırlatmanı istemediğimi ,Miraç doğduğu zaman söylemiştim,ben eve gitmeliyim.Bebek biraz iyi,Allah'a ısmarladık."
"Ben seni her görünce beni affet diyerek senden af dileyeceğim, artık ömrümün sona yaklaştığını biliyorum.Annen ile helalleşmemiz ahirete kaldı seninle ahirete kalmasın."
Rüveyda şoför Hazar ile konağa geri dönünce bebeği ile odasına çıktı.Odaya girince Miraç'ı kanaviçe örtülü pirinç karyolanın üzerine yatırdı.Bir yandan kendi kendine konuşmaya başladı."Affetmek o kadar kolay mı ?kolaysa neden her defasında özür diliyor.Tek elle bebeğimin bezini ne zorlukla değiştiğimi kim sordu.Tek elim ile onu nasıl yıkadığımı,kıyafetini giydirdiğimi kim sordu ,kimseden yardım beklediğim yok ,ama yapılanlar göz önündeyken dilim olanları affetse bile ,bana yapılanı Allah affetmez."
Odanın mavi tahta kapısı açılıp Kaya ağa içeriye girince Rüveyda sessizliğe büründü.
"Baban okudu mu Miraç'a,çocuk rahatladı mı?"
"Babam ,Miraç'ın üzerin de nazar olduğunu ama aslında başka bir sorun olabileceğini söyledi vakit kayıp etmeden doktora gidin dedi."
"Sabah hemen gideriz ."
Sabah konakta kahvaltı yaptıktan sonra otomobile binip hasteneye geldiler.Doktor Yunus Bey bebeği muayene ettikten sonra "bebeğin sanırsam midesinde bir problem var yada yemek borusunda yanma olabilir, eziklik gibi de olabilir.Bunun tedavisi büyük şehirde var.Bizim Elazığ da bu ameliyatı yapacak durumumuz yok. "
Kaya ağa "neden olmuş olabilir size hiç böyle bir hasta geldi mi?"
"Bazen zehirlenme yada çamaşır suyu gibi asitlere maruz kalan büyüklerde görülen bir durum ama küçük bir bebekte hiç rastlamadım."
"Ben neden olduğunu biliyorum.Beni ve bebeğimi fare zehiri ile öldürmek isteyenler şimdi rahat yaşıyorlar."
"Kim sizi ve bebeğinizi öldürmek istediler.Bu bir suç hemen polise haber vermemiz gerekiyor."
"Hemşire Lütfen!polisi çağırın gelsin hastamızın annesini dinlesinler anlatacakları çok mühimdir."
Kaya durun acılı kadın ne dediğini bilmiyor kim onların canına kast edecek,polise falan hiç gerek yok.Öyle bir durum olsa ben kendi ellerimle adalete telsim ederdim."
Rüveyda duydukları karşısında şoka girmiş sadece ağlıyordu,bir yandan "adalet timsali Kaya ağa bana ilk kez ihanet edip çocuklarını korudu ,bebeğin onun gözünde bir önemi yok."
"Biz bebeği alıp gidelim, ne gerekiyorsa babası olarak yapacağım,inşallah büyük şehire tedavi için götüreceğim."
"Rüveyda otomobilin arka koltuğuna Miraç'ı kucağına alıp oturdu,pencereden dışarıya baktı uzun uzun düşündü."Babamın söylediği gibi kimi sevsem ölüyor ben Miraç'ı çok sevmedim ki,neden Allah onu ,benden alacak.Kaya ağa ilk defa oğlum Miraç'a ihanet etmiş, ilk çocuklarını korumuş yaptıkları kötülükleri saklamıştı.Hani adletliydi,Bebeğimin ve benim çektiğim acılar bize nelere sebep oldu."
Otomobilin durduğunu görünce Miraç'ı kucağına alıp sıkıca bağrına basıp konağın merdivenlerini çıktı.
Kaya bu yıl ki mahsulün parası Miraç'ın tedavisi için kullanılacak,her yıl boyunca sizlere para veriyordum,bu yıl tüm para oğlum Miraç'ın tedavisine harcanacak."
"Cemile ve Nazlı ne oldu baba, kardeşimizin neyi varmış."
"Kardeşinizin midesinde yada yemek borusunda delik yada ezilme olabilirmiş,onun için tedavisi büyük şehirde olacak."
"Küçük kızlarından Hanife ve Meral annesi sakat olduğu için belkide oğlun sakat doğdu baba,bizim hakkımız olan paraları onlara harcama yapamazsın."
"Kesin sesinizi bir daha böyle sözler kimseden duymayacağım.Sizin ne kadar malda mülkte hakkınız var ise Oğlum Miraç'ın ve annesi Rüveyda'nın da hakkı vardır.Ayrica bebeğin bu durumuna sebep olan sizlersiniz fare zehiri annede etki etmeyip bebeğe zarar vermiş, sizi polise teslim etmek vardı ya ,işte baba yüreği ve köylülerin ağzına düşmekten korktum."
"Rüveyda üzgün bir şekilde odasına geçti.Avluda konuşulanlar onu daha derinden üzmüştü,bebeğinin babası köylerin laflarını umursayıp çocuklarını korumuştu.Asıl suçlu benim,olaylar taze iken polisler ifademi aldığı zaman söylemeliydim, şimdi ne üzülmenin nede pişmanlığın bir anlamı yok."
"Kaya odanın kapısını açıp odaya girince"üzulme elimden ne geliyorsa yapacağım sana söz veriyorum,o ,benim oğlum evime düşen müjde diğer çocuklarım nasılsa o da benim için değerlidir."
"Söylediğiniz sözlere kendiniz inanıyor musunuz ?ağa, ben hiç inanmıyorum,sözleriniz ve davranışlarınız ayni değil zehir meselesinde ceza verecektiniz ama onlara ödül oldu.Tarla da çalışmak hiç ceza olur mu?"
"Ne yapayım,ne istiyorsun çocuklarım bu evliliğe baştan beri isyan ettiler,ben sana acıdığım için hayatını kurtardım, şimdi öz çocuklarıma daha ağır ceza vermemi istiyorsun yapamam."
"Beni kurtardığını söylüyorsun,yalan sen kendine yeni ,taze bir kadın aldın ,istediğin gibi elinde oynatacağın,emirler vereceğin çocuğun yaşında bir küçük gelin aldın.Ben iyi kötü babamın evinde mutluydum,üvey annem bile bu evde gördüğüm zulmü yapmadı."
" Nankör seni evime hanım ettim.Herkese sana saygı duymalarını söyledim,ne çektin bu evde yemeğin önünde, odanda huzurlu oturup yaşıyorsun."
"Nankörüm değil mi ?Kızların yemek yaptığımız zamanlar hep elimi bilerek yakarlardı, sırf benden büyükler kimsesizim diye ses etmedim,fare zehiri bile içeriklerini siz biliyorsunuz...Ne anlatsam boş onlar evladınız ben ise küçük çocuk ,üvey anneleri..."
Tartışmadan sonra sabah olmuştu.
Rüveyda artık odasından dışarıya çıkmıyor hep bebeği ile vakit geçirmek istiyordu.Eline şiş alıp turkuaz mavisi ve beyaz bir ip ile oğlu Miraç'a patik ve veri örmeye başladı.Kış geliyordu,aylardan Kasım ayına girilmişti.Bir şişi sol kolunun koltuk altına yerleştirdi,diğer şişi ise sağ eline aldı.Örgüsünü yapamaya başladı ayaklarında da oğlu Miraç'ı sallıyor uyutmaya çalışıyordu.Ağzinda yanık bir türkü söylüyordu.
" Küçük yaşta düştüm gurbet ellere,
Eller yaman ,eller zalim bilmez kadir kıymet aman,
Anam yok ki derdim desem,
Babam yok ki derdim desem,
Gurbet elde ,yetim kaldım,
Gurbet elde ,öksüz kaldım,
Ta doğuştan yanık benim kaderim,
Küçük yaşta neler çekti yüreğim,
Miraç'ın saçları lüle, gönlüm düştü yanmış küle,
Derdi veren Allahtır, sabreyle başan neler gele...."
Miraç bir gün iyi bir gün hasta hayata devam ediyordu.Miraç hastalığına rağmen azimli bir bebekti,9 aylık iken yürütmüştü,görenler nasıl yürür bu çocuk diye nazar ediyorlardı.Miraç anne dedikçe Rüveyda'yı ağlama tutuyordu ,kendisi hiç anne diyememişti annesine çok zor aklına hayal gibi geliyordu.

Rüveyda her defasında Kaya ya gidip doktor soruyor, mahsulleri satıp parasını alalım gideceğiz sözünü işitiyordu.Bir gün dayanamayıp çocuk yarın 1.5 yaşına girecek, geçen senenin mahsul parasını aldın ,bu seneyi bekliyorsun,ben babamın taktığı bileziği bozdurup doktora gideceğim."
"Ha haha.Babanın taktığı bilezik parası ile ancak köyden şehire gidersiniz güldürme beni,Bir bildiğim var ki bekliyorum."
"Bende soruyorum ya neyi bekliyorsunuz!!Koca Kaya ağa mahsul parasını bekleyecek adam değil, biliyorum Miraç'ın ölmesini bekliyor beni kandırıyorsunuz."
"O nasıl söz hangi baba çocuğunun ölümünü bekler ki ben bekleyeyim.Beni babanla karıştırma."
"Babamı katma bu işe ben eminim ki sen Miraç'ın ölümünü bekliyorsun yoksa çoktan buraya doktor bulup getirtirdin,hiç bir şey yapmadan 1.5 yıldır bekliyorsunuz."

⚰️🪦😭
Gece Miraç annesine sıkıca sarılmış anne melek ,anne melek demiş gülümsemiş, ilk defa huzurla uykuya dalmıştı .Sabah ezanı okunurken Rüveyda namazını kılıp selam verdikten sonra beşiğe bakmak için uzandı.Beşiğin içinde oğlu gözünün nuru Miraç'ı mos mor olmuş gülümsemiş bir şekilde vefat etmişti.
Gördükleri karşısında çığlıkla "Miraç Miiraaaçç oğlum kalk,annen ölsün sen yaşa."
"Kaya sese uyanıp hemen beşiğin yanına koştu, bebeğin açık olan gözlerini eliyle kapadı.Allah rahmet eylesin çok çekti bu dünya da cennette rahat etsin inşallah."
"Katil çek elini oğlumun üzerinden, onu hak etmediniz ,onu doktora bile götürmedin yere batsın senin paran,yere batsın ağalığın,Kilosu ağırlığınca başlık parası verip küçük kızları satın almaya benzemiyor bu ,ciğerimi yaktınız ciğeriniz yansın inşallah."
"Acın büyük olduğu için birsey demiyorum."
Kaya bebeği beşikten aldı.Rüveyda önünde durdu."Götüremezsin oğlum,gitme annem ben burdayım,annen seni bırakmaz.Soguk morga götürmeyin, ben onu hep ılık su ile yıkadım o soğuk suyu sevmez."
Köyden Kasım, Kadriye tüm akrabalar cenaze için katıldı.Kasim "üzülme kızım inna lillâhi ve inna ileyhi raciun.Ömrü veren Allahtır isyan etmek bize yakışmaz günahtır, ağla ama isyan etme,dövünme,ağla acını yaşa."
Minicik bedeni tabuta bırakılıp mezarlığa kadar omuzlarda taşındı.Son kez bebeğinin yüzünü öpen Rüveyda sanki o mezara kendini de bırakıp,toprağını örtmüştü. Rüveyda artık sustu,konuşmadı bebeğinin soğuk toprağını avuçlarının içine aldı.Cüzdanının içine kara topraktan doldurdu, mezar tahtasını öpüp sardı yüreğine.
Rüveyda 19 yaşına gelmiş, bu kara toprağa kaç sevdiğini telsim etmişti en derin acıyı oğlunu mezara verirken yaşamıştı....

Sözler, boğaz da düğüm düğüm olur da yutkunur yanarsın işte öyle...

Allah hiç kimseyi sevdiklerinden ayırmasın.Amin..

Rüveyda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin