34. İnsafsız, ilahsız ve bir o kadar arsız.

3.5K 410 311
                                    

SELAMMMM, beni bekleyen var mıydı acaba?

diğer bölümü sevmediniz mi ya... :( o kadar yorum okumak istedim, ama olmadı. Umarım bu bölüm uyandığımda sizin tepkişkolarınızla karşılaşır ve eğlendiğinizi görebilirim. Göremezsem bana bir hafta müsaade. :D Jk kadar şakacı olmadığımın dipnotunu çekerim buraya da djchkasd

Neyse, iyi okumalar ballarım.





Savaş pozisyonu aldığımda, bir bacağımı öne attım. O da tıpkı benim gibi bir bacağını öne doğru atarken, hodri meydan diyen bakışlarıma eşlik eden bakışlarını üzerimde gezdirirken şike sayılacak bir harekette bulundu kodumun alfası.

O sinsi dudakları çan eğrisi gibi bükülerek hoyrat kırmızı dili usulca gezindi tüm dudak çevresinde. Tövbeler olsun. Savaşa mı gidiyordum yoksa gerdek için yastık savaşına mı belli değildi.

Ben şimdiden elendim arkadaşlar. Sonra sana ne oldu diyeni sikerim. Karşınızda yılanların babası vardı, dil hapı atar gibi dilini dışarda dolayarak beni kendisine kilitliyordu.

Şimdi ben buna bunun silahıyla dalmaz mıydım? Damlaya damlaya bu hale geldim zaten. Ben piçliği bu heriften öğrendiğimden, bende dilimi dudaklarımda gezdirirken bakışları benim de onun dudaklarında dolaştırdığım rotama çarptı ve aynı bakışlar benim dudaklarımda dolanırken, öz güven patlamasından dolayı fazla bir atiktim.

Fırsat bu fırsat diyerek daha kurtların şikesi bulaşmadan ilk hamlemi yaparak yumruk olan elimi onun tam kalbinin üzerine doğru gümlettim. Olan benim elime oldu gibi ama pes etmek yok. Ben bunu çenemle bile öldürürdüm.

"Bu senin bir boktan anlamayan kalbine gelsin kocacığım. Malum kendisi nerede ve ne zaman çalışacağını pek bilmiyor."

Bakışları kararırken ufaktan bir tırsmadım değil. Sinirlenmiş gibiydi. Nefes alan göğsü kabarırken, Jungkook dayak yersen bile sende iki yumruk at diyordum. En azından dövmedim demezdim diyerek düşünürken, "Bu da" diye bağırıp tam bacak arasına tekme atmak için bacağımı kuvvetle ona salladığımda, beni amuda kalkıp yakaladı.

O nasıl bir manevraydı aslanım, az yavaş. Nefesim kesildi.

Bacağım yerde değildi. Bedenim zeminle olan teması kesilmişti. Hoplatıldığım yer onun kucağındayken, fizyolojik olarak eşit olmayışımızı kullanıyordu. "Bırak beni, ben seni böyle dövemem," diye sitem ediyordum.

"Yiyorsa kucağımda dövsene beni," diye kibirle gülerken, benim tepem nasıl atıyordu. Zaten bünye ufaktan alışmıştı kendimi onun kucağında kendimi bulmaya nasıl olsa. Hayır konfor sıkıntım da yoktu. Sadece bilirsiniz. Biz bu sahneleri çok gördük. İşin nerelere gittiğini de.

"Sen çok pis kaşınıyorsun? Seni bu halde dövemeyeceğimi ve sana haddini bildirmeyeceğimi mi sanıyorsun?"

"Kaşısana," dedi, bacaklarımı tutan elleri tenimi vıcırdatırken. Lan bu ibne resmen beni elliyordu yine. Siktir. Düşmek istemiyorum bu tuzağa. Hayır!

"Canım acısın boş ver, bu benim için zevk." Dediğimde, gülümsedim ve ellerim onun omuzlarında dengemi korumak istercesine tutarken, sıktım ve kendimi ayarlayıp kafamı geriye çekerken, orospu çocuğu yapacağım hamlemi çoktan anladı ve ben tam kafamı onun burnuna çarpmak için tüm gücümle ona doğru savrulurken, kafasını geriye kaçırmaya çalıştı.

Dengesini alamayıp beni kendisiyle yere düşürdüğünde küfrediyordu. Ben çok az sarsıntı geçirdim. Olan Medusa'nın götüne olmuştu. Çünkü sırt üstü yere yapışıp beni kendisiyle yere sürükleyen oydu ve yemin ederim bedeninin acısını sadece birkaç saliselik kesilen nefesinden bile anlamıştım. Yine de bir şekilde onun canını yaktığım için tatmin olmuştum.

prince of my dreamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin