Diğer bölüm çok büyük hayal kırıklığına uğradım, nerede benim yorum yapan güzel okuyucularım. (Yapan aşkoları tenzih ediyorum)
ayağınız tekrar alışsın diye bölüm atıyorum, sanki yarın sabah 6da kalkıp işe gitmeyecekmişim gibi, neyse iyi okumalar :)
"Onu böyle mi elinde tutmaya çalışıyorsun? Özgürlüğünü kısıtlayarak, arkadaşlarının yanında onu küçük düşürerek mi? Halbuki ona gerçekten bir an için bile iyi geldiğini düşünecektim senin. Sana âşık olacağını düşünerek boşuna acı çekmişim. Keşke kapışmak için daha iyi bir rakip seçme şansım olsaydı? İnsan nefret edeceği insanı bile buna layık bulmak istiyor."
Benim sanal dünyamın en çarpık bulvarında aheste aheste bana nasihat ve kınama güden bu sorunun tabi olan kişisine, eğer ciddiye alacak olsaydım çok fazla gücenerek bakmam gerekiyorken, aksine ben bu ağızdan halen nasıl da bu kadar sınır tanımaz şekilde bana karşı laf etmeye çalışan varlığını sorguluyordum, küçümseyici bir bakışlılarımla.
Ve hep yapmayı istediğim bir biçimde üzerine yürürken, kaçınmadı ve dimdik durdu karşımda. Bu tavrını daha sonra tartıp biçecektim kafamın içinde. "Sence sen halen kendini bu ilişkinin sınırları içerisinde bir hakkın olabileceğini mi düşünüyorsun? Bu ne utanmazlık." Diye söylendim, inanın ki boğazımın içinden dışarıya çıkmak isteyen o ejderha alevini zor zapt ediyordum.
"Evet çok utanmaz görünüyor olabilirim." Dedi ve sanki bizi izleyen birileri varmış gibi tiyatral bir tavırla bu gözümde yer eden ahlaksız tavırlarını alenen gözlerimin içine bakarak dramatize etmeye başladı. "Ama ben kendimden önce onu düşünüyorum. Senin katiyen yapamadığın şeyi. Eğer Taehyung onun yaşadığı kafesin içinde beni de yanında mutsuz görseydi, inan bana bu ayrılık acısında yaşadığı hislerden daha çok kahrolurdu."
Bu dokunaklı sözlere kanmak çok basitti. Özellikle benim gibi günlük sikimsonik dizilerde geçen uzun methiyeci aşk dizilerine sevdalıysanız. Ama gerçekte hiçbir zaman bu kadar sağ duyulu kalamıyordunuz. İnsan kendi duygularının da menfaatine düşkündü ve ben karşımdaki insanın duygularına değil, beni aşağılıyor olmasına katlanamıyordum.
Omuzlarım sarsıla sarsıla güldüm, onun gül yaprağına benzeyen dudaklarında yer alan aptal övüncü mahvetmek adına. O sesli gülüşüm yavaş yavaş detone olmaya başlarken, "Deliriyorsun değil mi? Deli gibi kıskanıyorsun beni," dedim, tüm dürüstlüğümle. Çünkü köpek gibi pişmandı Taehyung'u kaybettiği için ve öyle çok farkındaydı ki Taehyung'un bana olan ilgisini. Bu düşünce kabaran göğsümün rahatlamasına sebep oldu.
Çok kısa süreliğine tabi.
O benim onun sözlerini tiye alışım ve yumuşak karnımdan vurmak istedikçe sendeleyemiyor olmamı hazmedememişti. "Canım ben onun evlenme teklifini reddettiğim için evlisin onunla. Benim sayemde onun yanında durabiliyorsun sen." Dedi ve acınası gözlerinin ardından yaşadığı ızdırabı çok kısa bir an olsa da yakalayabilmiştim.
Ama artık o da bilmeliydi. Ben Taehyung'a en başından beri âşık olan veya ilişki içerisinde olan biri değildim. Ve o da tam tersi olmuşçasına içinde biriken taşları benim üzerime doğru atıyordu.
Ona doğru elimi savururken, bir amacım yoktu. Bu bir bıkkınlıktı. Onun varlığının ara sıra hayatımın tam lezzetlenen kısımlarında çürümüş bir parça gibi damlaması ve tüm hissettiğim, zor da olsa yeniden var etmeye çalıştığım güven duvarımın sarsılmasına sebep oluyordu.
"Dursaydın, Jimin dursaydın." Diye bağırdım. Sonra kendimi kaybettiğimi fark ederek frenledim kendimi. Şimdi daha sakin ve en az onun beni suçladığı kadar suçlayıcı konuşuyordum. "Bunun suçlusu ben değilim. Senin bencilce davranmış olman benim suçum değil, bunu anla artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
prince of my dream
Hayran KurguKim Taehyung ülkenin yakışıklı ve gözde veliaht prensiydi. Kralın hastalanmasıyla, tahta geçme ihtimali yüzünden evlenmesi gerekiyordu. Ancak Taehyung, sevgilisi olan Park Jimin yerine, hayata karşı hiçbir ciddiyeti bulunmayan Jeon Jungkook ile evle...