Uyumayan var mı? Ben böyle bir günde ve saatte geldim, yaşamdan en büyük pişmanlık duyduğum saatlerdeyken eğlencesi olan bir bölüm yazmaya çalıştım ama umarım olmuşumdur.
her neyse modum, his name on your lips ficim, hayatım worthless, hayallerim whorehouse gibi.
İyi okumalar dilerim.
Özrümü nasıl kabul etmezdi? Ya ben... koskoca benim özrüm nasıl reddedilmişti? Ben bunu hazmedemezdim işte.
Mal olduğumu çoğu zaman kabul eden birisi olarak bu kez kabul etmeyi reddediyordum. Çünkü onurlu ayaklarını arsızlığıma vurmazsam eğer başım belaya girecekti. Yine de bu insan olarak kırıldığım anlamına gelmiyordu benim tabi ki.
Kırılıyordum elbette. Bakışlarından daha sabahtan kıl kapmıştım, çünkü onu kafamın içinde bir sapık gibi kodlamak kolaydı ve şimdi bana ters dönmüş sevimli böceğimsi yüzünü aileme doğru çevirmiş bakıyorken, ben uzaktan ciğere bakan o kedi gibiydim.
Bana küsmüş bu adamın şuh kahkahalarını büyük açlıkla izliyordum. Hayır yanlış anladıysam ne olmuş, seni kıskandım diye göklere uçup öpsen beni ne olurdu? Özür de diledim. Daha ne yapayım ben senin için Taehyung Efendi. Söyle daha kendimi ne kadar düşürmeliydim?
Ama suç bendeydi her türlü. Bakınız burada ne kadar mütevazi olduğumu anlatacağım, yüksek oranlı haklılık payımla.
Kendime kızarak diyordum ki; senin fesat akıllı yakın arkadaşların vardı ey Jungkook. Niye onların gruba attıkları fotoğraflara, fitnelikle kaynayıp taşan o mesajlaşma argümanlarına koşulsuz inanıp tavır alıyorsun sen?
Oysa benim, daha ilişkimizin birinci gününde yaptığım çok büyük bir ayıptı. Lakin o şerefsiz Sehun'da görüldü atınca sazanlamasına atladım tabi olaya. Yani madem kuzenindi niye çaktırmıyorsun, yalandan bir yerde gördüm, işin aslı o değil desene dimi? Kim anlayacaktı senin benim kocamla olan akrabalık bağını?
Ben mi çok saftım yoksa diğerleri mi saftı, anlamış değildim.
Her neyse.
Olay bu değildi. Bu felaket yakışıklısı olan manitamın beni odada öylece mal gibi bıraktıktan sonra ailemle gailesiz bir biçimde oyun oynuyor olmasaydı. Benim kursağımdan hunharca yemekler hop diye mideye doğru akarken, bakınız bu durum sinirimden kuduruyor olmamla hiçbir alaka taşımıyordu, ona en büyük ve en güzel pişmiş olan tavuk butları verilmişti ve her zaman bir kuş kadar yemek yiyen beyefendinin aramız limoniyken iştahı açılmış ve normalinde yüzünü yemeklerden sakınırken, babamın ağzına tıkadığı yemeklerle iştahı pir açıldı ki, şimdi de tombala oynarlarken ara sıra midesini ovalıyordu.
Hazımsızlıktan veyahut benim onun lokmalarını tek tek sayıyor olmamdan kaynaklı.
Şimdi kalkıp ona sade bir soda versem barışır mıydık acaba? Sadece bir düşünceydi. Kalkayım dimi ben? Sonuçta elime yapışmazdı. Bakın, hiç içimden gelmeyerek ayağa kalkıyor ve onun için dolaba yöneliyor ve elime alıyordum sodayı. Sonra kendi kendine gidiyordu elim onun eline doğru. Daha doğrusu kafasına doğru.
Yemin ederim ben isteyerek bir şey yapmadım bu sefer. Tamamen iyi niyetlerle ben ona doğru uzatıyordum ama o benim onun arkasına sinsice yaklaşıyor olduğumu fark edememişti ve kazandığı skorlarla havaya sıçradığında elim onun kafasına çarptı ve şişe hem kafasını hafifçe zonklatmış hem de şişedeki sıvının başından aşağı dökülmesine sebep olmuştu. Hayır, alt tarafı tombala oynuyordun, sanırsın savaştaydı ve bir ülkeyi fethetmişti. Saçmaydı tepkileri anlıyor musunuz? Bu ortamda benden çok eğleniyor olması bana haksızlıktı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
prince of my dream
Hayran KurguKim Taehyung ülkenin yakışıklı ve gözde veliaht prensiydi. Kralın hastalanmasıyla, tahta geçme ihtimali yüzünden evlenmesi gerekiyordu. Ancak Taehyung, sevgilisi olan Park Jimin yerine, hayata karşı hiçbir ciddiyeti bulunmayan Jeon Jungkook ile evle...