İyi okumalar, ballı sıçışlar :D
Başım zonkluyordu sanki az öncesinde bir kamyonun altında kalmış ve o kamyon acıyıp üzerimden ağırlığını kaldırmış gibi. Ama sırtımı gıdıklayan bir sıcaklık da vardı. Normal olmayacak kadar hoş hissettiriyordu. Ama biz bu ay doğalgaz faturasını ödememiştik ve benim yatağımda bu kadar rahat olamazdı, ranzamın tellerinden biri kardeşimle boğuştuğum gece kırılmıştı ve her uyuduğumda batardı ve bende bunu saçlarından birkaç tel kopardım diye ettiği bedduaların sebebi olarak düşünür ve keşke biraz daha dövebilseydim diye üzülürdüm.
O zaman cehennemdeydim. Ama neden?
Dur bir saniye, ben en son ne yapıyordum. Odamdaydım, kocam gelmişti. Kocam, prens olan. Yılan olan. Aman tanrım, onun burnuna kafamı atmıştım. Bu yüzden ben bayılırken beni öldürmüşlerdi, cehennemdeydim ve tanrı bana acıdığı için karanlığı vermişti, dünyada yeterince çirkinlikler gördün yavrucuğum, şimdi biraz ısın ve cennete alacağım seni diyordur muhtemelen.
Of, değişik bir koku vardı. Osuruk kokusu olsa iyiydi, tanıdık gelmiyor bu koku. Çok güzel bir şeydi bu. Biberiye desem değil, gül desem değil, baharatlı da değil. Hiç böyle bir koku almadım da ben.
"Uyumadığını biliyorum, sıçan. Yatağımda keyfin yerinde herhalde, mırıldanıp duruyorsun. Yoksa rüyanda beni görüp tatmin mi oluyorsun?"
Gözlerimi duyduğumla açtım. Birkaç santim ötemde duruyor, gözlerini kısmış, burun deliklerine komik görünecek kadar pamuk tıkıştırmıştı. Onu o hale getiren ben olduğum için kahkaha atacaktım ama bunu yaparsam beni çiğ çiğ yiyeceğini hissettim.
"Rüyamda seni öldürdüğümü gördüm, ama sen beni rüyalarında o şekilde görüyorsan sorun değil tabii. İzin veriyorum. Senin de arada harika ve muhteşem rüyalar görmen hakkındır."
"Sen cidden de arsızsın, senin şu anda ayaklarıma kapanıp af dilemen gerek farkındasın değil mi?"
"Bunu neden yapacakmışım?"
"Cidden de soruyor musun? Burnumu ne hale getirdin. İnsanlar paralar döküyor benim gibi bir burna sahip olmak için."
"Ben dökmediğim için ilgilenmiyorum."
Sinirle yatağa doğru yürüdü. Tamam bazen çenemi tutamayıp sınırlarımı aştığımın farkındayım. Ama unutmayınız ki ben pandaların pandası yüce Jeon'dum ve onun bir prens olması, yakışıklı olması, herkesi hayran bırakan parmakları olması, fiziğinin harika olması, zengin olması, ülkenin en güçlü genç erkeği, alfası olması cidden de umurumda değildi. Bir saniye, bu adam niye bu kadar mükemmeldi.
YA ŞEYİ DE O KADAR HARİKAYSA!
Saçmalama Jungkook. Unutma Hulk daha gerçek onun yanında.
"Sana diyorum," diye kolumu dürtüklemeye başladığında, ateş düşmüşçesine çektim bedenimi. "İyi olduğun göre çıksan diyorum yatağımdan."
"Meraklı değilim," diyerek hızla kalktım yatağımdan. Ama başım dönerek olduğum yerde sendelerken, kollarını belime doladı. Bunu nazikçe yaparken, öksürdüm içimden. Çünkü bu gavat televizyondaki kibar erkekler gibi, kırılgan Omegalara karşı aşırı duyarlı davranıyordu.
"İyi misin? İstersen biraz daha uzan bende doktoru çağırayım," deyince panikledim. Aslında başım artık dönmüyordu, birdenbire ayağa kalkınca gözüm kararmıştı sadece. Ama onu böyle benimle ilgilenirken görünce ne bileyim hoşuma kaçtı ve ona eziyet etmek hoş olur diye düşündüm. Ancak bunu anlarsa ben boku yerdim. Kesin dalga geçerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
prince of my dream
FanficKim Taehyung ülkenin yakışıklı ve gözde veliaht prensiydi. Kralın hastalanmasıyla, tahta geçme ihtimali yüzünden evlenmesi gerekiyordu. Ancak Taehyung, sevgilisi olan Park Jimin yerine, hayata karşı hiçbir ciddiyeti bulunmayan Jeon Jungkook ile evle...