55. Tanıdıklarından tanımadıklarına.

2.2K 322 250
                                    

Selam... diğer bölümü okuduğunuzdan emin olun. Açıkçası bok gibi bir hevesle yazıyorum bu fici.

Biraz yorum okuyabilir miyim? Diğer bölümü ona göre yazacağım.

İyi okumalar.


Soğuk... ruhumu üşüten, beni hasta eden bir soğukluk vardı. Ve gözlerim en son yaşadığım korkuyla birden açıldılar. Bu içimdeki küle çalan sızıyı kabusa yormak için acele ediyordum. Ama hayır, değillerdi. Ağzımda biriken acı tat kadar kötülerdi. Öksürmek istedim. O ağzımdaki tadı. Lakin bunu yaparken bile boynumun ne kadar sızladığını fark ettim.

Kulağımda yankılandı o sesler şimdi. Benim mührümü bozacağını söyleyen ve daha sonrasında Taehyung'un o serzeniş dolu haykırışları. Sahiden de yapmış mıydı? Bunu anlamak mümkün müydü? Ben bilmezdim. Bir omega neden evliliğinin nasıl bozulduğuna dair bir şeyleri öğrenmek istiyor olsun ki.

Fakat korkunun bana titrettiği adımlarıyla ben serbest bırakıldığım yatağın içinde öylece duruyordum. Vücudum çok ağrıyordu. Bana bundan daha fazla kötülük yapmış mıydı? Bilmiyordum. Bunu öylece anlamak mümkün olur muydu sahiden de? Kasılan bacaklarımın... bulanık görüşümün ve göğsümü yoran kalbimin atışları bana ne kadar gerçeği haykırmış olabilirlerdi? Çünkü ben kurdumu hissetmiyordum. Ölmüş müydü, beni her daim farklı farklı düşüncelere iten bu sessizliğin altında en çok hangi çaresizlik yatıyordu.

Bir an için görme umuduyla başımı yana doğru çevirirken, ekranın kapalı olması, kendimi tamamen yalnız olduğumu hissettirdi. Kimsecikler yoktu. Sehun bana yapmış olduğu kötülükle bırakıp gitmişti. Keşke şu an burada olsaydı ve onu öldürmüş olsaydım diye diledim. Birini öldürmek... bu düşünceleri hiç ciddi olarak düşünmemiştim fakat şu anda bunu istiyordum. Bu saf kötülüğü yayan onu yok etmek istiyordum.

Bundan çok daha çaresiz düşüncelere sahiptim. Korkuyordum. Yataktan ayaklarımı sarkıtırken halen dengede duramıyordum. Başım dönüyordu sürekli. Yine de her şeyin bir bedeli olarak duran USB yatağın üzerinde duruyordu. Onu elime alırken, Taehyung'un özgürlüğü... diyordum. Bedeli ilişkimizi yok etmişti. Artık onun eşi değil miydim? Ama daha onunla eş olduğumu bile anlayamadan bu olanlar çok acımasızca değil miydi?

Her şeyi yıkıp dökmek istiyordum. Bu iğrenç yeri darmaduman etmek istiyordum. Ben deliriyordum. Çekiyor olduğum bu azaptan dolayı kafayı yiyordum. Ben Medusa'mla iyi olmak istiyordum.

Ama artık oyalanmak istemiyordum. Taehyung'un her an orada tehlikede olduğunu biliyor olmakla burada öylece duramazdım. Fakat canım acıyordu. Hiçbir şey hatırlayamıyordum. Bu bana kafayı yedirtecekti. Bu yüzden hızlıca bedenimi kontrol etmeye çalışıyor, o aşağılık herife dair bir iz var mı diye kontrol ediyordum. Bulamıyordum. Yine de içimdeki bu kötülüklerle bezeli hissi, kuruntuyu, beni aşağılık birine dönüştüren hissi anlayamıyordum.

Peki her şeyden önemlisi, Taehyung. Mührün bozulduğunu hissetmiş miydi? Bunu isteyerek yaptığımı mı düşünecekti veya ona ihanet ettiği mi? Düşünmezdi değil mi? Ben ona onu sevdiğimi söylemiştim. İnanırdı bana. Peki benim kirlenmiş dudaklarıma baktığında görecek olursa o ruhumdaki sızıntıyı. Kırıklığımı ve saf kalamayışımı. Ben bu iğrenç anıların birikintisiyle kendimi nasıl affedecektim?

Ben bir başkasının bana bıraktığı hatalardan dolayı nasıl af dolu olacaktım?

Çıldırıyordum sanki. Kalbimin üstünde bir yırtılma vardı. Bu bambaşka bir acıydı. Hissettiğim şeyleri anlamak için bile gözlerimi kapatırken Taehyung'u görüyordum. Beni çağırıyordu yanına. Bu o kadar şiddetli bir istekti ki, benim mührümün eksilen kısımlarında halen benim onun bedenine bıraktığım iz dipdiri ve capcanlıydı. Hayatta olduğunu bilmek bile o gördüğüm halinden sonra daha iyi hissettiriyordu. Şayet benim şu anda çektiğim acıları işitiyor olsaydı, çok acı çekerdi. Ben onun daha fazla üzülmesini istemiyordum.

prince of my dreamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin