SELAM... söz verdiğim gibi geldi.
Diğer bölümü pek sevmediniz galiba. :( neyse bu bölümü sevmeye çalışın, galiba hevesim kırıldı.
iyi okumalar.
Güzel sözlerle karalanmış bir dili ve o dilden çıkan sözlerce kendimi bir anlığına özel sandım. Şaşkınlığımı mazur görün. Ben ondan güzel sözler duymaya alışkın değildim. Genellikle bir açıklama yapardı ya da laf sokarak canımı sıkardı. Şimdi ise canımı hep sıkan değilmiş gibi, incinmemişim gibi beni onarmayı teklif ediyordu. İnancım köreldi benim.
Bu yüzden katiyen reddedecektim onu. Mantıklı olan buydu dimi arkadaşlar? Var mıydı sancağı bu denli seri terk etmek. Ama ona dediğim her şeyi duymuştu. Genellikle laf sokmuştum ancak son cümlelerimde onun nasılda güzel uyuduğuna dair latifeler etmiştim. Allah beni kahretmesin emi.
Bu yüzden sinirle güldüm. "İncit ve sonra da onarmak iste. Sence çok mu mantıklı bu laflar prens hazretleri?" diye üzerine doğru dayılanırken belini doğrultmaya çalışıyor, "Haklısın," diyordu, ama haklı olmak istemiyordum. Haklılığıma rağmen yanlış yapılsın istemiyordum. "Senin gözünden bakınca kendimi çok acımasız ve duygusuz hissediyorum."
Bu adam benimle dalga geçiyordu herhâlde? Kafasına vurdum diye bunun mantık ve olayları hatırlama lobuna elveda da demişiz arkadaşlar. Üzgünüm, elimden geleni yaptım ben.
Mesafemi korumaya özen göstererek, "Şey, yanlış anlamayın ama zaten öylesiniz," dediğimde sinirlendi. O çatallı dili tıslayıverdi. "Jungkook." Diye.
Makul bir savaşa hazırlanır gibi kollarını yorganın altından çıkararak sırtını yatağının başlığına yasladı. O egosu yüzünü sertleştirirken, "Kafamı yardın ve buna rağmen sustum. Çünkü ne olursa olsun sen zararlı çıkardın. Ayrıca sen neden hiç benim açımdan bakmayı denemiyorsun," diye beni empati yoksunu ilan ederken köpürüyordum. Lan yavşak ben bunca zaman sana nasıl katlandım sanıyorsun acaba?
Ama bu bildiğimiz Medusa olduğundan bana zehir üstüne zehir eklemeye devam ediyordu.
"Sana âşık olmamı mı istiyorsun?" Diye soruyordu direkt gözlerimin içine bakarken. Korkak değildim ona bakarken. Hislerimin farkında olsam bile bu hıyara yem etmeye hazır değildim. İfadesizliğimden rahatsız olarak kafasını çevirdi. Düşünceye kaptırdı kendisini. Benim onu dinlerken ne hissedeceğim kimin umurundaydı ki zaten.
"On iki yıldır bir başkasını seven birinin sana bir ayda âşık olmasını beklemen ve bu beklentiye girerek bir şeyler umman bile saçma." Derken bile kendi kendine tripe giriyordu. Keşke şimdi şu yarım kalan işimi tamamlayacak cesaretim yeninden beni bir bulsaydı. "Çünkü karışılacağın gerçek bir aldatmaca olurdu." Dedi ve tekrardan bana baktı. Kendimi sıkarak ona bakarken, "Ben sana yakın olmak istedim. Çünkü bunu yaparsam yanımda daha rahat ve sakin olursun diye umdum. Yardımcı olmaya çalışıyorum. Bunu yaparken kendimi de senin yanında rahat olmaya alıştırıyorum," dedi ve bu zamana kadar yaptıkları sadece kafamı karıştırmıştı ve şimdi de bu başarısını bana bir lütufmuş gibi sunuyordu.
"Ben tüm bunların farkındayım." Dedim ve yüzünde benim sözlerimden dolayı gevşeyen o kaslarını görmek bile beni kırmaya devam etti. Ama susmadım. Beni anlamazdı da ben kendimi anlattım, sen anlamadın diye dövme hakkım falan olurdu.
"Şu sözlerinle bile beni ne kadar aptal yerine koyduğunun farkındayım. Bu dengesiz davranışlarınızın suçlusu olmayı reddediyorum. Siz resmen, herkesin içinde beni küçük düşürdünüz. Herkesin sizin arkadaşınız olduğunu bildiğini söyleyerek dansa kaldırdığında sesini etmedim. Onlar sizi arkadaş biliyorken ben sizin eski sevgiliniz olduğunu biliyordum. Bakınız, bir şey demedim. Ama siz, benim de yüzme bilmediğimi bilmenize rağmen herkesin içinde ona yardım ettiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
prince of my dream
Hayran KurguKim Taehyung ülkenin yakışıklı ve gözde veliaht prensiydi. Kralın hastalanmasıyla, tahta geçme ihtimali yüzünden evlenmesi gerekiyordu. Ancak Taehyung, sevgilisi olan Park Jimin yerine, hayata karşı hiçbir ciddiyeti bulunmayan Jeon Jungkook ile evle...