30

313 37 53
                                    


mrb hanimlar nasilsiniz
yorum yapn tm mi

jeongin

"Velet seni!" kafama yediğim darbeyle Chan Hyung'a baktım. "O kadar ay ağla bok gibi gez ortalıkta sonra iki öpüşüp barıştık havalarına gir. Oluyor mu öyle ya?"

"Aslında şöyle oldu-" Hyunjin yediği darbeyle sustu. Chan Hyung acımıyordu. "Sus cevap verme bana." Telefonunu çıkartıp saate baktı. "Minho ne zaman burada olur sizce?"

Yutkundum. "Hyung şöyle bir durum var ki...."

"Jisung ile buluşmak için buraya gelecek. Ben de ona kızacağım. O yüzden ne zaman geleceğini söyle Jeongin."

İç çektim. "Çıkışta gelecekti. Birazdan burada olur."

"O zaman bekliyoruz." Elleriyle ikimize de oturma işareti yaptı. "Her biriniz bir yanıma otursun. Şimdi salak Hyunjin elleşmeye falan çalışır keserim ikinizi de." Chan Hyung'u sinirli görmek, alışılmadık (ve korkunç) bir şeydi. Sessizce Chan Hyung'un sağına oturdum. "Ne kadarını duydun Hyung?"

İç çekti. "Minho'nun beni Jisung için ektiğini anlayacak kadar duydum. Sadece merak ettiğim beni ne zaman aramayı planladığı."

"Anlamadığım bir şey var." dedi Hyunjin. "Jisung neden Minho ile randevuya çıkmak istesin ki? Sabah bana cesaretini sonunda topladığını söylemişti." Chan Hyung onun dediklerini düşünürken arkadan yavaşça parmaklarıma değen elini hissettim. Asla iflah olmazdı. Gülümseyerek ona baktım ve elimi çekip Chan Hyung'un omzuna koydum. "Hyung, ne düşünüyorsun?"

"Bu gün Minho'nun benden daha çok incinebileceğini." Başıyla okul kapısının önünde heyecanla Jisung'u bekleyen Minho'yu gösterdi. "Sanırım ona kızgın kalamıyorum..."

Heyecanla ayağa kalktı. Aklına bir şey geldiği belliydi. "Hyunjin! Kalk asker!"

Hyunjin heyecanla ayağa kalktı. "Kalktım komutanım!"

"Jisung'tan nereye gittiklerini öğren! Eğer başarırsan bu günlük Jeongin'in elini tutmana ses çıkarmam." Göz devirdim. Benim aksime Hyunjin'in gözlerine baya bi renk gelmişti. Enayi bu çocuk.

"Denerim komutanım!" Telefonunu çıkardı ve Jisung'a mesaj atmaya başladı. Chan Hyung ve ben de uzaktan izliyorduk. Jisung Minho'nun yanına gitmek için merdivenlerden iniyordu. Aniden durdu ve telefonunu çıkardı. Bir kaç dakika duraksadı. Hyunjin'in mesajına cevap veriyordu. Telefonunu cebine koyup tekrar yürümeye başlayınca Hyunjin'e döndük.

"Hep gittiğimiz kafeye gidiyorlarmış."

"Hangisi?" dedi Chan Hyung yorgun bir tavırla. "Çok fazla kafeye gidiyoruz."

"Hep gittiğimiz Hyung."

"Hangi hep gittiğimiz Hyunjin?" Kıkırdamadan edemedim. Bazen Hyunjin'in okul birincisi olduğuna inanamıyordum.

"Büyük ihtimalle şu otobüsle gittiğimizdir Hyung." dedim Hyunjin'i kurtarmak için. "Changbin orada yarı zamanlı olarak çalışmıştı. Hatırladın mı?" Chan hyung gülümsedi ve başımı yavaşça okşadı. "Bu salaktan hoşlandığına inanamıyorum meleğim benim." Ardından Hyunjin'e ikinci soruyu yöneltti.

"Neden buluştuklarını söyledi mi?" dedi Chan Hyung.Hala sıkıntılı bir tavrı vardı. Şey, kimin olmazdı ki? "Hayır." dedi Hyunjin. "İkisi arasındaymış." Chan Hyung başını salladı. Sarı saçlarını (saçlarını sarıya boyadığını yeni fark etmiştim. allah belanı vermesin Minho Hyung) geriye attı ve ceketini tekrar giydi.

lovers rock - hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin